Ekin değil, alev büyüyor: Tarım arazilerinde tehlikenin adı yangın
Son yıllarda özellikle son bir kaç aydır Türkiye’nin dört bir yanında, yaz aylarının bunaltıcı sıcaklarında tarım arazilerinde meydana gelen yangınlar adeta bir alarm veriyor. Yangın sezonunun (sezon diyorum artık bilinclenmesi gerekiyor insanoğlunun) her geçen yıl daha erken başlaması, daha uzun sürmesi ve etkilediği alanın büyüklüğünün artması, hem çevresel hem de ekonomik boyutlarıyla ciddi bir tehlikenin habercisi. Bu yangınlar sadece ormanlık alanlarla sınırlı kalmıyor; artık bu felaket tarım alanlarını da hedef alıyor ve bu durum ülkenin gıda güvenliği ile tarımsal üretim kapasitesi üzerinde doğrudan bir tehdit oluşturuyor.
Tarım arazilerinde çıkan yangınların nedenleri çok yönlü. Bir kısmı ihmal ve dikkatsizlikten kaynaklanırken, bazıları ise sabotaj ihtimalini düşündürecek şekilde eşzamanlı ve organize bir biçimde ortaya çıkıyor. Biçilen anızların yakılması, sigara izmaritlerinin gelişi güzel atılması, tarım makinelerinin aşırı ısınması ya da elektrik hatlarındaki arızalar yangının ilk kıvılcımını oluşturabiliyor. Ancak dikkatten kaçırılan bir başka unsur da, iklim değişikliğinin etkisiyle yaz mevsimlerinde sıcaklıkların ekstrem düzeylere ulaşması ve nem oranının dramatik şekilde düşmesi. Bu koşullarda, bir kıvılcım bile koca bir tarım alanını dakikalar içinde küle çevirebiliyor.
Tarım arazilerinde meydana gelen yangınların sonuçları sadece ürün kaybıyla sınırlı değil her türlü canlılar8nda tehtidi. Yangın sonrası toprakta meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişimler, toprağın verimliliğini büyük ölçüde azaltıyor. Yanmış alanlardaki mikroorganizma dengesi bozuluyor, humus ve organik madde miktarı azalıyor. Bu da yalnızca o yılki ürünü değil, uzun vadeli tarımsal üretimi de tehdit ediyor. Ayrıca, bu alanlarda oluşan kül tabakası ve toprağın sıkışması, erozyon riskini artırıyor ve toprağın doğal yapısını geri dönülemez biçimde tahrip ediyor.
Öte yandan yangınların sosyal ve ekonomik boyutları da oldukça çarpıcı. Özellikle küçük ölçekli çiftçiler için bu felaketler, çoğu zaman telafi edilemez zararlara yol açıyor. Üretici bir yandan hasadını kaybederken, diğer yandan borçlarının altında eziliyor. Tarım sigortasının yeterince yaygın olmaması ve bazı poliçelerin yangın zararlarını kapsamaması da durumu daha içinden çıkılmaz hale getiriyor. Bu noktada, hem çiftçilerin hem de kamu otoritelerinin yangına karşı hazırlıklı olmaları kritik bir önem taşıyor.
Tarım arazileri yangınlardan nasıl korunabilir? Öncelikle anız yakma alışkanlığına son verilmesi gerekiyor. Bu alışkanlık, ne yazık ki hâlâ birçok bölgede ‘uygun maliyetli’ bir yöntem olarak görülüyor. Ancak kısa vadeli bu kazanç, uzun vadeli büyük kayıplara yol açıyor. Bunun yerine toprağı organik maddece zenginleştiren alternatif tarım uygulamaları teşvik edilmeli. Ayrıca tarla sınırlarında yangına dayanıklı ağaç türleriyle oluşturulacak yeşil şeritler, yangının yayılmasını engellemede etkili olabilir. Sulama sistemleri, yangın algılama sensörleri ve mobil su tankerleri gibi ekipmanların yaygınlaştırılması da ilk müdahale süresini kısaltacaktır.
Belediyeler ve Tarım İl Müdürlükleri aracılığıyla köylere yönelik bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmesi, yangın sezonu öncesi köylülerin eğitilmesi, ilk müdahale eğitimi almış gönüllü ekiplerin oluşturulması da etkili önlemler arasında sayılabilir. Tarla yollarının yangın araçlarının ulaşımına uygun hale getirilmesi, elektrik direk ve hatlarının bakımının zamanında yapılması, hayvancılık alanlarında kuru ot yığınlarının çevresinin kontrol altına alınması gibi basit ama hayati uygulamalar da unutulmamalı.
Tarım, insanlık tarihinin en kadim uğraşlarından biri ve her karış toprağın korunması bir milli görevdir. Yangınlar, sadece tarlaları değil, gelecek kuşakların gıda güvenliğini, ülkenin ekonomik istikrarını ve doğayla kurulan hassas dengeyi de tehdit ediyor. Bu nedenle, tarım arazilerinde çıkan yangınlar karşısında yalnızca üzüntü duymakla yetinmek yerine, her bireyin, her kurumun ve karar alıcının üzerine düşeni yapması gerekiyor. Unutmayalım ki her yangın, sadece bir alanı değil; bereketi, emeği ve geleceği de küle çeviriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.