Abluka dağılıyor mu?
Son dönemde dış politikaya dönük yaşanan hızlı ve çalkantılı süreç Türkiye’nin özellikle terör örgütleri üzerinden kendine biçilen gömleği yırtmak için yaptığı paradigma değişikliği ile başladı. Devlet, terör unsurlarıyla artık sınırlarımız içerisinde değil kaynağında mücadele etme kararı aldı.
İyi ki de aldı. Bugün artık terör bitme noktasında.
Aslında terör zaten bu milletin eski kodlarına dönmesine ve eski coğrafyasıyla ilgilenmesine engel olmak için sözde dost ve müttefikler eliyle musallat edildi Türkiye’ye.
PKK da, PYD de,YPG de, FETÖ de, DEAŞ da, DHPK-C ve türevleri de Türkiye’nin burnuna halka takmak için aynı bataklıkta üretildi.
Gözümüzün önünde olan biteni de yıllarca hakim oldukları medya eliyle örttüler. Üstelik bunu tespit edenleri, kim olduklarına bakmadan katlettiler. Org. Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu’da olduğu gibi.
Hatırlayalım, dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis, Çekiç Güç’ün PKK’ya yaptığı yardımı tespit ettiklerini açıkladıktan sonra bir Kuzey Irak ziyaretine giderken ABD uçaklarının yakın uçuşu sebebiyle helikopteri düşme tehlikesi geçirdi, düşmedi ama Bitlis, Etimesgut’ta sözde motorundaki buzlanmaya bağlı olarak düşen askeri uçakta şehit oldu.
Herkes biliyor ki normal bir durum değildi bu.
Bugün Uğur Mumcu’nun PKK-ABD arasındaki ilişkiyi çözdüğü için İran’ı adres gösteren ama gladyo eliyle katledildiğine dair neredeyse kimsenin şüphesi yok.
Oysa artık değil devlet ve gazeteciler, sokaktaki halk bile bu örgütlerin arkasındaki gücün kim olduğunu biliyor. Bu ülkemiz ve milletimiz için büyük bir aydınlanma. Eğer bu aydınlanma olmasa Gezi’den beri darbe dahil denedikleri her tür operasyon akim kalmazdı. Yaptıkları her denemede bizzat halkı buldular karşılarında.
Türkiye için kolay olmadı elbette bu oyunu çözmek ama çözdü. Çözmekle kalmadı artık sahada da cevaplarını sert ve etkili bir biçimde vermeye başladı.
Artık bugün vekaletçilerin işini bitirme noktasında bir Türkiye var.
Vekalet savaşlarıyla kendini sütre arkasına gizlemiş kim varsa şimdi artık açıkça kendileriyle mücadele halinde Türkiye.
Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Azerbaycan’da, Katar’da, Filistin’de, Afganistan’da, Yemen’de, Somali’de, Sudan’da, Tunus’ta ve daha birçok ülkede.
Artık kendisine yapılana cevap verebilen, kendi stratejisini uygulayabilen bir Türkiye var. Artık uysal, ABD ne der, Avrupa ne der, İsrail ne der, Rusya ne der? diye hareket eden bir Türkiye yok.
Her ne kadar eski alışkanlıklarından kaynaklı olarak müdahil olmaya çalışanlar olsa da doğru bildiğini aldığı bağımsız kararlarla uygulayan bir Türkiye var.
Ezberleri bozuldu.
Eğer büyük ve karar alıcı bir ülke olmak istiyorsanız, kırılgan olmayan bir sistemle yönetilen, savunma sanayisi dışa bağımlı olmayan ve enerji açığınızı kapatmış olmalısınız.
Ayrıca üreten bir ülke olacaksanız kesintisiz ve güvenli enerji en büyük ihtiyacınız.
Türkiye’nin de öyle.
Türkiye kısa süre önce yaptığı değişiklikle yönetimde istikrarı sağladı. Parlamenter rejimin dış müdahalelerle sürekli sendeleyen kırılgan hükümet sistemini terk ederek, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçti.
Artık otellerde ya da köşklerde milletvekili transfer ederek, iktidardaki siyasi partileri bölerek hükümetleri dizayn etme, düşürme ve yönetim krizi çıkararak istediğini elde etme dönemi bitti.
Yönetimde istikrar var artık.
Savunma sanayiinde de bugün dünyanın gıpta ile baktığı bir ülke haline geldik. Artık şirketlerimiz en son teknolojiyi kullanarak ürettikleri ürünlerle anılıyor, destan yazıyorlar.
Yerlilik oranı yüzde 20’lerden yüzde 80’lere yükselmiş durumda.
Sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tedarikçisi olmayıp, dünyanın dört bir yanına ihracat yapan bir savunma sanayimiz var.
Bugün artık dünyanın 100 büyük savunma şirketi arasında 7 şirketimiz yer alıyor ve her geçen yıl sıralamada daha da yükseliyorlar.
Artık terörle mücadelede birilerinden icazet almak zorunda değiliz. Kimseye de eyvallahımız yok. Kimse bize silah satarken şart koşacak halde değil. Ülkemizin bekası için ne yapmak gerekiyorsa tereddütsüz yapılıyor ve sonuç ortada.
Artık neredeyse dünyanın her yerinde operasyon yapabilen bir Türkiye var.
Tek bir eksiğimiz var o da enerji açığımızı kapatmak. Son dönemde terör dahil Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Doğu Akdeniz’de yaşadıklarımızın tamamı Türkiye’nin enerji açığını kapatmaya dönük hamlelerini engellemeye çalışanlarla yapılan mücadeledir.
Biliyorlar ki Türkiye enerji açığını kapatırsa artık onların ne dünyada ne de kadim coğrafyamızda at koşturmaları o kadar kolay olmayacak.
Geçtiğimiz Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Karadeniz’de 320 milyar metreküp doğal gaz keşfedildiğine dair müjdesi Türkiye için bu anlamda bir ilk ve 2015 yılından beri enerji konusunda yapılan yatırımların meyvesi idi.
Bu sonuç Türkiye adına çok sevindirici ve umut verici bir gelişme.
Yapılan çalışmalar da bunun bir başlangıç olduğunu Doğu Akdeniz dahil yakın dönemde daha çok müjdeler alacağımıza işaret ediyor.
İnşallah öyle de olur.
Mücadele sertleşiyor, daha da sertleşecek. Belki sıcak çatışma bile yaşanabilir ama Türkiye kararlı. Bu kuşatmayı kıracak. Bu ablukayı dağıtacak. Devlette bu bağımsız irade ve güç var.
Yeter ki içeriden zayıflatılmayalım, bir operasyona kurban gitmeyelim.
Türkiye karşıtı kukla oynatıcılarının şimdiki maşaları Yunanistan. Onu kullanıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkça ifade etti. Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı kışkırtanlar ilk çatışmada ortadan kaybolacak.
Olan Yunanistan’a olacak. Umarız akıllarını başlarına alırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.