Eğer evinizdeyseniz bir bardağa su doldurun. Bardaktaki berrak su doğal halimizi temsil etmekte olsun. Pırıl pırıl ve kıpırtısız.

Şimdi de içine bir parça çamur atın. Suyun bulandığını göreceksiniz. Bir kaşık alıp çamurlu suyu karıştırmaya başlayın. İşte ortaya çıkan bu çamur deryası zihnimizin gündelik hayatta nasıl çalıştığını simgeliyor. Çok güçlü bir düşünce ya da duygu aklımıza gelir, biz bunu kaşıkla karıştırırız ve buradan bin bir farklı senaryo üretiriz. Bu acabaları karıştırmakla, var olan zihinsel enerjimizi harcadığımızdan zihnimiz bulanıklaşır.

Ve şimdi karıştırmayı bırakın ve çamurun yavaş yavaş dibe çökmesini seyredin. Bu sırada suyun yüzeyi temiz ve berrak haline geri dönmektedir.

Tıpkı bu şekilde zihnimizde gerçeklikten uzak kuruntuların ve düşüncelerin oyunlar oynadığı bir zemin vazifesi görür. Oysaki zihnimiz içten içe hep canlı ve parlaktır.

Kısır bir döngü şeklinde oyunlar oynayan düşünceler ve duygulara takılıp kalmadığımızda, içsel bilgeliğimize odaklanmanın bizi tazelediğini keşfederiz.

Zihnimizin oynadığı oyunları izlerken kendinizi bir anda karanlık bir ormanda yalnız başına yürürken kurtların saldırısına uğramış bir şekilde bulabilirsiniz. Şunu anlamışsınızdır. “Bu benim yaşadığım gerçeklik değil, benim yaşadığım gerçeklik bir apartman dairesi, biraz ağrıyan sırtım ve uçuşan zihnim.”

İnanın bu iyi bir şeydir. Düşünceler içinde kaybolduğunuzu fark etmek, bunun bir oyun olduğunu algılamak, bu oyundan kurtulmanın birinci koşuludur.

Kalbimizi daha çok açmak, sürekli karşımıza çıkan güçlü duygularla daha iyi baş etmek ve hayatınızdaki stresi azaltmak istiyorsanız, zihninizin oynadığı oyunlara cevabınızı büyük tebessümlerle verip onlara el sallayın.