Kimse bana kızmasın, gözlemlerimi yazıyorum
Yaklaşık bir ay Konya’da kaldım. Gözlemlerimi sizlerle paylaşarak eleştiri hakkımı kullanıyorum. Niyetimiz halis, ülkemizin ve insanların daha huzurlu, daha mutlu ve gelecekten daha umutlu olmaları için bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.
TRAFİK BAKANLIĞI NİÇİN YOK?
Size bir gazete haberini aktarayım. ”31 mart 2021’de yürürlüğe giren trafik kurallarına göre, bu süreden 1 Ağustos’a kadar geçen süre içinde hızlı araba kullanan 428 kişinin arabasına el konuldu ve aşırı para cezasına çarptırıldılar. Hız sınırının 100 km. aşılması veya 200 km. hız yapılması durumunda arabaya el konuluyor ve yüklü miktarda bir cezaya çarptırılıyor.’’ Arabanın sahibinin kimin olması önemli değil, ister kiralık olsun, ister kendisinin, ister başkasından ödünç aldığı araba olsun. Kimsenin gözünün yaşına, siyasal veya ekonomik gücüne bakılmaksızın arabasına el konulur…
Bu haberi duymadık dediğinizi duyar gibi oluyorum. Duymadınız elbette. Bu kural Danimarka’da var ve uygulanıyor. Bu habere tepkiniz ne oldu acaba? Bu kural maalesef Türkiye’de değil. Keşke Türkiye’de böyle bir kural olsa da hergün binlerce arabaya el konulsa ne güzel olurdu… Türkiye’de olsa pek çok konuda olduğu gibi yine pek çok kimse eleştiriye başlar, ahkam keser ve suçludan yana olur.
Bazı konularda olduğu gibi Türkiye trafikte de kuralsızlıkta cinnet halini yaşamaktadır. Düzelmesi de bu gidişle imkansız. Saygısızca araba sürenlerin çok sayıda insanın olması insanın ümitlerini kırıyor, geleceğe karamsar bakmasına sebep oluyor..
Kaldırımlarda yürümek bile güvenli değil Türkiye’de. Her gün haberlerde onlarca alışılmadık kazalar. Arabalar karşı yöne geçiyor olacak iş mi bu? Yaya geçişlerinin yayaların hakkına riayet eden hiç sürücü görmedim. Ne insan hakkı, ne trafik kuralı, ne kul hakkı hepsi boş. Böyle düzensizlik, saygısızlık hangi ülkede var acaba? Yol vermemek, sinyal vermemek, aniden şerit değiştirmek, şeritleri ortalamak, sağdan sollamalar, makas atmalar, zorda kalana yol vermemek…daha neler neler…
Sürücülerin yanında suçun yarısı da yol yapanların, yollardan sorumlu olanların.Yaya geçişlerinde adeta hiç çizgi kalmamış.Yaya geçitlerinde çizgiler silinmiş, kimse yenilememiş, nasıl olsa kimse uymuyor diye yenilememişler anlaşılan. Hiç abartmıyorum Danimarkalı trafik polisleri Türkiye’de trafik kontrolü yapsa, sürücülerin yüzde 99’unun ehliyeti alınır. Ama teknik altyapının da düzgün olması gerekir, bu da devletin ve belediyelerin görevi.
Sorumsuzlar ve magandalar hariç trafikte olan herkes stresli. Sürücüler en ufak bir şeyde tepki gösteriyor ve sonu kavga ve cinayete kadar gidiyor.
Şehir içinde üç şerit bir anda tek şerit oluyor. Adam yol üstüne park ediyor, tam trafik lambasının önüne park ediyor. Park edilmeyecek yere arabalar park edince haliyle şerit ikiye düşüyor. Bazıları da şeriti ortalıyor ve haliyle bir anda tek şerit oluyor. Çok zaman sağa ve sola dönüşlerde sinyal vermeden adam aniden dönüyor… Bir başka tuhaflık da alt geçitlerde oluyor, üç şerit orada ikiye iniyor, inanılır gibi değil…
Arabam olmasına rağmen trafikte araba sürmekten korktuğum için bazı zaman taksi kullandım. Bir keresinde taksi bulamadım ’’korsan taksiye binmek zorunda kaldım. Adamın arabasında kocaman bir sopa. Kaptan bu ne dedim, abi 5-6 yıldır taşıyorum ama hiç kullanmak nasip olmadı dedi. Bu nasıl bir ruh hali… Türkiye’de suç işlemek serbest adeta. Özellikte trafik kazalarına halk alışmış, ölümle sonuçlanan kazalarda bile ceza alan az.
Döner kavşaklar bir ucube, kim kime yol verecek belli değil. Risk alan yola devam ediyor. Döner kavşaklarda kimse kuralı bilmiyor veya uymuyor, herkes birbirinden korktuğu için kontrollü olarak araba sürüyor. Çok ilginçtir bazı döner kavşaklarda “dönene yol ver” diye bir uyarı var ama yine uyan yok.
Yollarda şerit çizgileri eksik, silinmiş. Gördüğüme göre Adliye’den Hatıp’a kadar Antalya Çevre Yolu’nda şerit çizgileri silinmiş, yok. Bazı yerlerde bisiklet yolları arabaların park yeri olmuş. Bazı ağır yük kamyonları ve küçük motosikletler sağ şeridi kullanıyor. Özellikle Ahmet Özcan Caddesi’nde asfalt çok kötü, yıpranmış, arabalar geçerken çok kötü oluyor. Bütün bu yazdıklarımı kimse görmüyor mu, yenisinin yapılması için kimse uyarmıyor mu, talepte bulunmuyor mu?
Bu ülkede her konuda kuralsızlık var, kurallara uymayana bir yaptırım olmazsa bu durum hiç düzelmez ve daha da kötüye gider. Gelecek yıllarda trafikteki problemler daha da büyüyecek ve içinden çıkılmaz haline gelecektir. Yazık bu millete ve memlekete.
Türkiye’de niçin trafik bakanlığı yok bir türlü anlamıyorum. İçişleri Bakanlığı’nın zaten dünya kadar görevi var, işi çok. Ayrı bir bakanlık kurulsa aksayan yönlerle daha çok ilgilenilir, çözüm bulma daha kolay olur.
Hepimiz biliyoruz ki, kalıcı olan bu işin eğitimi. Ama trafik eğitiminden daha önemlisi insani eğitim, karakter eğitimi. Trafik kurallarını öğreniyor ama ehliyet almak için öğreniyor, sorumluluk taşımıyor, empati nedir bilmiyor, trafikte canavarlaşıyor. Yapanın yaptığı yanına kalınca daha çok canavarlaşıyor ve “trafik canavarı” diye bir isim takıp kendimizi aldatıyoruz. Adam alkollüydüm diye kendini savunuyor, ne tuhaf ve sorumsuzca bir savunma. Öyle 500-1000 liralık cezalarla bu işe çözüm bulunmaz, trafik eğitimini alıncaya ve sorumluluk duygusuna sahip oluncaya kadar para cezaları ve diğer cezalar çok çok ağır olmalı.
Özellikle yerel televizyonlar sık sık trafik kurallarını hatırlatsa, şehirde bilbordlara trafik kurallarını anlatan uyarılar yerleştirilse ne güzel olur.
Danimarka’da okulların açılmasına iki hafta kala yollara, bilbordlara sürücüleri uyaran levhalar asılır.
Örnek:
“Dikkat et, Ali okula başlıyor.”
“Çocuklara dikkat ediniz.”
“Okullar açılıyor, hızını azalt.”
“Babama dikkat et, akşam onun eve gelmesini istiyoruz.”
Ne hoş cümleler değil mi? Ama sorumluluk sahibi olanlara ve içinde insan sevgisi olanlara...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.