ABD, Kılıçdaroğlu ve rahatsızlıkları
Şöyle gündeme göz gezdirmek için internet sitelerini tararken bir haber dikkatimi çekti. Haberin başlığı ‘’ABD’li 27 senatörden Türk Siha’ları için şikayet mektubu’’ idi.
Mektup, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’e yazılmış. 27 senatör, Blinken’dan Türkiye’nin ürettiği ve tüm dünya tarafından imrenilen Siha’ların üretiminin durdurulması için baskı yapılmasını istiyor. Siha’ların bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve ihraç edilmelerinin de önüne geçilmesini talep ediyor.
Herhalde senatörler Türkiye’yi Amerikan müstemlekesi zannediyorlar.
Yakın zamanda ABD'nin önde gelen savunma haberleri sitesi "Defense News" ta da TB3'ün Türkiye'yi caydırıcı bir güç haline getirmeye başladığını yazmıştı. ABD’de alarm zilleri çalıyor anlayacağınız.
İçerideki feryat ve figandan Türkiye’yi engellemek için zamanlarının daraldığını o yüzden de iktidarı değiştirmek için verdikleri mücadelenin boyut değiştirdiğini bilmemiz lazım. Biraz daha zaman geçerse Türkiye’yi engellemeleri mümkün olmayacak çünkü.
Senatörlerin mektubunda dikkat çeken iki boyut var. İlki, Siha’ların üretiminin durdurulması için baskı, başarılı olamazlarsa başka ülkelere ihraç edilmesinin engellenmesi.
Bu Siha’ların üretimi için irade gösterip bu noktaya gelmemizi sağlayan iktidara bunu yaptırabileceklerini düşünmek mümkün değil. Baskılarının sonuç vermeyeceğini en iyi onlar biliyor. Bu zamana kadar yaptıkları baskının boşa çıkması gibi. Zaten iktidar onların dediğini yapacak olsa bu tür projeler masa üzerinde kaybolur giderdi. Eskiden olduğu gibi.
O zaman en kolay ve garanti yol, iktidarı değiştirmek. İktidar değişir ve onların çocukları gelirse, geçmişte uçak fabrikasının, Devrim otomobili projesinin başına ne geldiyse yine o olur. Gelecektir de. Hiç şüpheniz olmasın. Bunu anlamak için tarihin tekerrür etmesine izin vermemize gerek yok. Azıcık aklı olan görür.
Mektupta ikinci boyut ise, ‘’bölgeyi istikrarsızlaştırma’’ tanımlamasında saklı. Aslında demek istiyorlar ki savunma sanayisinde yaptığı atılımla Türkiye o kadar güçlendi ki bağımsız hareket ediyor ve bizim dediklerimizi yapmıyor. ABD çıkarları tehlikede. Onların istediği olmazsa bölge istikrarsızlaşmış oluyor yani.
Türkiye, Suriye’de, Irak’ta, Dağlık Karabağ’da, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta ve Libya’da denklemi bu sayede değiştirdi. Dünya’da onlar ne isterse olmasına alıştıkları için kabullenmekte zorlanıyorlar. Türkiye, planlarını bozma potansiyeline sahip yegane güç. Engellemek dertleri.
Dışarıdan bunu yapabilecekleri eşik çoktan geçildi. Onlar da bunun farkında. İçerideki feryatların yükselmesinden de bunu anlamak mümkün.
ABD çıkarına hizmet edeni sever. Daha doğrusu çıkarını sever ve ister.
27 senatörün ‘’bölgeyi istikrarsızlaştırma’’ tanımlamasına benzer bir çıkışı da CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ağzından duyduk. Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon programında Türkiye’nin bölgemizle ilgili uyguladığı dış politikaya dair değerlendirmesinde‘’"Bu dış politikayı 180 derece değiştireceğim. Bu dış politika, Türkiye'ye, bölgeye, Avrupa'ya, en çok da bizim insanımıza zarar veriyor." dedi.
Anlaşılan Türkiye’nin uyguladığı dış politika ona göre de bölgeyi istikrarsızlaştırıyor. Oysa ne güzeldi. ‘’Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ mottosunu bahane edip sınırlarımızdan bir adım dışarı çıkmıyorduk. Kimseye zarar vermiyorduk. O çok sevdiklerini hiç dillerinden düşürmedikleri ama işlerine gelmediğinde söylediği ve yaptığını kolayca umursamadıkları Atatürk’ün söylediği sözü bilerek yanlış yorumlayarak ülkenin ayağına pranga yaptılar yıllarca.
Bu sebeple de onlarca yıldır ülkemizi taşeron olarak kullandıkları terör örgütünün sınırımızdan azıcık uzakta ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde konumlanıp, askerimizi, polisimizi, korucumuzu, öğretmenimizi, imamımızı, çoluğumuzu çocuğumuzu katletmesine tedbir alınamadı.
Oysa savunma sanayimizde yaşanan muhteşem gelişme ve terörle mücadelede gidilen konsept değişikliğiyle terörü odağında yok etme kararı alınınca gördük neler olduğunu. Kımıldayacak halleri yok. Kafalarını o karanlık inlerden çıkaramıyorlar.
Yapabilecekleri ciğerimizi yani ormanlarımızı yakarak cevap vermek sadece.
Bugün Kılıçdaroğlu tarafından 180 derece değiştirileceği söylenen dış politika, bize ‘’sınırlarınızın dışına çıkmayın’’ dediklerinde, kendilerinin 10 bin km öteden, yani okyanusun öte yakasından kendi güvenliklerini bahane ederek gelmelerini yüzlerine vuran dış politikadır.
Türkiye’ye o öz güveni ve yaptırım gücünü veren de savunma sanayisinde yaşanan gelişme. Türkiye ihtiyaçlarını kendi imkanlarıyla karşılayabildiği oranda yaptırım gücünü artırıyor.
Ne güzel dünya. Onlar, onca uzaklıktan dibimize gelecek, ülkemizi hedef alıp bölmeye çalışacak, eski coğrafyamızda kafalarına göre plan yapacak bölge istikrarsızlaşmayacak da biz iki adım ötemizde olan bitene kayıtsız kalmadığımızda bölgeyi istikrarsızlaştırmış olacağız.
Tam bir yavuz hırsız örneği.
Ülkede olur da iktidar değişir ABD’nin çocukları ülkeyi yönetecek olursa, kendilerini rahatsız eden konuları bir telefonla hallederler nasılsa. Tam olarak istedikleri bu. Çılgınca istiyorlar hem de. 2023’e giden yolda yaşayacağımız psikolojik harekatın sebebi de bu.
Dış Politikamızı değiştireceğini söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu ciddi ciddi Cumhurbaşkanı adayı olmayı istiyor. Bunu hissettiriyor her fırsatta.
Katıldığı bir televizyon programında adaylık konusu kendisine soruldu. Ortak aday olup olmayacağı sorusuna Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanlığı onurlu bir görevdir. Elbette talep gelir, 'Evet siz olacaksınız.' denirse, olunur." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı adaylığını çok istediği artık sürpriz değil. O kadar ki aynı programda Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylığının da önünü kesti. Katıldığı televizyon programında konuyla ilgili soruya"Büyükşehir belediye başkanları bir dönem daha devam etmeli. Başarılarının sürekli olmasını isteriz.’’ cevabını verdi. Bundan sonra CHP’den Kılıçdaroğlu dışında bir ismin aday olabilmesi büyük sürpriz olur.
Karar verici kendisi olsa Kılıçdaroğlu adaylık konusunda bir problem yaşamaz. Adayım der, çıkar işin içinden. Asıl mesele o Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın işaret ettiği uluslararası karar vericilerin ne diyeceği. Muhtemelen de karar vericiler Erdoğan karşısında şansının olmayacağını biliyorlar. Kılıçdaroğlu da onları adaylığına ikna etmek için Türkiye’nin bağımsız dış politikasını değiştireceğini taahhüt ederek bir anlamda onlara açık bir selam çakıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi isteğinden başka CHP içindeki Genel Başkan adaylığı mücadelesi sebebiyle önlerini açmak isteyenler tarafından bu yönde cesaretlendirildiği de malum.
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet yeterince yıpratılabilirse Kılıçdaroğlu denenebilir. Değilse Millet İttifakı’nın adayı muhafazakar kesimden ve HDP tabanından da oy alabilecek bir figür olmak zorunda. Kılıçdaroğlu da Millet İttifakı’nı kurup güçlendirenin kendisi olduğu yönünde cesaretlendirilip karar vericiler de ikna edilebilirse aday olur.
CHP Lideri, o içerisinde yanan adaylık ateşini bu kez o kadar kolay bastırabilecek mi göreceğiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.