Memleketimden Manzaralar
Yılda ortalama dört beş defa geldiğim şehrimize, bu yıl korona sebebiyle ancak ikinci defa gelebildim. Sevinçle geldiğim ülkemde ve şehrimde olumsuzlukları çokça görmem, sevincimi kedere, iyimserliğimi karamsarlığa dönüştürdü.
Her ne kadar gurbet ve sıla kavramlarının muhtevası eski anlamını yitirse de, gurbetten sılaya ve sıladan gurbete dönünce, sevinci ve hüznü iç içe yaşar insan yine de.
Şehrimizde ve ülkemizde gördüğüm/yaşadığım bazı izlenimlerimi ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
29 Temmuz 2020. Saat 08.30’da Konya havalimanına indim. Uçaktan indiğimde ateşimin ölçüleceğini umuyordum ama nafile. Kim arar kim sorar. İyi ki yolculuğumdan üç gün önce test yaptırmış ve test sonucum negatif çıkmıştı.
Ertesi gün bir taksiye bindim. Şoför ile müşteri arasında bir cam bölme yok. Şoför kibar ve maske takıyor. Arabanın dezenfektesini sordum, haftada bir yapılıyormuş. Herhalde taksi ücretleri ucuz olduğu için bu tedbirler alınmıyor.
TEST SONUÇLARI VE VATANDAŞIN KURALLARA UYMAMASI
İnsanlar, devletin verdiği test rakamlarına inanmıyorlar. Fısıltı gazetesi işbaşında. Kızıyordum ama, birkaç gün sonra ben de aynı duygulara kapılmaya başladım. Ailemden en az 70-80 kişi hasta, tanıdıklarımla bu sayı bir iki kat oluyor.
Devletimizin verdiği rakamlara güveniyorum; ama ölü ve hasta sayısı konusunda vatandaşa atış serbest...
Kendimi gönüllü karantinaya aldım. Zaruri ihtiyaçlar olmadan kesinlikle dışarı çıkmadım. Akraba, eş dost ile bol bol telefon görüşmeleri yaptım.
Bir arkadaşım telefon görüşmemizde, önceki gün bir köy düğününe katıldığını ve 700-800 kişinin olduğunu söyledi. Silah atılıyor mu deyince, sorduğun şeye bak, atılmaz olur mu, silah satışı serbest olursa elbette silah kullanılır dedi. Uygulanmayacak yasaklar neden konulur acaba? Aşağı yukarı her gece ve düğünlerde havai fişekler atılır şehirde. Havai fişek yasağı uygulanmazsa, başka diyecek sözüm yok. Yahu, bu yasaklar neden uygulanmıyor, kaldırın yasakları o zaman. Danimarka’da havai fişekler 27 Aralık-1 Ocak arasında atılır. Bunun dışında özel izin almak gerekir. Kendine güvenen atsın bakalım?
Düğünlerde silah atmak yasak; ama nedense uygulanmaz? Bir insanın bırakın hayatını kaybetmesini, serçe parmağını bile kaybetse, sen 40 gün 40 gece saraylarda düğün yapsan ne olur... Yasak, yasaktır. Nasıl yarım hamilelik olmazsa, yarım yasak da olmaz.
Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra düğün, nişan vb. son günlerde belli yasaklar geldi. İnşallah kurallara önce milletvekilleri uyar.
BÜROKRASİ
Türkiye, zaten kuruluşundan beri memur devleti. Engin Ardıç bu durumu yazılarında güzel anlatır. Memurun eli kolu mevzuatla bağlı. Bir kısmı arı gibi çalışsa da, kimse inisiyatif almıyor/alamıyor. Her şeyi Ankara kararlaştırıyor. Ben 1983 yılında yönetici olduğumda Ankara imzalıyordu. Hâlâ bir müdür atamasını Ankara imzalıyor...
30 yıl önce merhum babamın emeklilik işlemlerini yaptırmak zordu, şimdi kendi emekli işlemlerimi yaptırmakta zorlanıyorum. Selam ve saygıyla başlayıp, lütfen ile devam etmeme rağmen derdini anlatamıyorum. Elimdeki belgeleri izah edemiyorum, kendimi dinletemiyorum, hep onlar haklı... Bürokrasi 50 yıl önceki gibi...
Her şeyi Ankara biliyor... Anlaşılması mümkün değil; ama Ankara kendi ayağına sıkıyor. Her olumsuzluk hükümete ve Sayın Cumhurbaşkanımıza eksi olarak yazılıyor. Onlar da bu işi nedense anlamıyorlar, acaba milletvekilleri vatandaşlarla görüşmüyorlar mı, vatandaşların şikayeti olmuyor mu, aksayan tarafları dile getirmiyorlar mı? Kimse “kral çıplak” demiyor galiba...
Pandemiden dolayı 60 yaş ve üstleri idari izinli sayılıyor. Bu insanlar pandemiden dolayı zaten doğru dürüst çalışmıyorlar. Yaparsın bir emirle 55 yaş üstü memurları emekli, hem devlet rahatlar, hem onlar memnun olurlar, hem de işsizlere iş bulunur.
CAMİLERDE PARA TOPLANMASI
Diyanetin devasa bütçesi var. Cuma günleri camilerden para toplanmasını anlamıyorum. Diyanet bu konuyu yeniden değerlendirmeli. Toplanan meblağla cemaati, özellikle gençleri camiden soğutmaya değer mi?
Pek çok camide gereksiz yere müezzinler var. Şehirde üç beş büyük camide olur anlarım; ama şehir içindeki küçücük camilerde bu müezzinlere ne gerek var. Sabah, akşam ve yatsı namazlarında bu camilerin kaç cemaati var? Yazık bu milletin parasına. O müezzinler daha verimli bir şekilde başka hizmete verebilirler. Murakıplar müftülüğe rapor vermezler mi acaba? Müftülükler de her ay veya her üç ayda bir, hizmette verimlilik, ihtiyaçlar ve fazlalıklar konusunda çalışmalar değerlendirilmez mi?
TUZ KOKMUŞ
Bir takım sahtekar ve ahlaksızlar “Takke ve cüppe” ile vatandaşın dini duygularını sömürenler yine gündemde. Fakat, bu ahlaksızların arkasından giden binlerce de insan var. Bu da incelenmesi gereken sosyolojik ve psikolojik bir durum. Adam karısının, kızının çıplak vücuduna yazı yazılmasına izin verecek kadar akılsız ve basiretsiz. Bu nasıl bir ruh hali? Bu ahlaksızların yaptıklarını fırsat bilip, temiz insanlara hakaret edenler de onlar kadar ahlaksız...
Diyanet, polis ve istihbarat bu konuları önceden niçin araştırıp tedbir almaz? Özellikle Diyanet, bu konularda daha fazla hassas olmalı, bu ahlaksızları önceden tespit edip, ipliklerini pazara çıkarıp ifşa etmeli.
KONYA’NIN MANEVİ HAVASI
Bir arkadaşım telefonda, Mevlana-Üçler Mezarlığı civarındaki ahlaksızlık konusunu anlattı. Anlattığı konunun bir benzerini geçen yıl ben de yaşamış ve konuyu emniyetin ahlak masasına iletmiştim. Ahlak masası yetkilisi, son söz yasa koyucunun demişti... Bu şehrin gözü, kulağı ve sesi olan gazetemiz başyazarı ve genel yayın yönetmeni Uğur Özteke Bey, birkaç ay önce bu konuyu resimlerle tam sayfa dile getirdi malumunuz. Valilik ve belediyenin bu konuda yetkisi yok mu acaba?
Selçuk Üniversitesinde akademisyenler arasındaki cinsel taciz ve istismar nedense yerel basında çok az haber oldu, köşe yazılarında gündeme gelmedi. Ulusal basında 1-2 gün ayrıntılarıyla ortaya döküldü. Konya’nın ve üniversitenin saygınlığı ve manevi havasına(!) zarar vermemek için galiba es geçildi.
KORONA TESTİ
Danimarka’ya dönmeden önce korona testi yaptırmak için ilgili devlet kurumunu telefonla aradım. 110 TL ....... bankasına yatır, dekontu bize getir, bir dilekçe yazacaksın, sonra ........ otelin karşısında gidip test yaptıracaksın... Ne dilekçesi, kim yazacak diyorum, A4 kağıdına kendin yazacaksın diyor...
Şayet dilekçe gerekliyse bir matbu kağıt olur, doldurursun o kadar. Kaç kişi dilekçe yazabilir? Bürokrasi, Türkiye’nin başarılı mücadelesine gölge düşürüyor...
İlgili devlet kurumu bana çok uzak olduğu için, bir özel hastanede test yaptırmak istedim. Orası da, ......bankasına 110 TL yatıracaksın, dekontu getireceksin 220 TL de bize ödeyeceksin...
Hayır, yeter artık daha fazla dayanamıyorum... Test yapmak bu kadar mı zor? Niye şehrin pek çok noktasına test merkezleri kurulmaz? Sağlıkta da mı bürokrasi var? Danimarka’ya indiğimde havalimanında ücretsiz test yaptırayım en iyisi.
DANİMARKA’YA DÖNÜŞ
Testi havalimanında yaptırmadım, birkaç saat dinlendikten sonra evime yakın yerde fotoğrafta gördüğünüz gibi arabadan inmeden yaptırdım.
Test merkezine Türkiye’den döndüğümü söylüyorum, güler yüz ve hoş geldinizle karşılanıyorum. Şimdi yapalım, dört gün sonra bir daha test yapalım diyorlar. Bu güzel davranış yalnız bana karşı değil, herkese bu şekilde davranılıyor. Çalışanlar, işlerini yaparlarken insanlara saygı ve sevgi gösteriyorlar...
Son söz: Büyük şairimiz, merhum M. Akif’in dediği gibi: “İşleri dinimiz gibi...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.