“Konya’nın kıymetini en iyi Konya’da yaşayıp Konya dışına çıkanlar” bilir derler. Gerçekten de öyle. Konya sakin, huzur veren, dingin bir yapıya sahip., Geniş düzlüklere kurulduğu için rahat bir yerleşimi olan diğer büyükşehirler gibi sıkış tıkış yerleşimin olmadığı ferah bir şehir. Tarih boyunca da önemli bir yaşam ve yerleşim merkezi olan, Selçuklulara başkentlik yapmış bir şehir… Kısaca başşehir..

Evet, Konya’nın her mevsimi ayrı bir güzellik sunuyor. Bir diğer ifadeyle bu şehir her mevsim güzel ve yaşanılası bir kent…

İlkbahar geldiğinde çevreyi süsleyen rengârenk çiçekler ve canlanan ağaçlar, şehre adeta bir tablo havası katar. Doğanın uyanışıyla birlikte, Konya’nın huzur dolu sokaklarında gezmek bambaşka bir deneyimdir.

Yaz aylarında Konya, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çeker. Alaaddin Tepesi’nin gölgesinde serin bir mola verirken şehrin tarihle harmanlanmış dokusunu hissedebilirsiniz. Sıcak havaya rağmen şehrin sakin atmosferi ve misafirperver insanları, burayı unutulmaz kılar.

Sonbahar, Konya’ya ayrı bir romantizm katar. Sararan yaprakların şehri süslediği bu mevsimde, çarşılarda dolaşmak ya da tarihi mekanları ziyaret etmek çok keyiflidir. Mevlana Müzesi’nde derin bir huzur bulabilir ya da Meram Bağları’nda sonbaharın büyüsüyle yüz yüze gelebilirsiniz.

Her ne kadar son yıllarda hasret kalsak da kış mevsimi ise Konya’nın masalsı bir yüzünü ortaya çıkarıyor. Alaaddin Tepesi ve Mevlana Müzesi, kar yağışıyla adeta birer kartpostal gibi görünür. Karla kaplı sokaklarda gezmek, şehrin sessiz ve dingin havasında kendini kaybetmek isteyenler için eşsiz bir deneyimdir.

Konya, sadece doğal ve mevsimsel güzellikleriyle değil, tarihi ve kültürel dokusuyla da her mevsim farklı bir deneyim sunmakta.

Tarihi camileri, medreseleri, Selçuklu mirası eserleri ve geleneksel mutfağıyla Konya, her ziyaretçide derin izler bırakıyor. Bir gelen bir daha gelmek istiyor. Yaşayan bu şehirden kopamıyor. Özetle bu şehir tüm benliğiyle sizi kendisine tutsak ediyor.