Bekir Salih KORKMAZ

Bekir Salih KORKMAZ

UZMAN ÇAVUŞ VE DOKTOR ARASINDAKİ SAHTE DARP OLAYI BİZE NE ANLATIYOR?

UZMAN ÇAVUŞ VE DOKTOR ARASINDAKİ SAHTE DARP OLAYI BİZE NE ANLATIYOR?

14 Mart Tıp Bayramında meydana gelen ve ülke gündemini sarsan bir olay günlerdir gündemdeki yerini koruyor. Olay hepimizin malumu… Apandisit ağrıları sebebiyle Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne giden Uzman Çavuş Ali Akdağlı ile hastanede görevli Doktor Tahir Tarımer arasında geçen olay kamuoyuna önce doktorun uzman çavuş tarafından darp edildiği, buna rağmen hastanın tedavi edildiği ve taburcu ederken hastane personelinin hastayı alkışlayarak protesto ettiği şeklinde lanse edildi. Fakat yapılan incelemede ve kamera kayıtlarında olayın tam bir düzmece olduğu, darp olayının olmadığı, buna rağmen doktorun darp raporu aldığı, uzman çavuşun kötü niyetli bir organizasyona kurban gittiği görüldü.

Tüm sağlık camiasıyla birlikte hepimizi derinden yaralayan böyle bir olayın yaşanmasına mı, olayın tıp bayramında cereyan etmesine mi, tıp bayramında doktorların iş bırakma eylemi yapmasına mı üzüleceğimizi, şaşıracağımızı anlamadık.

Ak Parti ile birlikte sağlık alanında büyük gelişmeler kaydedildi. Muayene ve ilaç kuyrukları, ameliyat parası, yetersiz ve harabe halindeki hastaneler, bulunamayan ilaçlar ve tıbbi cihazlar… Saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok soruna etkili çözümler bulundu. Yirmi yılda Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmamış hizmetler yapıldı. Fakat son dönemde özellikle pandemi ile birlikte sağlık alanında baş gösteren sorunlar giderek büyüyor. Vatandaşın da sağlık çalışanlarının da memnuniyetsizlikleri gün geçtikçe artıyor. Buna rağmen pansuman kabilinde çözümler üreterek günü kurtarmak yerine sorunların temeline inmek gerektiğinin farkına varılamadı henüz.

Toplumdaki pek çok sorunun temeli nedir, yapılan bunca önemli icraat neden fayda sağlamadı diye soracak olursak cevap basit aslında. Az önce de belirttiğimiz üzere Ak Parti ile birlikte ülkede özellikle eğitim, sağlık ve ulaşım başta olmak üzere her alanda tarih boyunca görülmedik yatırımlar yapıldı. Tarih boyunca görmediğimiz hizmeti gördük ve kendimize şimdiye kadar bunlar neden yapılmamıştı sorusunu sorma ihtiyacı hissettik. Yapılan bunca yatırımla ülke adeta çağ atlarken çok önemli bir konuyu unuttuk: nitelikli insan yetiştirme. Modern okullar, hastaneler, yollar yaparken bunları kullanacak ve yönetecek insanı yetiştirmeye gereken önemi vermedik. İş, tarih boyunca olduğu gibi döndü dolaştı yine ehliyet ve liyakate geldi. Ehliyet ve liyakat sahibi insanlar yetiştirmenin, bu vasıflara sahip olmayanlara vazife vermemenin önemini anlamadık ve bu gidişle de anlamayacağız maalesef.

Konuyu yine sağlık alanında yaşadığım bir olayla anlatmak istiyorum. 24 Şubat tarihinde yani daha bu olaylar yaşanmadan neredeyse bir ay evvel CİMER’e bilgi edinme konulu bir yazı yazmıştım. Dedim ki:

MHRS sisteminden bazen randevu alamıyoruz. Oysa ki hastanede doktor var. Randevu alamayınca sabah erkenden hastaneye gidip sıra numarası alarak muayene olmak istiyoruz. Bu kez de bazı doktorlar randevusuz hasta bakmıyoruz diyerek geri çeviriyorlar. Bir doktorun randevusuz gelen hastaları muayene etmeme gibi bir hakkı var mıdır? Varsa randevu alamadığımız durumlarda biz nasıl muayene olacağız? Bilgi edinmek istiyorum. Sağlık bakanlığına arz olunur.”

CİMER konuyu hemen Sağlık Bakanlığına sevk etti. Haftalar sonra 21 Mart’ta cevap geldi. Cevap kimden geldi biliyor musunuz? Bulunduğum ilçedeki hastanenin başhekimliğinden. Oysa ben idari bir konu hakkında bilgi edinme hakkımı kullanarak Sağlık Bakanlığından cevap bekliyordum. İlçedeki hastaneden falan da bahsetmemiştim. Peki başhekimliğin cevabı ne oldu? “Konuyla ilgili inceleme başlatılmıştır. İnceleme sonucunda tarafınıza bilgi verilecektir.” Garibim ne yapsın, beni alakadar eden bir mevzu değil, neden cevabı ben veriyorum diyememiş, ortada şikâyet falan yokken inceleme başlatmış. Kimin ve neyin hakkında inceleme yapacak muamma. Cevaplarını merakla bekliyorum.

Sözün özüne gelirsek… CİMER gibi vatandaşın sesini kolayca devlete duyurabileceği muhteşem bir sistem kuruyorsunuz, fakat sistemi kullanan ve yönlendiren insanın ehliyet ve liyakatini unutuyorsunuz. Dünyanın en büyük yatırımını ve hizmetini de yapsanız iş yine insan faktöründe bitiyor. Ehliyet ve liyakat sahibi doktorlar, polisler, öğretmenler, memurlar, hakimler, savcılar, politikacılar, esnaflar, tüccarlar… yetiştirmeden kalkınamayacağımızı, huzurlu bir toplum olamayacağımızı anlamamız gerekiyor. Asıl yatırım insana yapılan yatırımdır. Asıl yatırım binaya, sisteme, maddiyata yapılan yatırım değil; o binayı ve sistemi kullanacak nitelikli insan gücünüzdür. Turgut Cansever’in o meşhur sözüyle ifade edecek olursak; “Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder.

İmar edilmiş ülkemizde ihya edilmiş nesillerimizi ve parlak geleceğimizi görmek dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir Salih KORKMAZ Arşivi