Nedir Bu Tekâlif-i Milliye?
Bütün dünyada etkisini gösteren salgın ne yazık ki dur durak bilmiyor. Bütün ekonomik sistemler altüst olmak üzere. ABD ve Avrupa ülkeleri birbirlerine girmiş durumda. Her bir ülke özellikle Avrupalı devletler adeta birlik olduklarını unutup canhıraş şekilde kendi ülkelerini korumanın yolundalar. Yakın zaman içerisinde artık AB’nin misyonunun tamamen tamamlandığını söyleyebiliriz.
Türkiye bütün bunlar yaşanırken İspanya ve İtalya gibi sözde büyük Avrupalı devletlere yardım kolisi gönderdi. Oldukça tartışmalı bir konuydu. Kimileri ne gerek var kardeşim derken, kimileri de hangi durumda olursak olalım bizler yardım ederiz anlayışındaydı. Arkasından sokağa çıkma yasağı ile ilgili dolaylı olarak çeşitli hamleler yapıldı. Burada şu hususu da ifade etmem gerekir. Özellikle sosyal medyada şu sıralar, sokağa çıkma yasağı ilan edilsin diyenleri yaftalama girişimlerini görmekteyiz. İçinde bulunduğumuz durumun vahametini anlamayan, hala sığ siyasi tartışmalar içerisinde belli rant elde etmeye çalışan bu sığ kafalar gerçekten virüsten daha zararlı. Bir an önce çözüm üretip bu çözüm ışığında hem ülkemizdeki bu belalı salgını bitirmeliyiz hem de bir an önce daha önce bozulmuş ve büyük bir yara daha alan ekonomimizi ayağa kaldırmalıyız.
Ülkenin gündemi tam da böyleyken Tekâlif-i Milliye kanunları tekrardan gündeme geldi. Peki, bir de biz irdeleyelim bu kanunları…
Milli Mücadele’nin dönüm noktası olarak da bilinen “Sakarya Meydan Muharebesi” ya bir milletin yok oluşuna ya da bir milletin tekrardan ayağa kalkışına sebep olacaktı. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonucunda umudu kırılan, gücü zayıflayan Türk ordusunun kaybedecek başka bir cephesi kalmamıştı. Bu yüzden tüm vatan, bu gelecek çatışmanın ölüm kalım mücadelesi olduğunu çok iyi biliyordu. Kütahya-Eskişehir mağlubiyetinden sonra tüm yetkileri eline alan Mustafa Kemal Paşa, yine çok büyük bir fedakârlık örneği olarak ortaya çıkan “Tekâlif-i Milliye” kanunlarını “ulusal yükümlülük” çerçevesinde 7 Ağustos 1921 yılında kati suretle uyulması hususuyla yayınlatmıştı. On maddeden oluşan bu yükümlülükler adeta Anadolu insanının neredeyse her şeyi ile cepheye yardım edip Türk Ordusunu kısa süre içerisinde yeni bir çatışmaya hazırlamasını istiyordu. Her aile bir askeri giydirecek, her bir birey elinde bulundurduğu silahı, mermiyi orduya teslim edecek, yiyecek ve giyeceklerin neredeyse yarısına el koyularak bunların maddi karşılıkları daha sonra halka ödenecekti. Buna benzer birçok madde bulunmaktaydı. Anadolu insanı dişinden, tırnağından feda ederek geleceklerinin teminatı olan Milli Mücadele ruhu için desteklerini esirgemedi. Akabinde Türk Ordusu tarihin en kritik muharebelerinden biri olan Sakarya’yı zaferle sonuçlandırdı. İstiklalin önü bundan sonra açıktı.
Şimdi gelelim bugüne. Bugün ortada gözle görülemeyen bir düşman var. Bütün dünyayı yakan, kül eden bir düşman ile insanoğlu karşı karşıya. Belki bugünden sonra daha zor günler yaşayacağız. Kestirmesi oldukça güç. Lakin şunu açık bir şekilde ifade etmeliyim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1921 yılındaki, güçsüz, bitmiş, bin bir savaştan yarayla çıkmış yeni bir devlet değil. Bizler millet olarak devletimize güveniyoruz ve devletimizin milletinin yanında olacağını, biz vatandaşlarına kol kanat gereceğini çok iyi biliyoruz. Umarım yanılmayız ve bu süreci devletimizin tecrübesiyle ve gücüyle atlatırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.