Dr. Yasemin Yüzbaşıoğlu

Dr. Yasemin Yüzbaşıoğlu

DOĞA VE ÇOCUK

DOĞA VE ÇOCUK

Doğada olmak hem ruhen hem bedenen hepimizin en önemli ihtiyacı. Doğaya duyduğumuz bu istek doğuştan getirdiğimiz bir sevgi, insani yanımızın bir yansıması. Ya da hayatın o çılgın temposundan kaçmak istediğimiz bir liman; doğa… Yaşam koşullarımız, çalışma hayatımız bizleri kapalı mekanlara hapsediyor. Ruhumuz ise kuş seslerine, yeşile maviye, doğaya hasret kalıyor. Ruhumuz hayatın çılgın temposundan kaçmaya ihtiyaç duyuyor. Bizler böyleyken ya çocuklar… Nasıl ki bizler kuş seslerini duyunca, bir ağacın gölgesinde, hafif hafif esen rüzgârın getirdiği ıhlamurun rayihasında huzurlu ve dingin hissedersek çocuklar için de bu böyle. Ruhsal ve fiziksel gelişim açısından doğada olmak çocuklar için bir ihtiyaçtır. Bedensel olarak çocukların gelişimlerine katkı sağladığı gibi doğada geçirilen zaman stres azaltma adına da önemlidir. Doğadayken sosyal beklentilerden, maddi kaygılardan ve kendi ellerimizle inşa ettiğimiz yapay dünyalardan uzaklaşırız. Stres kaynaklarımızdan uzaklaştıkça etkileri azalır, önemleri kaybolur. Bu nedenle günümüzde doğayla buluşmak, eko-terapi olarak nitelendiriliyor. Doğal güzellikleri ve yeşil bir ortamı izlemenin bile stres üzerinde olumlu etkileri mevcut. Ekran karşısında geçen zamanın artmasıyla ortaya çıkan doğa yoksunluğu ise depresyon ve anksiyetenin başlıca nedenlerinden biri sayılıyor. Çocukların ekran başında fazlaca vakit geçirmeleri hareketsizlik, radyasyona maruz kalma, tek yönlü iletişim gibi pek çok zararı da beraberinde getiriyor. Çağımızın en büyük tehlikesi… Her şeyin sanal ortama taşındığı dünyamızda çocukların dokunarak, doğal ortamında duyumsayarak, eleştirerek, eğlenerek, paylaşarak, gözlemleyerek, öğrenmesine, kendisini ve çevresini keşfetmesine fırsatlar sunmak bizim elimizde. Doğada geçirilen zaman arttıkça ekran bağımlılığı, stresleri azalıyor ve çocukların yaşam enerjisi yükseliyor. Aynı zamanda fiziksel açıdan iyi bir hareket olanağı sağlanıyor. Becerileri artıyor, doğada karşılaştıkları zorlukları aşarken problem çözme becerileri gelişiyor. Doğa, çocuğun duyularının tam olarak kullanmasını teşvik ederek üreticiliğini arttırıyor. Çocuk; yaşadığı stresi, kaygıyı, korkuları kısacası dünyanın karmaşalarını alıp kırlara, ormana taşıyor. Bu karmaşaları gökyüzüne salıyor, rüzgârlar temizliyor ve onlarla yüzleşerek duygularını, ruhunu güçlendiriyor.

Modern yaşamın unsurlarından ve dikkat dağıtan uyaranlarında yorulan minik zihinler doğada sakinleşir, dinginleşir. Doğanın bize sunduğu güzellikler çocukların kreatif yanlarının uyanmasına, gelişmesine, zihinlerinin berraklaşmasına katkı sağlar. Berrak zihinler ile çocuklar daha yaratıcı olacaktır. Beş duyunun aynı anda aktif olduğu yegâne yer olabilir doğa. Hep ilham verici kaynak olmuştur biz insanlara doğa. Çocuğun doğada bulduğu özgürlük, hayal gücüne de geniş bir alan sunuyor. Tefekkür için de en ideal yer. Doğadaki cazibe etkenleri, tefekkür numuneleri iyileştirici ve ufuk açıcı etkisiyle hem ebeveyne hem de çocuğa huzur veriyor. Çocuklar çoğu şeyi model alarak, gözlemleyerek öğrenir. Doğada keyif alan, tefekkür eden bir yetişkini gözlemleyen bir çocuk, doğaya farklı bir bakış ile bakmayı öğrenir. Ağaca, kuşa, kara taşın üstündeki kara karıncaya bambaşka bir bakışla bakar artık çocuk… Doğada olmak için ormanlara, dağlara, kırlara çıkmayı beklersek belki hep bu özlem içimizde kalacak. En yakın ağaç, en küçük toprak, başımızı kaldırdığımız an gördüğümüz gökyüzü bizim ve çocuğumuz için kaçış olabilir. Tefekkür de tam bu noktada devreye giriyor işte. Uçarak gelip önümüzden saniyeler içinde geçen kelebeğin farkına olmak, anda olmak. Çocuklarımız anda kalsın, rüzgârları kucaklasın, kelebekleri kovalasın, doğadan, özlerinden kopmasınlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Yasemin Yüzbaşıoğlu Arşivi