Bekir Salih KORKMAZ

Bekir Salih KORKMAZ

Pandemi Haline Gelen Bir Başka Virüs: At Gözlüğü Virüsü

Pandemi Haline Gelen Bir Başka Virüs: At Gözlüğü Virüsü

Artık kesin kanaate vardım; toplumun büyük kesiminin ruh sağlığı bozuk. İdeolojiler insanların beyinlerini adeta bir virüs gibi ele geçirmiş; başka türlü düşünemez, sorgulayamaz, yanlış ve doğruyu ayırt edemez hale gelmişler. İş o kadar çığırından çıkmış ki normal şartlar altında toplum olarak sevinmemiz gereken bir şeye sevinmiyor, üzülmeleri gereken bir duruma ise üzülemiyorlar. Etrafımız “Dünyaya at gözlüğüyle bakmak” tabirinin canlı örnekleri ile dolu.

Kendi ideolojisine uymayan birilerinin yaptığı doğruları, iyi ve faydalı işleri görmüyor; görmediği yetmezmiş gibi içinde hata, eksik, kusur arama derdine düşüyorlar. Hiçbir şeyden memnun olmuyorlar. Fakat kendi ideolojisindeki insanların yaptığı küçücük bir doğruyu büyütmekte, yanlışları ise görmezden gelmekte oldukça mahirler.

Dünyada herkesin yapamadığı bir işi yapıyorsun, mesela çok az ülkenin sahip olduğu arama gemilerine sahip olup kimseye eyvallah etmeden kendi başına gaz buluyorsun, başlıyorlar “o da bir şey mi sanki, kesin havadır o, benim cebime ne zaman girecek, kesin yandaşları zengin edecektir” gibi sözlerle zırvalamaya. Gazın çıkmasını dahi istemiyorlar. Ekonomi kötü olsun, ülke batsın varsın, yeter ki sevmedikleri kişileri ülkenin başında görmesinler. 

İHA/SİHA üretiyorsun, satıyorsun, bunlarla dillere destan başarılar elde ediyorsun “ama saman ithal ediyoruz” diyorlar.  Dağları delip tüneller açıyorsun, havaalanları, otobanlar, millet bahçeleri, modern hastaneler yapıyorsun, fabrikalar açıyorsun, şimdiye kadar neden yapılmadığını sorgulamayıp “yapacaklar tabi, vergi veriyoruz sonuçta” diyorlar.  Senin denizin altından geçirdiğin metroyu görmeyip birilerinin o metroya balon ve bayrak asmasını çok büyük bir işmiş gibi ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Tarihi çeşmeleri restore edip o çeşmelerden tekrar su akmasını sağlıyorsun, o ise çeşmeye taktığı muslukla övünüyor. Sen vapur getiriyorsun, o ise vapurda içtiği çayın karton bardağıyla gurur duyuyor. Kendi ideolojisindekilerin mezarlığa koyduğu ibrikle iftihar ediyor. Sen Ayasofya’yı prangalardan kurtarıyorsun, o ise bunu oy toplamak için yaptığını düşünüyor. Açana teşekkürü bırakın, Allah’a hamd etmek bile içinden gelmiyor.

Kendi gözündeki merteğe bakmadan başkasının gözündeki çöpü gören bu tipler için vereceğimiz örnekler uzar gider. Bunun en bariz ve kötü örneğini ismini ağza almaya bile değmeyecek bir şahsın şehit ailesine ettiği küfürle gördük. Milliyetçi görünümlü bu şahıs, bu pis hareketi başta inkâr etse de daha sonra yaptığı açıklamada özrü kabahatinden de büyük dedirtecek bir şekilde kabul etti. Şehit ailesinden değil de kendi partisinden ve başkanından özür diledi. İşin daha acı yani ise ne parti yönetiminden, ne parti tabanından, ne de menfaat ortaklığı olan diğer partilerden bu iğrenç hareket karşısında dişe dokunur bir tepki gelmediği gibi şehit ailesini ve devleti provokasyon yapmakla suçlayıp tehdit bile ettiler.

Bu hakareti gündem değiştirmek ve düşen oylarını tekrar yükseltmek için reisin yaptırdığını düşünebilecek, hatta söyleyebilecek kadar şizofrenide ileri giden bu tipler için üzülmekten başka bir şey gelmiyor elden. İdeoloji ve menfaatlerini taparcasına savunan bu tiplere tepki gösterdiğimizde, yanlışlarına yanlış dediğimizde ise aldığımız cevaplar aynen şunlar oluyor:

Biraz da vakıflarda çocuklara tecavüzden bahset, Bir defadan bir şey olmaz diyenleri eleştirmiyorsun, Kadın cinayetlerinden ne haber, Devlet kurumlarındaki adam kayırma ve liyakatsizliği hiç görmüyorsun, Ülkeye dolan Suriyelileri neden dile getirmiyorsun, Ekonomi bitmiş, gençler aç geziyor, sen neden bahsediyorsun, Sarayın bir günlük masrafı ne sen biliyor musun, İhalelerdeki yolsuzluk umurunuzda değil, Bakara-Makara diyenlere bir şey demiyorsun, Ama Habur, Ama Oslo, megri megri...”

Sürekli şikâyet etmek, sürekli eleştirmek, bardağın dolu tarafını hiç görmeyip sürekli boş tarafını görmek, baktığı her şeye ideolojik gözlüklerle bakmak psikiyatrik hasta tiplerin genel özelliğidir. Yapılan doğruları ya da kendi ideolojisine yakın insanların yaptığı yanlışı görmeyen bu tipler için maalesef psikiyatrinin de sunabileceği bir tedavi yöntemi yok. Kim yaparsa yapsın doğruya doğru, yanlışa yanlış demeniz bile onlar için bir anlam ifade etmeyecek. Onlar etrafa ideolojik gözlüklerle bakmaya devam edecek. Onları memnun ve razı etmek hiçbir zaman mümkün olmayacak.

O halde?

O halde hak bildiğin yolda kınayıcının kınamasına, at gözlüklünün zırlamasına bakmadan, durmadan, yorulmadan devam edeceksin. Kafası, gönlü ve ağzı bozuk olanlara cevap vermekle vaktini harcamayacaksın. Kırmayacaksın, kırılmayacaksın. Kızıl elmanın yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam edeceksin.

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan

Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!

Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan.

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!

Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!

Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

İdeolojik gözlükleri çıkarıp etrafımızda olan bitenlere İslam'ın gözüyle, hak ve adalet nazarıyla bakabildiğimiz günlere uyanmak ümidiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir Salih KORKMAZ Arşivi