Çocuğumuzun Geleceği ve Başarısı
Çocuklarımızın geleceğini düşünmek, başarılı olmaları için yol göstermek, yardımcı olmak elbette bütün ebeveynlerinin sorumluluğudur. Çocuklarımızın başarısı hepimizin sevincidir, övüncüdür. Onları ailemizin, ve ülkemizin geleceği olarak görürüz. Çocuğumuzda kendi ideallerimizi, hayallerimizi yaşatmak isteriz. Başarıyı çocuğumuz için, ailemiz için, devletimiz ve milletimiz için isteriz. Çünkü gelecekte neslimizi onlar devam ettirecek, ülkemizi onlar yönetecekler. Ebeveynler çocuklarının kendilerinden daha başarılı olmalarını, daha iyi yerlere gelmelerini, kendilerini geçmelerini isterler. Çocuklarımız, bizim onları yetiştirdiğimiz ölçüde faydalı olacaklar. Çektiğimiz emek ve kendi gayretlerinin sonucu iyi yetişip başarılı olunca, bir gül misali çevrelerini güzelleştirip hoş kokular yayarlar. Aksi halde bir diken olup herkese acı verirler.
Çocuklarımızın geleceği için en iyi yatırm ne ev, ne arsadır. Onlar için en iyi yatırım eğitimdir. Zamanında verilmeyen eğitimin telafisi çok zor, hatta bazı zaman imkansız olur. Çocuklarımızı, kendilerinin, neslimizin ve milletimizin geleceğini düşünerek dünyevi, uhrevi, ahlaki bilgi ve eğitimlerle donatmalıyız. Eğitim en pahalı, en uzun ve en verimli yatırımdır. Her şeyin bir bedeli vardır. Eğitim ucuz olmaz. Sokrates ne güzel söylemiş, “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini hesaplayın.”
Dikkatli anne baba çocuğunu herkesten daha iyi tanır. Doktor nasıl hastayı muayene etmeden, derdini dinlemeden, tahliller yapmadan, teşhis koymadan ilaç yazmazsa, anne baba ve öğretmen de çocuğu iyi tanımadan onun geleceği, devam edeceği okullar hakkında karar vermemeli.
Çocuklarımızı güzel yetiştirmek için her fedakarlığa katlanmasına katlanırız da bir de hayatın gerçeklerinin var olduğunu unutmamalıyız. Onları hedefe yönlendirirken gerçekçi olup yeteneklerine göre yönlendirmeliyiz.
Bazı insanları başarı ve güç mutlu eder. Onların mutluluğu başarılı ve güçlü olmalarına bağlıdır. Bu tip insanlar güçlerini yetkilerini kaybedince sudan çıkmış balığa benzerler, ne yapacaklarını bilmezler... Para mutluluk getirmiyor, ailenin zengin olması yeterli olmuyor. Çocuk 7 dil biliyor ama, canavar oluyor. Çocuklarımız pozitif bilimlerin yanında manevi inanç ve duygularla da yetişmeliler. Maneviyat yok, bir fakire yardım etmemiş, bir arkadaşına borç vermemiş, arkadaşı ile veya muhtaç birisiyle ekmeğini paylaşmamış, merhametten, empatiden uzak çocuklar şanssız çocuklardır.
İnsan yaşadığı çevreye, topluma göre şekillenir. Çocuklarımız aile ortamından ve yaşadığı çevreden etkilenerek onlar gibi yetişirler. Görüp yaşadığı güzellikler onları olumlu etkiler ve onların iyi insan olma karakterlerini güçlendirir, çok iyi yönde etkiler.
Yaşı kaç olursa olsun, insan kendisini sevenlerden ve takdir edenlerden daha çok hoşlanır, onlara yakınlık hisseder, onlara karşı iyi duygular besler. Çocuğun ruhuna girmeden, onu sevmeden, onun sizi sevmesini sağlamadan, onun güvenini kazanmadan ona gerektiği kadar faydalı olunmaz.
Çocuğumuza verdiğimiz sevgi kadar onlardan sevgi ve ona gösterdiğiniz saygı kadar ondan saygı görürüz.
Ne güzel söylemiş söyleyen, “Ne ekersiniz onu biçersiniz, ne pişirirseniz onu yersiniz.”
Ağaçlar su ile köklerinden beslenirler. Verilen su kökünden dallara dağılır. Kök yerine suyu dallara versek ağacı sulamış olmayız. Çocukların başarısı için de köküne mazisine bağlı olması, onu bilmesi gerekir.
BAŞARI BEDEL İSTER
Madalyanın bir de öteki yüzüne bakarsak, başarı kolay gelmiyor. Başarının bir bedeli var ve başarmak için bu bedelin ödenmesi gerekir, bu bedel ödeme gün geçtikçe zorlaşmaktadır.
Çocuklarımız okul hayatlarının her devresinde yarış halindeler. Bir yarış atı gibi hep kazanmak için koşuyorlar, sınavdan sınava girip çıkıyorlar. Yıl içinde yarışırlar, başka okullara girerken yarışırlar... Haliyle yarışı önde bitiren kazanıyor. Onlarla beraber aileler de stres içinde koşuşturuyorlar. Ya kazanamazsa/ kazanamazsam kaygısı ve korkusu var her çocuğun ve ailenin içinde.
GENÇLERDE GELECEK KAYGISI VE BAŞARININ YOLLARI
Toplumdaki sosyal ve ekonomik adaletsizlik gençleri derinden etkiler ve memnuniyetsizliği artar ve bu da gelecek korkusunu tetikler. Gençler de haklı olarak gelecek korkusu hakim. Üniversiteyi bitirince ne olacak, iş bulma şansları az. Zaten çoğunun kafasında ’’adamı olan işe giriyor algısı’’ hakim. İstisnalar hariç bu düşünce çok yanlış. Başarılı olanların iş bulma şansları çok daha fazla. Başarılı gençler, devlette iş bulamasa da özel şirketlede iş bulabilirler. Orta halli bir başarın varsa iş bulma şansın çok azdır. Çünkü senin gibi bir milyon üniversite mezunu var iş arıyor.Üniversite mezunu olmak yetmiyor, iyi lisan hatta lisanlar öğrenmelisin ve fırsatları iyi değerlendirmelisin.
Hayatta başarılı olanlar yüzde 99’u çok çalışarak o başarıyı yakalamışlardır. Başarısız kimseler hep şanssızlıklarına bahane bulurlar. Kazananlar ise çok çalıştım derler. Başarı için elbette akıllı olmak, zeki olmak gibi pek çok faktör vardır ama en önemli faktör alın teridir. Başarı hiçbir zaman tesadüf değildir. İyi romancılar, iyi hikayeciler, iyi sanatçılar, iyi sporcular bulunduklara yerlere uçarak değil sürünerek, alın teri dökerek, çok çalışarak gelmişlerdir. Bir elinde cımbız bir elinde ayna, umurumda mı dünya düşüncesi ve gezip tozarak kimse bir yerlere gelmemiştir. Tesadüfen gelse bile onların başarısı saman alevi gibi bir anda sönmüştür.
Eğitim sisteminizi, iktidarları ve başka şeyleri suçlayarak bir şey elde edilmez. Herkesin birbirini suçlaması kimseye bir şey kazandırmaz, böyle yapınca ancak kendimizi tatmin ederiz.
Başarı için elbette onlarca faktör vardır ama, en önemli 3 tanesi:
1.Kendine güven, yapabileceğine inan.
2.Hedefi iyi tespit edip, ona iyi odaklan.
3.Çok çalışmak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.