Irak bize çok yakındır
Irak, Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşı’yla (1514) yendiği İran’dan gelen bölücü tehditlere karşı, ilk kez Avrupa odaklı strateji yerine Doğu’ya yönünü çevirmesiyle başlayan stratejinin sonunda, Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1534) başlayan Irakeyn (Irak-ı Arap ve Irak’ı Acem) seferleri sonucu İran’dan alındı.
Abbasiler döneminde 500 yıllık İslam Dünyasının başkenti olan, İran’ın tıpkı bugünkü gibi içerden işgal ettiği Bağdat, defalarca Osmanlı ve İran arasında el değiştirdikten sonra, IV. Murat’ın bizzat katıldığı, 8 Mayıs 1638 yılında başlayan seferi sonucunda, 7 ay sonra kesin olarak alınmıştır.
Fetihten sonra, İmamı Azam ve Abdulkadir’i Geylani’nin türbeleri ihya edilmiş ve 17 Mayıs 1639 yılında yapılan Kasrı şirin antlaşmasıyla, 11 Mart 1917 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda, üç asırlık son huzurlu dönemini yaşamıştır. 1917 yılında İngilizlerle başlayan süreç ise bir asrı aşan ve geleceği hala belirsiz, günümüze kadar gelen tüm felaketlerin de başlangıç tarihi olarak görülmektedir.
Osmanlı zamanında bir Vali ve birkaç askerin İstanbul’dan atandığı Irak’ta, memur ve askerlerin %90’ından fazlası bölge halkından seçilmiş ve üç asırdan fazla bir sürede bölge, altın dönemini yaşarken; bu tarihten itibaren ayda ortalama 1000 ölü ve binlerce yaralıyla, böl, parçala ve yönet şeklinde İngilizler, Irak’ı ancak süründüren Şii-Sünni ve Kürt-Arap-Türkmen gibi iç ve dış çatışmalarla kontrol edebilmişlerdir. Örneğin, sadece 1920 yılındaki bir isyan, İngilizlere 40 milyon sterlin’e mal olmuştur ki; 30 yılda en az 8 isyan yaşanmıştır.
Birinci Dünya savaşında bölgedeki Kürt, Türk ve Arapların aktif desteğiyle Kuttul Ammara savaşında İngilizlere, Çanakkale ayarında bir hezimet yaşatılmış ve 17 600 askeri başlarında General Townshend ile birlikte esir edilmiştir.
Şeyhlerin şeyhi Arap Uceymi Sadun Paşa, 15 000 atlı askeriyle Kurtuluş Savaşına dahi yardıma gelmiş ve kabri Cebeci Mezarlığında iken ailesi Şanlıurfa Germuş köyündedir.
Ankara Cebeci Asri mezarlığı
Zalim İngilizlere karşı Türk kardeşlerinden yardım isteyen Kürtlerin de Süleymaniye merkezli Şeyh Mahmud Berzenci yönetimindeki isyanı ise tarihte ilk kez, sivil halkın havadan kimyasal silahlarla bombalanmasıyla kısmen bastırılabilmiştir. İkincisi ise İran’ın kışkırtması sonucu yine aynı bölgede bulunan Halepçe’ye Saddam tarafından 1988 yılında yapılmıştır.
İngilizlerin 10 yıllık doğrudan işgali (1922-1932) ve 30 yıllık darbeler üzerinden sürdürülen kontrollü çatışma stratejileri sonunda Irakta, mankurtlaştırılmış birkaç kişi yerel halktan seçilmiştir. Bu tarihten itibaren Irak, 1950 yılından itibaren Mişel Eflak’ın Baas Partisi üzerinden ABD’ye ihale edilmiştir.
1955 yılında Türkiye ile yakınlaşan, Osmanlı Hanedanı ile evlilik hazırlığı yapan genç Irak Kralı II. Faysal ve Osmanlı askeri Nuri Said Paşa, üç yıl sonra İngiliz destekli bir darbeyle devrilmiş ve ailenin fertleri, bebeklerine varıncaya kadar caddelerde askerlere parçalanmıştır. Faysal’ın babası Gazi ise arabanın olmadığı Irak’ta İngilizlerce trafik kazasında ortadan kaldırılmıştır.
Kasım kardeşlerle başlayan darbe süreci, Saddam’ın hocam dediği ve ölmeden önce adına İmam-ı Azam’a rakip bir türbe yaptırdığı Hıristiyan Ortodoks’u Mişel Eflak, aynı zamanda bugüne kadar milyonlarca Müslüman Sünni Suriye halkının katili, Irak Baas Partisi’nin düşman kardeşi ama İran dostu, Suriye Baas Partisi, yani Hafız ve Beşar Esedlerin de fikir babasıydı.
1978 yılından itibaren 25 yıl Irak’ı kan ve gözyaşı yöneten Saddam Hüseyin, İran’la savaşmanın dışında Osmanlı barışı yerine Mişel Eflakın fikirleri doğrultusunda Şiileri kuzeye, Kürtleri Bağdat-Basra çöllerine sürüp diri diri çöle gömerken (1983 yılında Barzan Bölgesinden 7-85 yaş arası 8000 erkek); ortadaki Baas olmayan Sünnileri ise Emni Sürreka cezaevinde, Ezidi polis ve ajanlarla işkencelerden geçirmiştir.
2 Ağustos 1990 yılında bizzat ABD’nin Irak’ı işgalinin mimarlarından ABD savunma Bakanlığı da yapmış olan Donald Rumsfeld ve dönemin Bağdat Büyükelçisi Allen G., Saddam’ı, Kuveyt’i işgale yöneltirken, bize de; mülteci, bölünmüş bir Irak, terör ve İran’ın kontrolündeki bir Irak kalmıştır.
Şeyh Berzenci’nin torunu, Türkiye üzerinden Avrupa’ya, Süleymaniye’den çıkarılan gazı, borularla Dohuk’a Türkiye’ye getirme projesini yapmaya başlayan Kar Grup’un sahibi Şeyh Baz Kerim El Berzenci ise geçen Mart ayında bizzat İran tarafından 11 füzeyle vurulmuştur. 24 Mayıs’ta ise PKK, Zaho’da bulunan TV istasyonunu vurduktan 2 gün sonra Amediye Bamerni köyünde 2 masum köylüyü daha öldürmüştür. Bunlar Dohuk’da bomba düzenekli araçlarla yakalanan PKK’lılara karşı yapmıştı.
Bütün bu saldırıların arkasında İran ve ABD ittifakı olup, Heşti (Haçlı) Şeabi ve PKK onların ortak örgütüdür. Örneğin, Heşti Şeabi’ya bağlı 80. Tugay, Şengal’de PKK’nın 1500 kişilik YBŞ kolunu finanse etmektedir.
ABD tarafından siyasi sistemi dağıtılan; Irak Anayasası ve PYD’nin kurucusu olan Bred McGurk’un kurduğu sistem, Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii ve Meclis başkanı Sünni, çökmüş ve bir yıldır hükümet kurulamamaktadır.
Şu an ise Türkiye yanlısı KDP, İran karşıtı ve önce Irak diyen ülkenin en güçlü siyasi gücü olan Meclisi basan Sadr Grubu ve Sünniler bir pakt kurup, İran grubunu Saddam’dan sonra ilk kez mağlup etmişlerdir. Ancak geçen hafta Zaho’daki Pertex köyüne, İran/PKK ve ABD çıkarlarına hizmet eden saldırıya kadar, Türkiye-Irak ilişkileri oldukça iyi durumda idi.
Osmanlının Altın Dönemi’ni bilen halk, son 20 yıldaki baskı, mezhepçi ve sömürücü zihniyetinden dolayı Irak Şiileri bile İran’a karşı durmakta ve daha gelişmiş, sicili temiz Türkiye’yi huzur tek yolu görmektedir.
Irak, bize ırak değildir. Dünya enerji kaynaklarının %20’sine sahip, 370 km sınırdaşımız, 4 asır tarihdaşımız, yıllık gayr-ı resmi dâhil 40 milyar dolarla en büyük ekonomi ortağımızı; iç ve dış işgalci, bölücü ve mezhepçilere meydanı bırakmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.