KONYA HABER
Konya
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,6114 %-0.02
49,7915 %-0.09
9.375,42 % -0,05
Ara

Türkiye’de Şap Hastalığı Bağlamında Hayvancılık Sektörü ve Tarım Ekonomisine Etkileri

YAYINLAMA:

Türkiye’de tarım ve hayvancılık sektörleri, ülkenin kırsal ekonomisinde hem temel üretim hem de istihdam kaynağı olarak stratejik önem taşımaktadır. Özellikle sığır, koyun ve keçi gibi çift tırnaklı hayvanların yetiştirildiği geniş coğrafyalarda hayvancılık, küçük ve orta ölçekli üreticiler için temel geçim kaynağı niteliğindedir. Ancak son yıllarda bu sektörü tehdit eden en önemli epidemiyolojik sorunlardan biri olan şap hastalığı (foot-and-mouth disease – FMD), üretim süreçlerinde ciddi aksamalara yol açarak hem ekonomik hem de sosyolojik düzeyde tahribata neden olmaktadır. Şap hastalığı, özellikle sığır, manda, koyun ve keçi gibi türlerde yaygın olarak görülen, son derece bulaşıcı ve viral kökenli bir enfeksiyondur. Etkeni, Aphtovirus cinsine bağlı RNA virüsüdür ve altıdan fazla serotipi bulunduğundan dolayı hastalığın kontrolü ve aşılaması karmaşık ve zaman alıcı bir süreç gerektirir. Virüsün bulaşma hızı ve yayılım kapasitesi, ulusal ve uluslararası düzeyde hayvan hareketliliği olan ülkelerde, zoonoz olmamasına rağmen ekonomik anlamda bir kriz etkisi yaratmaktadır. Türkiye gibi hayvancılıkta yüksek yoğunluklu üretim bölgelerine sahip ülkelerde, bu tür salgınların sadece veterinerlik hizmetleriyle değil, aynı zamanda tarım politikaları, gıda arz güvenliği ve ticaret stratejileri bağlamında değerlendirilmesi elzemdir. 2025 yılı Haziran ve Temmuz aylarında, özellikle Kurban Bayramı öncesi ve sonrasındaki hayvan hareketliliğinin artmasıyla birlikte şap hastalığında yeni bir salgın dalgası yaşanmış, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ülke genelinde tüm hayvan pazarları ikinci bir emre kadar kapatılmıştır. Bu önlem, hastalığın yayılmasını yavaşlatmak adına zorunlu olarak alınmış olmakla birlikte, tarım ekonomisi açısından kısa vadede ciddi kayıplara yol açmıştır. Hayvan pazarlarının ani şekilde kapatılması, çiftliklerde besiye alınan hayvanların satışının durmasına, nakliye zincirlerinin kesintiye uğramasına ve üreticilerin nakit akışında ciddi bozulmalar yaşamasına neden olmuştur. Özellikle küçük üreticiler, elindeki hayvanları bayram dönemi gibi yüksek ticaret potansiyeli olan bir zamanda satamayarak gelir kaybına uğramış, aynı zamanda yem, ilaç ve bakım giderleriyle daha uzun süre baş başa kalmak zorunda bırakılmıştır. Bu gelişmeler, Türkiye tarım ekonomisinin kırılgan yapılarını da bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Hayvan pazarlarının kapanmasıyla birlikte kırdan kente uzanan et ve süt ürünleri tedarik zincirinde arz şoku yaşanmış, bu da fiyatların yükselmesine ve tüketici tarafında gıda enflasyonunun hız kazanmasına neden olmuştur. Tarımsal girdi maliyetlerinin döviz kurlarına bağlı artış gösterdiği bir ortamda, hayvansal üretimin azalması; hem gıda arz güvenliğini tehlikeye atmış hem de kırsal yoksulluğu derinleştirmiştir. Ayrıca, şap hastalığına bağlı olarak yapılan zorunlu kesimler ve hayvan ölümleri, genetik verimi yüksek damızlık hayvanların kaybıyla uzun vadede üretim potansiyelini de azaltmaktadır. Türkiye'de şap hastalığının yayılmasında en önemli faktörlerden biri, hayvan hareketlerinin kontrol altına alınamaması ve yeterli karantina önlemlerinin alınmasında yaşanan zorluklardır. Özellikle meraya dayalı üretim sistemlerinin yaygın olduğu bölgelerde, üreticilerin bilinç düzeyinin yetersiz oluşu, hayvanların izinsiz veya kayıt dışı taşınması gibi uygulamalar, salgınların tekrar tekrar baş göstermesine neden olmaktadır. Aşılamanın düzenli yapılamaması, aşıya dirençli yeni viral suşların ortaya çıkması ve bazı bölgelerde biyogüvenlik uygulamalarının ihmal edilmesi, Türkiye’yi bu hastalıkla sürekli mücadele eden bir ülke konumuna getirmiştir. Tüm bu veriler ışığında, şap hastalığı yalnızca bir veterinerlik sorunu değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve yapısal bir tarım sorunudur. Tarımsal desteklerin, yalnızca yem veya üretim desteğiyle sınırlı kalmayıp, salgın hastalıklara karşı önleyici sağlık hizmetleri ve acil durum planlamalarını da içerecek şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Hayvancılığın yoğun yapıldığı bölgelerde bölgesel karantina uygulamaları, dijital hayvan izleme sistemlerinin geliştirilmesi, mobil aşılama ekiplerinin sahaya hızlı erişimini sağlayacak lojistik çözümler gibi bilimsel temelli uygulamalar, Türkiye’nin şap hastalığıyla mücadelesinde sürdürülebilirlik açısından kritik öneme sahiptir. Şap hastalığı Türkiye’de tarım ve hayvancılık sektörünü çok yönlü etkileyen bir yapıya sahiptir. Hayvan pazarlarının kapanması gibi kriz yönetimi refleksleri, kısa vadede salgının yayılımını durdurmaya yönelik başarılı önlemler olarak değerlendirilebilse de, uzun vadede tarım ekonomisinin dayanıklılığını zedelemektedir. Bu nedenle hem hastalığın kaynağında önlenmesi hem de etkilerinin minimuma indirgenmesi için, koruyucu veterinerlik hizmetlerinin güçlendirilmesi, üretici eğitiminin yaygınlaştırılması ve tarımsal kriz yönetimi kapasitesinin artırılması gerekmektedir. Aksi halde, her yeni salgın dalgası yalnızca hayvanları değil, kırsal yaşamın sürdürülebilirliğini ve ülkenin gıda bağımsızlığını tehdit etmeye devam edecektir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *