Bekir Salih KORKMAZ

Bekir Salih KORKMAZ

EVLENELİM AMA NASIL?

EVLENELİM AMA NASIL?

İstatistiklere göre Türkiye nüfusu hızla yaşlanıyor. Doğum oranımız hızla düşüyor. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip olmakla övündüğümüz ülkemiz, genç nüfus oranında ilk kez bazı Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmış durumda.

2001’de 2,38 olan doğurganlık hızı 2023’te 1,51'e gerileyerek nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altına inmiş. Bunun yanında son yirmi yılda evlenme hızı düşerken boşanma hızının arttığı görülüyor.

Nüfusun yaşlanması ve doğum oranlarının düşmesi işgücü bulmayı zorlaştırdığı ve dolayısıyla ülke ekonomisini olumsuz etkilediği gibi sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinin de yükünü artırıyor. Uzun vadede ise ülkenin beka sorunu haline gelebiliyor. Bu nedenle pek çok ülkede nüfus artışını teşvik eden politikalar uygulanıyor.

Çok vahim bir durumdayız. Peki ama neden bu hale geldik? Sebepleri ve çözüm yolları nelerdir? Beka sorunumuz haline gelen bu konulara kafa yoran bir kurum, kuruluş var mı acaba? En az 3 çocuk tavsiyesi toplumda ne kadar karşılık buldu? Sadece tavsiye etmek yeterli oldu mu? Bunlar cevabı meçhul sorular.

Bu büyük sorunun çözüm yollarına geçebilmek için önce sebeplerini irdelemek gerekiyor. Elbet pek çok sebep var ve bu sebeplerin çoğu birbiriyle bağlantılı. Ben burada gördüğüm ve önemli bulduğum bir sebebe değinmek istiyorum.

İlk evlilik yaşı erkeklerde 28.3, kadınlarda ise 25.7 düzeyinde. Anne olma yaşı 27’ye ulaşmış durumda. Üstelik bu sayılar her geçen yıl daha yukarı çıkıyor. Evlenme yaşı bu kadar ilerlemişken bir ebeveyn kaç çocuk sahibi olabilir ki… Evlenme yaşını düşürmeden nüfus artış hızını yükseltemeyiz. Evlenme yaşının düşmesi için de gençlerin daha erken ekonomik özgürlüğü elde etmesi, kendi ayaklarının üstünde durmaya daha erken yaşlarda başlaması gerekiyor. Yani evlilik için öncelikle iş ve meslek sahibi olmak, bir miktar ekonomik güce sahip olmak gerekiyor. Bunu ne kadar erkene çekersek tehlikeli seviyeden o kadar uzaklaşacağız demektir.

Önceden liseyi bitirenler hemen iş bulabiliyordu. Öncenin lisesinde şimdinin üniversitesi kadar nitelikli eğitim veriliyordu. Lise bitirmek zor fakat değerliydi. Lise okumayanlar zaten mecburen erkenden hayata atılmış, meslek öğrenmeye ve para kazanmaya başlamış oluyordu. Liseyi bitiren de kısa sürede iş bulup geçimini sağlayınca, düğün yapmak ve yuva kurmak da şimdiki kadar külfetli olmayınca pek çok kişi 20li yaşların başında evlenebiliyordu. Mesela babam liseden sonra imam olarak atanmış ve kısa süre sonra da annemle evlenmiş. Fakat şimdi imam olabilmek için önce lise, ardından 4 yıllık ilahiyat, sonra KPSS, DHBT ve mülakat sınavları, kazanırsan Diyanet Akademide okuman gerekiyor, ondan sonra göreve başlayabiliyorsun. Tabi bu aşamaya gelebilmek için belki birkaç sefer sınavlara girmek, birkaç yıl beklemek gerekiyor. Askerlik, nişan, düğün derken erkeğin yaşı 28'i buluyor. 28'inden sonra kaç çocuk sahibi olabilir bir insan? Hele bu ekonomide...

Aynı durum mesleğim olan öğretmenlik için de geçerli. Öğretmen olmak için bin türlü cefaya katlanmak, bin türlü sınavdan geçmek gerekiyor. Binlerce öğretmen adayı arasından seçilip atanabilirsen meslek sahibi oluyorsun belki ama yaşın da neredeyse otuza dayanmış oluyor.

Lise, üniversite yetmedi, bir de akademi çıktı. Lise ve üniversitelerde verilen eğitimi yetersiz bulup -ki evet yetersiz- ekstra MEB Akademi, Diyanet Akademi gibi yapılar kurmak yerine neden lise ve üniversitelerde verilen eğitimin kalitesini artırmıyoruz?

Neden çocuklarımızı ite kaka liselerde okutup bir de bitirince hiçbir anlam ifade etmeyen üniversitelere gönderiyoruz? Neden diplomalarımızı bu kadar değersiz hale getiriyoruz?

5 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokuldan sonra öğrencileri zorlu sınavlardan geçirerek akademik becerisi olanları akademik liselere, geçemeyenleri meslekî eğitime gönderirsek, lisede öğrencilere pek çok beceri kazandırıp lise biter bitmez mesleğe atılmalarını sağlarsak, üniversitelerde verilen eğitimin kalitesini artırıp üniversite bitirenlerin iş bulmasını kolaylaştırırsak hem nüfusa hem de ekonomiye dair pek çok sorunu çözmüş oluruz herhalde.

Almanya'da 3 milyon üniversite öğrencisi varken Türkiye'de 7 milyon üniversite öğrencisi var. Üniversite ve öğrenci sayısı gelişmişlik göstergesi olmuyor.

Lütfen üniversite okumak bu kadar anlamsızken, iş bulmak, meslek sahibi olmak, yuva kurmak bu kadar zorlaşmışken, nüfus artış hızımız geri dönüşü olmayan noktaya varmışken, bir beka sorunu ile karşı karşıya iken bırakalım eften püften konuları. Bırakalım her yere üniversite açıp gençleri oyalamayı. Bırakalım gençlerimizin yıllarını çalmayı. Bırakalım gençlerimize boş hayaller satmayı. Bırakalım bir değer ifade etmeyen diplomalar dağıtmayı. Bırakalım tüm sorunların nedenini öğretmenin niteliği olarak görmeyi.

İş ve meslek sahibi olmayı, evlenmeyi, çocuk sahibi olmayı kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, gençleri hayattan nefret ettirmeyiniz... Yoksa durum vahim, vesselam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Bekir Salih KORKMAZ Arşivi