Baha Durmaz

Baha Durmaz

Kurt Yediği Ayazı Unutmaz!

Kurt Yediği Ayazı Unutmaz!

Son zamanlarda ülke olarak ateşin tam ortasındayız. Doğu Akdeniz gerilimi artarak devam ediyor. Mavi Vatan düsturumuzdan bizi koparmaya çalışan nice emperyalist güç türlü hamlelerle dirayetimizi ve sabrımızı sınıyor. Yunanistan’ın her zaman ki gibi maşalık görevini üstlendiği bu haçlı akınlarında sözde Müslüman devletlerinde bu kokuşmuş zihniyetin finansal destekleyicisi olmasına çokta şaşırmamak gerekiyor. Suud Hanedanlığı ve Birleşik Arap Emirliği olmak üzere birçok Arap devleti tam karşımızda yer alıyor. 
Bu duruma çokta şaşırmamak gerekiyor demiştim. Böyle bir saptamayı yapmak için kısa bir tarihi gezintiye çıkmak gerekiyor. O halde vakit kaybetmeden emperyalist güçlerin sözde Müslüman maşalarına bakalım. Bakmadan öncede hafızamızı tekrar tazeleyelim. Tazeleyip kadim milletimizin İslamiyet’e ne gibi faydaları olmuş görelim.
Türkler, Irkçı Emevilerin yıkılmasıyla birlikte boylar halinde İslamiyet’e geçişe başlamıştı. Özellikle X. YY ile birlikte bu geçiş daha da hızlanmıştı. Karahanlı Devleti, Tolunoğulları ve Gazneliler derken Büyük Selçuklular ile birlikte siyasi ve askeri anlamda İslamiyet’in en önemli gücü haline gelmiştik. Zaman zaman Abbasi Halifelerini koruyan B. Selçuklular ile birlikte yönümüzü artık Batıya çevirerek fetih hareketlerine başlamıştık. Büyük toprakların alınması ve İslamiyet’in kutlu pusatı olmamız bu dönemlerde ortaya çıkmıştı. Abbasilerin siyasi gücünü teslim etmesiyle birlikte Müslüman tebaanın kontrolü tamamen Türk siyasi teşekküllerine geçmişti. Sonrasında Osmanlı Devleti’nin ortaya çıkışı ve Osmanlı Yükselme Dönemi olarak adlandırılan dönemde I. Selim’in İslam birliğini sağlaması, Türklerin İslam Dünyasındaki yerini tartışılmasız kılmıştı. Bunu söylerken en ufak bir şüphe duymuyorum. Türkler var olduğu günden bu yana kadar kontrolü altında tuttuğu toplumlara baskı oluşturmadan, adaletli ve hoşgörülü bir politikayı benimsedi. Bu zimmiler içinde geçerliydi farklı ırktan Müslüman toplumlar içinde. Neticede bu süreç Fransız İhtilaline kadar geldi. Fransız İhtilali, çok uluslu devletlere büyük bir tehlike arz edince, Büyük Türk Devleti olan Osmanlı Devleti içinde de huzursuzluklar baş gösterdi. 
Son yüzyıla kadar birçok Hıristiyan unsur devlet içinden koparak bağımsız yapılara büründü. İşte tam olarak da Arap kabilelerin huysuzluğu ve hadsizliği burada başladı. İngilizlerin Arap topraklarına gönderdiği nice Müslüman görünümlü misyonerler vasıtasıyla bölgelerde fitne tohumu atıldı. II. Abdülhamid Döneminde devletin temel ideolojisi haline dönüşen Ümmetçilik anlayışı da bu fitneye mâni olamadı. Sonrasında ıstırap dolu yıllar Ortadoğu’yu esir aldı. Yemen’de, Suriye’de, Irak’ta ve en acısı da Peygamber efendimizin kutlu topraklarında, onun kabrini korumakla mükellef nice Türk evladı, din kardeşlerinin hainliği ile bir bir toprağa düştü. İngilizler ve diğer emperyalist güçler hedeflerine ulaşmıştı. Kendilerine bir gün bile kötü bir muamele gösterilmeyen sözde Müslüman kardeşlerimiz ise, kutlu toprakları nice Türk’ün kanıyla sulama hainliğini göstermişti. Bu soylu milletin nice yiğit evladının bağrından akan kanların belası onları hiç bırakmayacaktı. İngilizlerin oyununa gelen Şerif Hüseyin sonrasında bu anları gözyaşlarıyla da anlatmış olsa da iş işten çoktan geçmişti. 
Sonrasında ne mi oldu?
Emperyalizmin kuklası haline gelen bölgedeki Arap devletleri, İsrail’in kurulmasına mâni olamadı. Kurdukları hanedanlıklar darbelerle alaşağı edildi. Kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. Dün topraklarını satanlar bugün çaresizliğe itildi. 
Şimdi ne oluyor?
BAE ve Suudi Arabistan başta olmak üzere yüz yıl önce oynanan oyunun kuklası olmaya devam ediyor. Tüm güçlerini Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı kullanıyorlar. Utanmadan Yunan’ı, İsrail’i destekliyorlar. Eli kanlı, bebek katili terör örgütüne finansal desteklerde bulunuyorlar. Türkiye’nin menfaatlerine karşı Fransa’nın ve ABD’nin taşeronluğunu yapıyorlar. Fahrettin Paşa ismini duyunca hala korkuyorlar. Kuşçubaşı adını duyunca hala içleri ürperiyor. Selim’in ruhu onları rahat bırakmıyor. 
Seneler sanki 1916’yı 1918’i gösteriyor. Emperyalizm ve Siyonizm maşası haline gelen sözde din kardeşlerimiz geçmişten hiç ders çıkartmıyorlar…
Kurt, kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz derler.
Unutmayacağız. Gün gelecek hesabını soracağız!


    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Baha Durmaz Arşivi