Deniz ÖZTÜRK

Deniz ÖZTÜRK

Savaşın Toprağı: İran-İsrail Geriliminde Tarımın Gizli Faturasına Bakış

Savaşın Toprağı: İran-İsrail Geriliminde Tarımın Gizli Faturasına Bakış

Toprağın sessizliğini bozan yalnızca doğanın sesleri değil artık. Uzak coğrafyalarda yükselen silah sesleri, diplomatik krizler ve siyasi çekişmeler, farkında olmadan tarlalara, çiftçilere ve sofralarımıza kadar uzanıyor. İran ile İsrail arasındaki gerilim, sadece haritalarda gösterilen sınırların ötesinde bir etkiye sahip; tarımın, emeğin ve gıda güvenliğinin kırılgan yapısını derinden sarsıyor. Savaşın toprağa düşen gizli faturalarını ortaya koyuyor.

İran ile İsrail arasında süregelen gerilim, sadece diplomatik ya da askeri cephelerde kalmıyor; etkileri, sessizce ama derinden tarımın tam kalbine işliyor. Tarım, dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi, doğrudan doğa ve insan emeğine bağlıyken, bu tür jeopolitik çatışmalar onun maliyet dengesini kırıyor. İlk bakışta uzak bir siyasi kriz gibi görünen bu gerilim, aslında çiftçinin tarlasından gıda fiyatlarına, gübresinden enerjiye kadar geniş bir yelpazede hissediliyor.

Petrol fiyatlarının istikrarsızlığı, bu gerilimin en belirgin yansıması olarak tarıma ağır yük bindiriyor. Enerji maliyetlerindeki dalgalanma, sadece traktör yakıtını değil, tarımda kullanılan sulama pompalarının, sera ısıtmasının ve taşımanın da maliyetini artırıyor. Enerjinin ucuz ve stabil olmadığı bir ortamda, çiftçi, emek ve sermayesini verimli kullanmakta zorlanıyor. Bu durum, girdi maliyetlerinin yükselmesine yol açarken, ürün fiyatlarını da yukarı çekiyor. Böylece, en sonunda soframıza ulaşan gıdanın bedeli, sadece tarladaki alın terinden değil, aynı zamanda jeopolitik hesaplardan da etkileniyor.

Buna ek olarak, İran ve İsrail’in bulunduğu bölgede artan belirsizlik, küresel ticaret yollarında ve tedarik zincirlerinde aksamalara sebep oluyor. Tarımda kullanılan gübre, tohum ve diğer temel girdiler çoğunlukla uluslararası ticarete bağımlı. Bu gerilim, deniz yollarının riskli hale gelmesi veya yaptırımların artmasıyla beraber, bu kritik girdilerin fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Yüksek maliyetler, çiftçinin üretim kapasitesini sınırlandırırken, tarım sektöründeki yatırım iştahını da törpülüyor.

Ayrıca, bölgedeki siyasi tansiyon, finansal piyasalarda da dalgalanmalara yol açıyor. Döviz kurlarındaki oynaklık, ithalata bağımlı tarımsal ürünlerin maliyetini doğrudan artırıyor. Türk çiftçisi, ya da bu gerilimden dolaylı yolla etkilenen başka ülkelerdeki üreticiler, dalgalanan kur farklarıyla daha az gübre, ilaç veya makine alabiliyor. Böylece üretim azalıyor, verim düşüyor ve maliyet artışı zinciri kırılganlaşıyor.Belki de en kritik etki, psikolojik ve planlama boyutunda yaşanıyor. Tarım, uzun vadeli planlama gerektiren bir sektör. Toprak işlenmesi, ekim-dikim, bakım ve hasat süreçleri önceden hesaplanır. Bölgede devam eden gerilim, yatırımcıları, çiftçileri ve ihracatçıları geleceğe dair belirsizliklerle baş başa bırakıyor. Bu da, tarım projelerinin ertelenmesi, teknolojik yeniliklerin yavaşlaması ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının geri plana itilmesi anlamına geliyor.

Tarımın kaderi, sadece toprak ve suyun verimliliğiyle değil; barışın ve istikrarın varlığıyla da şekilleniyor. İran-İsrail gerilimi, milyonlarca insanın sofrasına uzanan görünmez bir zincirin halkalarını zorlarken, hatırlatıyor ki savaş sadece cephede yaşanmaz; toprakta, çiftçinin alın terinde ve en nihayetinde yediğimiz her lokmada hissedilir. Geleceğin gıda güvenliği için, bu çatışmaların ötesinde düşünmek, sessizce yükselen maliyetlerin altında ezilen tarımın sesini duymak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Deniz ÖZTÜRK Arşivi