Bekir Salih KORKMAZ

Bekir Salih KORKMAZ

İman Etmediği Halde Faydalı İşler Yapanların Ahiretteki Durumu Ne Olacak?

İman Etmediği Halde Faydalı İşler Yapanların Ahiretteki Durumu Ne Olacak?

Sosyal medya ve arkadaş guruplarında sorulan ve gençlerin kafasını bulandıran bu soruyla sıklıkla karşılaşıyoruz.

"Adam dünyanın en iyi insanı, herkese yardım ediyor. Tüm insanlık için faydalı işler yapıyor. Fakat Müslüman değil. Müslüman olduğu halde İslam'la alakası sadece kelime-i şehadet olan, çevresine zarardan başka bir şey vermeyen insanlar da var. Şimdi bunlar sırf Müslüman diye cennete gidecek, Müslüman olmadığı halde iyi insan olanlar ise cehenneme gidecek öyle mi? Bu adaletsizlik değil mi?" şeklindeki sorularla genç dimağlar zehirlenmek isteniyor. Bu tür sorularla karşılaşmak bir yönden güzel bir şey. Doğru bildiğine sağlam bir şekilde inanıyorsa insanı araştırmaya ve öğrenmeye sevk eder, imanı zinde tutar. Fakat kişinin inancı zayıfsa ve araştırma gereği de duymuyorsa, saman alevi gibi olan imanı bu tür sorularla sönme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Soruya yaşanmış bir olayla cevap verecek olursak:

Sene 1960’ların sonu...

Silopi o yılın Nisan ayında ilçe olmuştu. Silopi ilçe kaymakamı, ilçe jandarma komutanı (yüzbaşı), hâkimi, savcısı ve doktoru, sohbet ederken mevzu elektriğe, oradan da Edison'a gelir. Kaymakam:

- Bana göre Edison'un yeri cennettir. Çünkü dünyanın en faydalı işini yapmıştır. Bak, onun icat ettiği elektrik ampulü evleri ve yolları aydınlatıyor.

Yüzbaşı söz alır ve kaymakamı destekler:

- Tabii ki cennette girecek. Camiler ışıl ışıl. İsteyen bu ışık altında Kur'an da okuyabilir.

Bu tartışma devam ederken Doktor:

- Gelin, Cizre'ye gidelim. Orada Mahmut Bilge adında bir müftü var. Çok âlimmiş, ona soralım, der.

Atlarlar cipe, gelirler Cizre'ye. Müftü efendi gelenleri buyur eder. Oturur oturmaz hâkim:

- Müftü Bey, bir sorumuz var sormaya geldik. Acaba ampulün mucidi Edison, cennete mi girer yoksa... derken müftü sözünü keser:

- Hele bir kahve içelim, konuşuruz.

İçeriden kahveler gelinceye kadar bir tanışma faslı olur. Bu fasıldan sonra müftü yüzbaşıya döner:

- Yüzbaşım sizin Habur gümrük kapısında bir askeri birliğiniz var mı? Yüzbaşı:

- Var, der. Müftü devam eder:

- Edison, Irak'tan Türkiye'ye geçecek. Köprünün üzerinde sizin nöbetçi asker ondan pasaport ister. Edison kimliğini gösterir ve der ki:

- Ben ampulün mucidiyim. Dünya beni tanır. Pasaporta ne gerek var. Asker:

- Kanun bu, geçemezsin, der. Edison, askeri iteler:

- Çekil, der.

Müftü, bu konuşmayı bitirmeden yüzbaşı kızarak:

- Şerefsiz Edison! Kendini ne zannediyor? Hem pasaportu yok hem askere karşı geliyor. Pasaportsuz geçemez ki...

Müftü oradakilere dönerek:

- Edison, Irak'tan Türkiye'ye pasaportsuz giremiyor da cennete nasıl pasaportsuz girer. Cennetin pasaportu "Lâ ilahe illallah Muhammedün Rasûlüllah"tır. Bu kabul edilmedikçe kimse cennete giremez!!!

Başka bir örnekle açıklarsak; resmi bir daireye gitseniz, akşama kadar gelene gidene çay dağıtsanız, vatandaşın işini görseniz ay sonu gelince devletten size bir kuruş bile maaş verilmez. Çünkü sizin o dairede memuriyet kaydınız yoktur. Yaptığınız çalışmalarınız nazar-ı itibara alınmaz. Hâlbuki o dairedeki herhangi bir personel, çok az çalışsa, hatta izinli bile olsa zamanı gelince maaşını alır; çünkü bu personelin o dairede kaydı vardır. Mümin kişi günah işlese de iman kaydı bulunduğu için önünde ya da sonunda cennete gider. İman kaydı bulunmayan kâfir, yararlı işler yapsa da cehenneme gider.

Elbette cennete kimin gideceğine ya da kimin gitmeyeceğine biz karar verecek değiliz. Cennet veya cehennemin bekçiliğini de yapmıyoruz. Zira cennetin sahibi cenneti yaratandır. Fakat kimin nereye gideceğini bilebiliriz. Çünkü O, kimlerin cennet ve cehenneme gireceğini yüce kitabında açıkça bildirmiştir. Muhammed suresinde şöyle buyurur:

"8. İnkâr edenlere gelince onların sonu felâkettir, amellerini de Allah boşa çıkarmıştır.

9. Bu, onların, Allah’ın indirdiğinden nefret etmeleri sebebiyledir. Allah da onların yaptıklarını sonuçsuz kılmıştır.

12. Şüphe yok ki Allah, iman edip din ve dünyaya yararlı işler yapanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. İnkâr edenler ise nimetlerden yararlanır, tıpkı hayvanlar gibi yiyip içerler; ebedî kalacakları yer ise cehennemdir."

İman etmediği halde iyi işler yapanların uğrayacağı zararı Allah Teâlâ Kehf suresinde şöyle anlatır:

"103. (Ey Muhammed) De ki: Size en çok ziyana uğrayanları haber verelim mi?

104. Onlar dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, çabaları boşa giden kimselerdir.

105. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve Ona kavuşmayı [dirilmeyi, hesabı, ceza ve mükâfatı] inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir. Onlar için, kıyamet günü, hiç bir terazi tutmayız. [İyilikleri ile kötülüklerini ölçmeyiz, çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartıya girecek makbul şeyleri kalmamıştır.]

106. İnkâr etmeleri, ayetlerimi ve Peygamberlerimi alay konusu yapmaları yüzünden onların cezası cehennemdir.

107, 108. Şüphesiz, iman edip faydalı işler yapanlara gelince, onlar için de konak olarak içlerinde ebedî kalacakları Firdevs cennetleri vardır. Oradan ayrılmak istemezler."

Nasıl ki şahsî mülkümüze bizim iznimiz olmadan kimse giremezse, Allah'ın cennetine de ancak Allah'ın izin verdikleri girebilir. O'nu kabul etmeyenlerin, kabul etse bile O'nun kurallarına uymayanların, gönderdiği elçiye tabi olmayanların cennette yeri yoktur, yaptıkları tüm iyi işler boşa gitmiştir. Onların bu hâli İbrahim suresi 18. ayette şöyle bildirilir:

"Rablerini inkâr edenlerin yapıp ettikleri, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir fayda göremezler. İşte bu, derin bir sapkınlıktır."

Kur'an'da seksen civarı ayette iman ve sâlih amel (faydalı iş) birlikte anılmış, iman edip sâlih ameller işleyenlerin cennete konulacağı, onlara yaptıklarına karşılık kat kat mükafat verileceği, dünyada da huzurlu bir hayat sürecekleri, onların günahlarının bağışlanacağı bildirilmiştir. Ahzâb Suresi 31. ayette de "Sizden kim de Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, sâlih ameller işlerse, onun mükâfatını iki kat vereceğiz. Biz ona cennette çok hoş, güzel ve bol bir rızık hazırlamışızdır." buyrularak cennetin yolunun Allah ve Rasûlü’ne itaatten ve sâlih amel işlemekten geçtiği açıkça bildirilmiştir. Bunun harici bir yol aramak beyhudedir...

Şunu da ilave edelim ki iman etmediği halde iyi insan olanların iyilikleri belki iman etmelerine vesile olabilir. Zira kalplerin sahibi Allah'tır. "De ki: Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir." (Ra'd suresi 27. ayet) İnat etmek yerine aklını kullananlara, Allah'ı ve doğruyu arayanlara Allah doğru yolu gösterecektir.

Kur'an'a inanmayan bir kimse için örnek gösterdiğimiz Kur'an ayetleri sorunun cevabı için bir anlam ifade etmeyecektir elbette. Onlar dilediğine inanmakta serbesttirler. Sorunun ve cevabın muhatabı iman edenlerdir. İman edenler için de Allah kelamından daha doğru söz yoktur. Allah en doğrusunu bilir...

Rabbim imandan ayırmasın...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Bekir Salih KORKMAZ Arşivi