Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Batı’daki yenilmişlik hissi ve öz eleştiri

Batı’daki yenilmişlik hissi ve öz eleştiri

Afganistan’da kontrolün Taliban’a geçmesi üzerine Batı’da kendilerine dönük eleştiriler başladı. Hem de en yetkili ağızlardan.

 

Artık başarısız olduklarını ve yenildiklerini kabul ediyorlar.

 

2001’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırının ardından dönemin ABD Başkanı Oğul Bush’un açıkladığı 3. Haçlı Savaşı yenilgiyle sonuçlandı.

 

Hem de oğul Bush’un saldırıdan sorumlu tuttuğu ve Bedelini ödeyecekler” dediği Taliban’a Afganistan’ı teslim etmek zorunda kalarak. ABD, 20 yılın sonunda bal gibi yenildi ve Afganistan’ı kaçarak terk etmek zorunda kaldı.

 

ABD’nin façası bir kez daha bozuldu. Buna hiçbir estetik müdahale çare olmayacak. Taliban’ı şeytanlaştırmak dahil. 

 

Bundan sonra ülkeler, içlerindeki yabancı işbirlikçilere ABD’nin ve Avrupa’nın Afganistan’da kendilerine hizmet edenleri nasıl ortada bırakıp gittiklerini sahip çıkmadıklarını anlatacak. Onları örnek vererek kendilerine ders çıkarmalarını salık verecek.

 

Yabancı amaçlar uğruna ülkesine ihanet edenlerin kıymet-i harbiyesinin ne olduğuna canlı örnek olacak tavırları.

 

Bundan sonra da kimse kolay kolay bu işlere giremeyecek, her şeye rağmen girenlerin de hep aklının ucunda bu tavır olacak. Bu izi silmek pek mümkün değil artık. Testi kırıldı bir kere. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

 

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Afganistan'da yaşanan gelişmeleri ve AB'nin alacağı tutumu değerlendirdi. Gerçeği olduğu gibi ifade etti.

 

Yaptığı açıklamada;

 

"Afganistan'da olanlar, Batı dünyası için yenilgidir. Bunu tüm açıklığıyla görmek ve tanımak cesaretine sahip olmalıyız." dedi. Sözleriyle mensubu olduğu Batı’yı gerçeklerle yüzleşmeye çağırdı.

Bir önceki açıklamasında AB'nin Taliban ile görüşmek zorunda olduğunu söylemesine bazı kesimlerin şaşırdığını ama  "Onlarla konuşmak zorundayız. Kabil'in kontrolünü alanlarla konuşmazsak, havalimanı güvenliği için bir yol açamayız." dedi.

Gerçekleri kabullenmiş bu seslerin örnekleri giderek çoğalacak ve yakın zamanda Batı’yı pembe rüyasından uyandıracak. Onlar için mutlu ve mesut günler sona erdi. Güçlerinin sonsuz olmadığını idrak etmeye başladılar.

Kısa süre sonra hep birlikte bir çıkış yolu aramaya başlayacaklar. Orta bir yol bulabilmek tek ümitleri. Çünkü, gün gelecek ona bile fırsat bulamayacaklar. Gün gelecek yaptıkları katliamlar için özür dilemek zorunda kalacaklar. Hiç olmamasını temenni ederdik açıklamaları yapıp iletişim kurmaya çalışacaklar.

Hatta bu tür açıklamaları yapmaya başladılar bile.

 

Onlardan biri ABD eski Başkanı Donald Trump. Belki ülkesinin iç siyasetinde yeniden pozisyon alabilmek ve dünyada yükselen ABD karşıtlığını yumuşatmak için bunları söylüyor olsa da gerçekleri ifade ediyor.

Trump, yaptığı açıklamada ABD askerlerinin Orta Doğu’ya gönderilmesini "ülke tarihindeki en kötü karar" olarak değerlendiriyor.

Trump,"Bush ailesinin mutlu olmayacağını biliyorum ama Orta Doğu'ya gitmeye karar vermemizin ülkemizin tarihindeki en kötü karar olduğuna inanıyorum" dediği açıklamasına şöyle devam ediyor. “Orta Doğu’yu mahvettik. Bize trilyonlarca dolara, milyonlarca cana mal oldu ve eskisinden farklı değil . Çok daha kötü çünkü onu yeniden inşa etmeniz gerekiyor, paramparça oldu. Orada sıkışıp kalmak bataklık gibiydi."

Aslında Amerika bu işte. Yapılanları devletin üzerine bırakmazlar. Eski politikacılar görevlerinden ayrılıp gittiklerinde onların döneminde yapılanların günahları da sırtlarına yüklenir. ABD devleti yaptığıyla kalır. Yeni gelen Başkan’la birlikte yeni katliamların ve savaşların planlarını yapmaya başlarlar.

Sistemi böyle yürütür ABD. Fakat artık bu da çok bilindik bir yöntem. Kimseye de pek inandırıcı gelmiyor.

Yapılan öz eleştirinin samimi olup olmadığı konusundaki şüphelere rağmen açıklamanın satır araları çok şey söylüyor bize.

Evet, ABD, Müslüman coğrafyamızı mahvetti. Lime lime etti. Çekilmedik acı kalmadı.

Evet, Saddam önce düşmanları değildi. İran’a karşı yıllarca onların desteğiyle savaştı. O bahane ettikleri silahları ona onlar verdi. Sonra cesaretlendirip Kuveyt’e saldırtan da onlardı. Ortadoğu’ya girebilmek için bahaneye ihtiyaçları vardı. Bu vesileyle 1. Körfez Savaşı için bahane de elde ettiler.

Evet, Irak’ta kitle imha silahları yoktu. O ülkeyi işgal için bahaneydi. Evet, İkiz Kuleler’e saldırıyı iş bu yenilgiyle sonuçlanan Haçlı Seferi’ni başlatabilmek için planlayan ve yapan ABD derin devletiydi.

Sözde güvenlikleri için okyanus ötesinden, 10 bin kilometre mesafeden geldiler. Yakıp yıktılar. Onlarca masumu katlettiler. Kadınlara, çocuklara tecavüz ettiler. Onca insanımızı sakat bıraktılar. Ebu Gureyb benzeri hapishanelerde insanlara etmedikleri işkence kalmadı. Yetmedi canlı canlı organlarını çalıp götürdüler.

Irak, İran’a teslim edilmiş ve kargaşa içinde ayakta kalmaya çalışıyor. Fakat ne mümkün. Fiili olarak 3’e bölünmüş durumda. Devlet görünümlü bir yapı var gibi görünse de kimseye faydası yok. Eski günlerini mumla arıyor Irak halkı. O devrilirken bayram ilan ettikleri Saddam’ı bile arayanlar var. O günlerden bile gerideler. Kısa vadede de düzelecek gibi durmuyorlar. Bölgesinin en güçlü ülkelerinden olan Irak gitti, başkaları tarafından nereye çekilirse oraya giden bir Irak geldi. Mezhep ayrılıklarının kan davasına dönüştüğü, kardeş kavgasının eksik olmadığı bir coğrafyaya dönüştü.

Sovyet işgaline karşı kendi stratejisi için desteklediği Afgan mücahitleri soğuk savaş sonrası yeni konsepti sebebiyle düşman ilan etti ABD. Şeytanlaştırmaya çalıştı, terörist ilan etti. Bu fikri yerleştirmek için onlarca film ve dizi üretti.

Onları bahane ederek zaten Sovyet işgalinden dolayı yorulmuş ülkeyi bu kez kendi işgal etti. Tam 20 yıl sürdü bu işgal. Yaptığı saldırılarla binlerce sivili katletti. Sakat bıraktı. Ülkeyi taş devrine döndürdü.

1979’dan sonra doğanlar barış hali nedir bilmiyor Afganistan’da. Tüm zenginliklerine el koyulduğu için insanlar karın tokluğuna yaşamak zorundalar. O yüzden de fırsatını bulan kaçmak istiyor.

Şimdi Trump öz eleştiri yaptı diye unutalım mı bütün bunları? Elbette unutmayacağız. Unutmayacağız ki bir daha bunları yapamasınlar.

Evet Irak’ı, Afganistan’ı, Suriye’yi, Yemen’i, Libya’yı yaşanmaz hale getirdiler. Fakat kendileri de çöküşün eşiğine geldiler.

Artık silahla demokrasi ihraç edemiyorlar.

Ve bu gerçekle yüzleşiyor hepsi.

Bunlar daha iyi günleri.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi