Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Ahmet Şık kiminle, nereden koşuyor?

Ahmet Şık kiminle, nereden koşuyor?

Son günlerde söyledikleri sebebiyle tartışılan bir isim var. TİP milletvekili Ahmet Şık. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne katil diyen ama devletin bütün imkanlarından yararlanan biri.

MHP Lideri Devlet Bahçeli partisinin son grup toplantısında Ahmet Şık için adres gösterdi. Dedi ki Bahçeli; "TİP'li bir milletvekilinin 'Bu devlet katil, bu devleti yıkmamız gerekiyor' iftiraları karşısında ne yapacağız? Böyle bir alçak, TBMM'de bizimle aynı havayı teneffüs ediyor. Bu bölücünün layık olduğu yer demir parmaklıkların arkasıdır."

Aslında kendi marijinal çevresi dışında pek tanınmayan bir gazeteciydi, Şık.  Ta ki 3 Mart 2011’de gözaltına alınıp 6 Mart 2011’de Gazeteci-Yazar Nedim Şener ile birlikte ‘’Ergenekon Terör Örgütü’ne üye olma’’ gerekçesiyle tutuklanana kadar. Ahmet Şık’a bakarsanız FETÖ’nün emniyet yapılanmasını anlatan ve henüz yayınlanmamış sözde “İmam’ın Ordusu’’ kitabının yayımını engellemek için onu da tutuklayıp hapsetmişlerdi. Oysa milletvekilliğine kadar giden yol böyle açılmıştı.

Ahmet Şık bu dava ile kamuoyunda tanınır hale getirildi. Bir anlamda FETÖ tarafından PR’ı yapılmıştı. Söylemlerine ve eylemlerine bakarsanız anti-emperyalist. Fakat gerçekte öyle olmadığını FETÖ tecrübemizden anlayabiliyoruz artık.

Kaldı ki onun için FETÖ ve karşıt gibi görünenler aslında aynı saksının çiçekleri olabiliyor. Örnekleri çok.

FETÖ, artık devlete iyice yerleştik kimse bize bir şey yapamaz dediği döneme kadar hiçbir zaman karşıtı olduğu insanlara cepheden saldırmamıştır. Onların stratejisine göre birisine saldırmak bile ona katkı sağlar. Onlar düşman olduklarını yok saymaya çalışır, hiç muhatap olmaz ve sinsi sinsi düşmanlıklarına devam ederler. Kendilerine rakip olacağına inandıkları ya da organizasyonları için problem olacağını düşündükleri insanlar için yapmadıkları dalavere, atmadıkları iftira kalmamıştır.

FETÖ eliyle tutuklanıp hapse atılmak, Gladyo’ya hizmet etmemek anlamına gelmez. Gladyo her zaman deşifre olan unsurlarını yine kendi diğer unsurları eliyle ekarte ederek deşifre olmayan kişi ve organizasyonlarla ikame eder.

Yine kendi unsurlarıyla düşmanlık üzerinden kendi elemanlarına “ters manyel’’ olarak da ifade edebileceğimiz PR çalışması yapar.

Yani sözün özü. Her FETÖ karşıtı anti Amerikancı ya da anti emperyalist olmayabilir. Bıçağın da iki yüzü vardır ama aynı ele hizmet ederler.

Ahmet Şık’a dönersek. Şaşırtıcı bir şey yok.

Bugün devlete katil diyen Ahmet Şık dün Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinden de devleti sorumlu tuttu. Sosyal medya hesabından 28 Kasım 2015’te  “Devletiniz teröristtir’’ diye tweet attı. Yetmedi, “Baro Başkanı’ndan sokaktakilere kadar Kürtleri öldür, katledemediğini tutukla, gazetecileri zindana at. Sonra PKK terör örgütü öyle mi’’ ve “Tahir Elçi’yi tutuklamak yerine katletmeyi tercih ettiler. Katil sürüsü bir mafyasınız.’’ diye devam etti.

Hakkında bu tweetler için 2017’de dava açıldı.

Aynı Ahmet Şık, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı katleden teröristlerle röportaj yaptı. Can Dündar’ın Genel Yayın Yönetmenliği’ndeki Cumhuriyet Gazetesi “Bu eylem mecbur bırakıldığımız yöntem’’ başlığıyla savcı katili teröristlerin propagandasını yaptı.

Ahmet Şık, 2018 Türkiye genel seçimlerinde HDP İstanbul milletvekili seçilerek ödüllendirildi.  4 Mayıs 2020'de HDP’den istifa ederek TİP’e katıldı.

Aslına bakarsanız HDP sadece Kürt vatandaşlarımıza hitap eden bir partiden ziyade sol marjinal grupların da katıldığı bir koalisyon projesidir. Bu projenin de bir sahibi vardır. Ahmet Şık da Gezi olaylarında ön planda yer alarak tanınmış ve bu hizmeti dolayısıyla ve saldırgan tavrıyla hükümeti yıpratsın diye milletvekilliği ile ödüllendirilmiş Barış Atay gibi o projenin bileşenlerinden biridir.

Gazetecilik dönemi gibi milletvekilliği dönemi de tartışmalı, kışkırtıcı ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanı olarak devam ediyor. Neredeyse tüm söylemi bu düşmanlıkla devam ediyor.

Ülkemiz üzerindeki bölücü emeller gerçekleştirilemeyip akim bırakıldıkça da saldırganlığı artıyor. Kimi zaman Meclis’te, kimi zaman dışarıda ama hep olayların içinde.

Son olarak; Sedat Peker videolarının beklenen etkiyi göstermeyip halkı sokağa dökmek için bir kıvılcım oluşturamaması üzerine bir HDP milletvekili Ali Kenanoğlu ile birlikte Kadıköy’de sokağa çıkıp insanları sokağa dökülmeye çağırdı.

Şık bağıra bağıra şu cümleleri kuruyordu; “Eğer yarın kaygınız varsa, haysiyetinize sahip çıkmak istiyorsanız, çocuklarınıza üzerine ayakların basacağı bir Türkiye bırakmak istiyorsanız hepiniz sokağa çıkmalısınız, mafyaya hayır demelisiniz. Devletin mafyalaşmasına da mafyanın devletleşmesine de itiraz etmelisiniz.”

Şimdi desek ki Ahmet Şık ve Sedat Peker aynı yere hizmet ediyor. Birileri çıkar “Hadi canım sen de” der. Oysa bu bir gerçek. Bunu öğrenmek için de bir 15 Temmuz tecrübesi daha yaşamamıza gerek yok.

Birisi bir istihbarat örgütünün kontrolünde bant çekiyor, ifşaatlarda bulunuyor, diğeri o bantları gerekçe göstererek tıpkı Susurluk Kazası’ndan sonra yaptıkları ve sonuç aldıkları gibi, “devlet çürümüş, devlet mafya el ele” diye bağırarak halkı sokağa çağırıyor. Gayet temiz iş.

Halk niye sokağa çıkmıyor peki?

28 Şubat dönemi ve yakın dönemde yaşanan FETÖ tecrübesinden şerbetli de ondan.

Susurluk demişken hatırlatmakta fayda var. O süreçte Türkiye’deki Gladyo yapısı olarak “Ergenekon” zikredildiğinde hep ülkücüleri hedef gösteren Can Dündar’ın ülkemizde Gladyo için yaptığı hizmeti ve yurt dışına kaçtığını da hatırlatalım. Başkalarını Gladyo diye suçlayanın Gladyo’ya hizmet ettiği ortaya çıktı. Tıpkı hırsızın “Hırsıza bak’’ dediği gibi.

Ahmet Şık yine yurt dışı fonların desteklediği bir internet sitesinde katıldığı programda;"Sosyal medya muhalifliğinden vazgeçin. Bu işin yolu sokak sokak sokak... Bu iş yasayla seçimle olacak değil. Bu iktidarı indirmenin yolu güçlü bir protesto hareketidir. Bunu yapamazsak çok şey kaybedeceğiz. Devleti yıkmamız lazım" diye konuştu.

Yine katıldığı bir başka programda ; ‘‘Bu devlet katil. Bu devleti yıkmamız gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir katil devlettir. Şunu açıklıkla ifade edeyim mi, eğer AK Parti bu iktidar bloğu vatansever ve ben terörist isem, onlar gibi vatansever olmaktansa teröristlerin başımın üzerinde yeri var. O iktidarı zayıflatacak her türlü politika, bu iktidarın köpek dişlerini kıracak, azı dişlerini çekecek her şey meşrudur’’ diye konuştu.

Görüldüğü üzere ve hep söylediğimiz gibi, 12 Şubat 2010’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla başlayıp 15 Temmuz’la başlayan süreç devam ediyor. Farklı toplum gruplarına mensup Amerikancılar el birliğiyle Türkiye’nin kontrolden çıkmasına sebep gördükleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek ve Türkiye’yi yeniden boyunduruk altına almak için canhıraş bir şekilde çalışıyor. Bu çalışmalarına halk nezdinde meşruiyet kazandırmak ve sokak olaylarını tetikleyecek bir bahane oluşturma peşindeler. Son dönemdeki taktikleri de Sedat Peker.

Bütün mesele bu.

Ahmet Şık mı?

O artık hukukun konusu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi