Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

İslam Dünyası ve Türkiye’nin Terörle İmtihanı

İslam Dünyası ve Türkiye’nin Terörle İmtihanı

1400 yıl önce, bir çınar ağacı gibi Kuzey ve Güney Bereketli Hilal’in ortasında doğan İslam Dünyası, bir asırdan kısa bir sürede; Hindistan’a, Türkistan’a, Anadolu’ya ve Kuzey Afrika üzerinden Sicilya ve Cebeli Tarık boğazından Endülüs’e geçerek, en az yedi yüz yıl süreyle altın dönemini yaşamış ve insanlığa da yaşatmıştır.

Bu dönem, günümüzde kullanılmakta olan matematik, astronomi, coğrafya, tıp, fizik, kimya, simya, siyaset, diplomasi ve sosyoloji gibi ilimlerin de temelini oluşturmaktadır. Bu medeniyetin kutsal toprakları ise yazının, paranın, takvim, rakam ve ilklerin mekanı Bereketli Hilal’dır.

Akdeniz, Hazar Denizi ve Basra Körfezi’nin arasında kutsal bir mekân gibi duran, Bereketli Hilal; Doğu Anadolu’nun kar suyunu Toros Dağlarının vadilerinden, Fırat ve Dicle nehirleriyle Harran Ovası’nı bereketlendirdikten sonra Basra Cennetine aktaran ve üstündeki güneş ve altındaki gaz, petrol ve stratejik konumuyla en az beş bin yıllık dünyanın merkezidir.

Dört asırlık muhteşem bir yükseliş döneminde, bereketli miras Beytül Hikmelerde devralındıktan sonra bedeviyetten medeniyette geçilmiştir. Bunun sonucunda oluşan cennet gibi zenginlikleri, 12. Ve 13’yy’da Haçlıların ve Moğolların iştahını kabartmış ve ağır bir yıkım geçirmiştir. Kitapları ve alimleri Dicle nehrine atılan Bağdat, bir daha ayağa kalkamamıştır. Bu işgalin ülkemizdeki canlı şahidi ise halen bir harabe olan Harran’dır.

İşte ''Kadim Harran'' - Kültür-Sanat - URFA DEĞİŞİM GAZETESİBağdat ey Bağdat - Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

En güçlü zamanlarında Harran ve Bağdat Şehri: 12.yy

Endülüs’ten başlayarak, Tunus ve Mısır hattından Bağdat ve kayıp aydınlanmanın merkezi Türkistan’a bağlanan İslami ilim merkezlerinin ana bağlantılarından olan Harran, denizi olmasa da doğu-batı ve kuzey-güney arasında asırlarca insan, sermaye, ilim, teknoloji ve ticaret limanı olmuştur. Harran Ekolüne mensup ilim dünyasının 400 adamı Harranlıdır ve künyeleri Harrani’dir.

  • Yunan filozofların eserlerini Arapçaya çeviren Sabit bin Kurra, savaşlarda ganimet olarak, altın yerine Roma-Yunan eserlerini istemiştir,
  • İbn-i Teymiyye, Farabi ve ömrünün 50 yılını Haçlılara karşı cihada çağıran Hayat-ı Kays El Harrani buralıdır. Bu çağrıya uyan Selahaddi-i Eyyubi, Kudüs’ü kurtarmaya ve Harran’dan başlamıştır.
  • Tıbbın duayeni, İbni Sina Harran’da ilmin şerbetini içmiş ve içirmiştir,
  • Dünya’nın Ay’a olan uzaklığı ve güneş yılını 365 gün 5 saat 46 dakika 24 saniye doğru olarak hesaplayan, Batlamyus’un hatalarını düzelten, trigonometriyi bulan, Akdeniz’i ölçen ve Kopernik’e üstatlık yapan El Battani Harranlıdır,
  • Dünyanın çevresi (24 000 mil) ilk kez Harran’da hesaplanmıştır,
  • Er Razi’nin Hocam dediği, 400 eserin mucidi kimya ve simyanın babası; su, toprak, ateş ve havadan oluşan canlıların suni yollarla yapılabileceğini ilk söyleyen kişi, Harran Üniversitesinin rektörü olan Ebu Musa Cabir Bin Hayyan ilk atom bombası hakkında şöyle der:

Maddenin en küçük parçası olan "el-cüz'ü la yetecezza" (zerre-atom) da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom parçalanabilir. Parçalanınca da öyle büyük bir güç oluşur ki bir anda Bağdat'ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü Teâla’nın kudret nişanıdır."

751 yıl sonra Harran’ın ocağında pişmemiş yemek, Cennet Camii, Rasathane ve yollar-Ocak 2022 (Fotoğraf: Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU)

İslam Dünyası, bir asır içinde iç birliğini sağladıktan sonra Haçlıları, Şark’ın en sevgili sultanı Selahaddin-i Eyyubi liderliğinde Kudüs’ü 88 yıllık bir işgalden sonra geri aldıktan sonra, Memlüklerin lideri Sultan Baybars liderliğinde de Moğolları mağlup edip içinde eritti, onlardan, Hulagu’dan Bağdat’ın intikamını alan Berke gibi bir Han çıkardı.

Bu tarihten itibaren, İslam Dünyası; Osmanlı İmparatorluğuyla en az dört yüzyıl daha Uluslararası İlişkilerde, Başat Güç konumuna geçmiştir. Ancak Haçlılar, Fransız ve İngilizlerin liderliğinde 730 yıl sonra, İslam Dünyası’nın kalbgahına (Heartland) geri geleceklerdir.

17.yy’dan itibaren iç çatışmalar ve rehavetle, fütuhat ruhunu kaybeden İslam Dünyası’nın ana aktörü olan, Endülüs ve Osmanlı İmparatorluğundan, (ç)alınan harita, pusula, gemi ve ateşli silahlarla okyanusu aşarak, sömürgeciliğe başlayan kıyı Avrupa ülkeleri, kısa sürede Amerika kıtası, Afrika kıyıları, Hindistan ve Çin üzerinden dünyaya hâkim olmuştur.

Batı ülkeleri, bugün dâhil işgal edilecek yerlere karşı üç önemli taktik uygulamaktadır: Kendi aralarında kavgalı bile olsa, hedef kontrol altına alınıncaya kadar, haçlı ruhuyla işbirliği, işgal edilen yerin parçalanması ve buraların sürekli kontrolü için terörle yönetilmesi.

Konumuz, üçüncü maddeye dayanmaktadır. Çünkü İslam Dünyası, 2300 yıllık Aristo-İskender taktiğiyle yönetilmektedir. Rivayete göre, Büyük İskender, Erbil’den Hocası Aristo’ya şöyle bir mektup yazar: “Mezopotamya’dan ve Perslerden elimdeki üst düzey esirleri asayım mı?, Sürgün mü edeyim? Yoksa hapse mi koyayım?”. Aristo’nun öğrencisine cevabı bugün de uygulanmaktadır: “Onları hapsedersen içerde birleşip isyan ederler, sürgün edersen dışarda birleşirler ve seni devirirler. İdam edersen, çocukları intikam alırlar. Onları, birbirine düşür ve kendini hakem yap.” Bundan beş asır sonra Roma’nın dördüncü İmparatoru, ilk üç imparatoru burada ölmesine rağmen, Fırat’ın Doğusuna gitmeyi, “Biz gitmezsek onlar gelir” sebebine bağlamıştır. Bugün de uygulanan bu taktiğin özünü, din, dil, ırk gibi halkın zenginliklerini terörize ederek çatışmaya çevirmek, birbirine düşürmek ve sürdürülebilir çatışma ortamında hâkimiyetini sürdürmeye dayanmaktadır.

Bugün, dünyadaki 208 ülkenin, nüfusunun yarısından fazlası Müslüman olan 58 ülke bulunmaktadır. Ekonomik ve askeri olarak Dünyanın en stratejik noktalarında bulunan Müslümanların nüfusu, 2 milyardan fazladır ve bunun %90’ı Sünni’dir.

Geçen hafta, Başkan Erdoğan’ın G-20 Zirvesi için gittiği Endonezya, 230 milyonla en kalabalık tek parça İslam ülkesi iken; İngilizler tarafından iki asırlık işgalden sonra Pakistan, Hindistan ve Bangladeş arasında bölünen Müslümanlar, 600 milyondan fazladır. Ruslar ve Çinliler tarafından yedi parçaya bölünen 200 milyonluk Türkistan; İngilizler ve Fransızlar tarafından 30 parçaya bölünen Arap coğrafyasında ise 500 milyon civarında Müslüman yaşamaktadır.

Bugün başta Türkiye olmak üzere, Suriye, Irak, Yemen, Libya, Endonezya, Afganistan, Pakistan, İran, Nijerya ve Mısır gibi önemli ülkelerin tamamı terörle uğraşmaktadır. Suriye’de Şam’ı 51 yıldır yöneten başta Baas Örgütü, Şebbihalar, DAİŞ ve PYD başta olmak üzere en az 40 örgüt bulunmaktadır. Benzeri durum, DAİŞ’in 2003 yılında ilk kullanım alanı olan Irak’ta 72 örgütten oluşan Haşti Şeabi ile bundan daha fazladır. Bizdeki FETO’nun da ilk versiyonu olan Topal Molla ile teröre bulaştırılan ve son 44 yılı işgalle geçen Afganistan’a bile bugün, Batı Dünyası, DAİŞ-Horasan diye bir örgüt musallat etmişlerdir. Benzeri süreç Mali, Nijerya ve Somali’de Boko Haram ve El Şebap adıyla devam etmektedir.

19. yy’dan itibaren başlayan, asker görünümlü darbeciler, siyasi parti ve medya görünümlü fesat örgütleri, Frenk illeti olarak görülen ırkçı bölücü ideolojiler, okul görünümlü sayısız misyoner kolejleri, turist ve arkeolog görünümlü ajanlar, beşinci kol faaliyetlerinin başlıca yumuşak güç unsurlarıdır. Türkiye, tıpkı sekiz asır önceki Haçlı seferlerinde olduğu gibi, İslam Dünyası içinde buna son iki asırda en çok maruz kalandır.

1865 yılından itibaren Jön Türkler üzerinden başlayan süreç, 1899 yılında Osmanlı İttihat ve Terakki Derneğine dönüşmüş ve Paris’te örgütlendirilmişlerdir. 1909 yılında yapılan darbeyle, Sultan Abdülhamid’in tahtan indirilmesi ve Osmanlı İmparatorluğu tıpkı Yıldız Sarayı gibi yağmalanmıştır. Bu dönemde, İtalyan Carbonari örgütü esas alınarak kurulan Ricalı Gayb tarafından, altı asırlık koca çınar Osmanlı, bir balta darbesiyle yıkılmıştır. Selahaddin-i Eyyubi’nin türbesine ayağına vuran Fransa’nın Suriye komutanı Henry Gouraud ve Kudüs’e ayak basan İngiliz Allenby ve Osmanlının müttefiki Almanlar, Müslümanlara karşı haçlı ruhuyla ortak hareket etmiş ve ortak kutlama yapmışlardır. Aynı durum Hali Ganem üzerinden Suriye’de El Feta ve Suriye İlim Cemiyeti adıyla başlamış ve Osmanlı çekirdeğinden parçalanmıştır.

Özellikle Almanların stratejisiyle, hayatlarında kar görmeyen Bağdat ve Basralı Araplar, Ruslara karşı Kars’ta kar kuyularına gömülürken, Kürt çocukları Hınçak ve Taşnakların baltalarının altında can verdi, Anadolu bozkırlarından toplanan Türk çocukları Sina ve Yemen çöllerine gömüldü. Almanlar, kasıtlı olarak Rus, İngiliz ve Fransızları Osmanlının üzerine, Müslümanların soyunu kırmak amacıyla çekmişlerdir.

Savaşın sonunda, Osmanlı müttefiki Almanlar, 730 yıl önceki haçlı seferlerindeki İngiliz ve Fransızlarla birlikte Kudüs’ün geri alınışını kutlamışlardır. Bu durum bugün, 70 yıllık NATO müttefiki ABD’nin Yunanistan ve PKK-PYD desteklemesinden de rahatlıkla görülebilmektedir.

Türkiye, bugün en az üç tür terör ateşiyle imtihan edilmektedir: Birincisi, aileyi ve gençleri yıkmayı hedefleyen uyuşturucu, LGBT hareketi ve sosyal medya, ikincisi Batı odaklı, muhteşem geçmişi küçümseyen ve sadece sınav odaklı öğretim sistemi ve son olarak Anadolu kardeşlik kültürünü mahveden ideolojik terör örgütleri. Burada, 3000 köy boşaltan, mahalleler ve şehirler yıkan, on binlerce kişiyi katleden ve en az bir trilyon dolara mal olan 40 yıllık PKK, başta gelmektedir.

Almanlar Max Von Oppenheim, İngilizler ise Kürt Lawrance olarak da bilinen Binbaşı Noel üzerinden Kürtleri, Osmanlıya karşı ayaklandırmak istediyse de başarılı olamadı. Hamidiye alaylarında pişen Kürtler, Rusları ve Ermenileri yenilgiye uğrattığı gibi Süleymaniye merkezli Irak Kürtleri de Şeyh Mahmut Berzenci liderliğinde İngilizleri epey oyaladı ve ancak tarihte ilk kez sivil halka, uçaklardan atılan kimyasal silahlarla Kürt kıyamı bastırılabildi. Bunun üzerine Kavis Ağa, Türk kardeşlerinden yardım istemiştir. Benzeri durum Basralı Şeyhlerin Şeyhi Sadun Paşa için de geçerlidir.

Bugün, ABD liderliğindeki Batı Dünyası, Müslüman Kürtleri, Arap ve Türklerle savaştıramayacağını anlayınca, Araplara Baas Partisi üzerinden yapıldığı gibi Kürtlere de PKK üzerinden kancayı atmış durumdadır. Örgütün medya, silah ve para açısından Batı’dan destek görmesinin sebebi budur. Batı’nın büyük arzusu ise Şii ve Sünni çatışmasıdır.

Mısır’dan başlayan ve Lübnan sahillerinden uzanarak Anadolu Toros dağlarına sırtını dayayıp Zağros dağlarından Basra körfezine inen Bereketli Hilal’den, bugün kan damlamaktadır. Sünni İslam Dünyasının, kafasını (Türkiye) gövdesinden (Arap Dünyası) ayırmak isteyen Yinon-BOP stratejisi, Batı’nın mankurt akıncı birlikleri olan terör örgütleri üzerinden uygulanmaktadır.

Türkiye’de, bir asır önce Arapları ve milleti sadıka olan Ermenileri terör örgütleri üzerinden çatışmaya sürükleyen el, bugün PKK’yı kullanan eldir. Çözüm sürecini bitiren, çukur savaşını yapan, 6-8 Eylül olaylarını ve 15 Temmuz darbesini yapanlar aynı kişilerdir. PYD, Suriye’de Esed’le beraber Batı silahları ve stratejisiyle hareket etmektedir. Bu mankurtlara karşı, milli olmayan herkes düşman hedeftir.

Türkiye, Irak, Suriye ve İran’da öncelikle Kürtlere musallat edilen 40 yıllık PKK terör örgütü, bir gecede TAK’a dönüştürülmekte, PYD, McGurk eliyle DSG olmakta; El Kaide, El Şebap, Boko Haram ve DAİŞ gibi örgütler, birer Müslüman ülkeye musallat edilmektedir. Bugün 58 Müslüman ülkenin her birinin, mutlaka ve en az bir terör örgütü bulunmaktadır. Türkiye gibilerin sağdan sola uzanan ama işi gören birden fazla örgütü bulunmaktadır.

Bu satırları yazdığım dakikalarda Türkiye, İstiklal Caddesindeki terör saldırısına cevap olarak ilk kez Suriye ve Irak’a aynı anda en kapsamlı hava harekâtı olan Pençe Kılıç’ı başlatmıştır. Harekât, 1000 km genişliğinde, 200 km derinliğinde ve en az 30 hedef üzerinde icra edilmektedir. Aynı gün ise ABD’nin Himo’daki Özel Kuvvetler Komutanı Jeff Dennis yeni yetiştirdiği PYD’lileri Kürtçe tebrik etmiştir. Bugüne kadar 40 000 kişiye her türlü eğitim ve silah veren ABD acaba bunları kim karşı ve ne için yetiştirmektedir? Fırat’ın doğusundaki bölgede ABD ne yapmaktadır? Bundan sonra Suriye ve Irak’ın 5N1K’sı ne olacaktır?

Bu soruların cevabı, esasen içinde bulunmaktadır. Çünkü 70 yıllık müttefikini bir terör örgütüne satan ABD liderliğindeki Batı diyor ki, “sor neden yaptım?” Buralar, Bereketli Hilal’dir ve siz kavga etmezseniz biz aç kalırız ve biz gelmezsek siz gelirsiniz. Endülüs, İstanbul ve Viyana’yı unutmadık diyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu Arşivi