Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Bir millet iki devlet

Bir millet iki devlet

Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO Zirvesi’nden dost ve kardeş ülke Azerbaycan’a geçti. “Tek millet iki devlet’’ mottosunun daha da sağlamlaştırıldığı bir ziyaret bu.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından çok sıcak bir şekilde karşılandı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve heyeti. Kadim Şehir Şuşa’da Ermeni yıkımını net bir şekilde gözler önüne seren bir tarihi eserin önünde konuştular.

İki ülke arasında tarihe geçen Şuşa Beyannamesi imzalandı. Zaten iyi olan ilişkiler iki devletin kaderini birbirine bağlayacak kadar yakınlaştırıldı.

Türkiye denildiğinde Azerbaycan, Azerbaycan denildiğinde de Türkiye akla gelecek. Zaten yakındık. Bir olacak kadar yakın olduğumuz dosta düşmana ilan edildi.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev imzalanan beyannameyi; “Bugün burada müttefiklik beyannamesi imzaladık. Gelecek iş birliğimizin teminatçısı. Bugün Türkiye ve Azerbaycan dünyada en yakın ülkeler. Tarih, kültür, ortak etnik kökler, din, dil. Halklarımızın kardeşliği. Eşsiz ortaklık örneği gösteriyoruz’’ cümleleriyle yorumladı.

Sanırım üzerine bir kelime daha etmeye gerek yok. Daha nasıl anlatılabilir ki bu eşsiz yakınlık.

Yeri gelmişken 1 Nisan 2021 tarihinden itibaren iki ülke vatandaşlarının nüfus cüzdanlarıyla Türkiye ve Azerbaycan’a seyahat edebildiğini hatırlatalım. Bu bile aramızdaki yakınlığın derecesinin bir göstergesi.

Aliyev, Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’nin Türkiye’nin ilk andan itibaren verdiği destek sayesinde gerçekleştiğini bir kez daha ifade etti. O desteğin kendileri için ne kadar kıymetli ve anlamlı olduğunu da her fırsatta hem ifade ediyor hem gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Karabağ Savaşı’na müdahil olmak isteyenleri Türkiye Azerbaycan’ın yanındadır diyerek durdurduğunu ifade etti.

Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, üzüntüsü bizim üzüntümüz. 1992’de Karabağ’daki Ermeni işgali bizim de bağrımıza bir hançer gibi saplanmış, bugüne kadar sızısı devam etmişti. O zaman da Azerbaycan’a gücümüz oranında destek vermiş ama yetmemiş ve 30 yıllık işgal süreci başlamıştı. Yaklaşık 1 milyon Azerbaycan Türkü topraklarından sürülmüş, Azerbaycan’da kamplarda yaşamaya mecbur kalmışlardı.

Şükür artık o kötü günler geride kaldı. Ne Azerbaycan o dönemki Azerbaycan, ne Türkiye o dönemki Türkiye. Karabağ’dan sürülen Türkler yerlerine yurtlarına yeniden yerleşecekler. Azerbaycan Ermeni yıkımının izlerini silmek için yoğun çaba içinde. Türkiye’de tüm imkânlarıyla destek oluyor, olacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan TOKİ eliyle de Karabağ’da bazı projelerin yürütüleceğini ifade etti. Zaten inşaat şirketlerimiz ön planda çalışmaya devam ediyor. 

Türkiye en kısa sürede Şuşa’da bir konsolosluk açmayı planlıyor. Türkiye’nin bölgedeki ağırlığı giderek artıyor.

Savunma alanındaki askeri işbirliği ve savunma sanayinde işbirliği daha da ileri seviyeye taşınacak.

Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan en baştan beri bölgede barış ve huzur içinde yaşamak için 6’lı bir platform öneriyor. Bu platform Türkiye, Rusya, Azerbaycan, İran, Gürcistan ve Ermenistan’ı içine alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ısrarla Ermenistan’ın kendisine uzatılan eli tutmasının kendi hayrına olacağını söylüyor. Bu samimi çağrı bugüne kadar karşılık bulmuş değil.

Aslında kriz açık BM kararına rağmen ABD, Rusya ve Fransa’dan oluşan AGİT üçlüsünün yaklaşımı sebebiyle bugüne kadar çözülememişti.

Ermenistan işgalci olmasına rağmen onu rahatsız edecek, zorlayacak hiçbir yaklaşım gösterilmedi. Krizin devamı adı geçen ülkelerin bölgeye müdahil olabilmeleri için alan açıyordu. Açıkçası krizin devam etmesi bölgenin müdahaleye açık hale gelmesine olanak tanıyordu.

30 yıl böyle geçti. Bitmek tükenmek bilmeyen sözde toplantılar yapıldı. Çözüm olmadı. Niyet de çözüm değildi.

Kriz Türkiye’nin inisiyatif almasıyla yine başladığı yerde, sahada bitirildi.

Şimdi artık normale dönme ve barışı kalıcı hale getirme zamanı. Elbette riskler var. Bu yüzden de her şeye hazırlıklı olmak lazım.

Ermenistan seçimlerini Paşinyan’ın kazanamaması bir risk. Eğer kazanamazsa Ermenistan yeni bir deneme daha yapmaya kalkışabilir. Kaldı ki bu konuda Rusya başta olmak üzere onları buna teşvik edecek ülke bulma konusunda sıkıntı yaşamaz.

Ermenistan Ordusu yaşadığı tarihi yenilgiyle kısa sürede toparlanamayacak bir hale dönüştü. Kolay toparlanabilecek gibi de durmuyor. Fakat yeni gelecek yönetim üzerinde oluşabilecek halkın ve sözde dostlarının baskısı bir çılgınlığı tetikleyebilir.

Görünen o ki Türkiye ve Azerbaycan bu ihtimali de çoktan değerlendirmeye almış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ermenistan’a çağrısını bu açıdan da değerlendirmek lazım.

Rusya’nın sessizliği alttan alta bir takım çalışmaların habercisi olabilir. Rusya için Ermenistan’da kendilerine yakın bir yönetimin olması hayati. Bu da Paşinyan değil. Karabağ Savaşı’ndaki Rusya sessizliği de buna yorulmuştu.

Belki de sessiz kalmaya mecbur kalmıştı.

Rusya Türkiye’yi rahatsız edecek coğrafyalarda hep karşı cephelerde durdu. Fakat aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Rusya Lideri Putin’in de çabalarıyla birlikte çalışabildiler de.

Rusya, Suriye’de karşımızdaydı ama çalışabildik. Libya’da karşımızdaydı ama çalışabildik. Hatta kendimizi korumak için ihtiyacımız olan hava savunma sistemini sözde müttefiklerimiz vermedi, Rusya’dan temin ettik. İlişkilerimiz tarihte hiç olmadığı kadar iyi.

İlk kez Karabağ’da eski SSCB hinterlandında bulunan bir bölgede hem de Rusya’nın arka bahçesi olan bir ülkeye yapılan operasyonda Türkiye başroldeydi. Bu çok uzun zaman sonra bir ilk. Türkiye’nin de kararlılığını göstermesi açısından önemli. Rusya’nın kabullenişi ve sessizliği bu durumdan rahatsız olmadığı anlamına gelmez.

İran’ın da öyle. Üstelik İran rahatsızlığını okunan bir şiir üzerinden siyasetçiler eliyle ifade etmiş. Ermenistan’a silah yardımı yaptığı bile görüntülenmişti. İran Ermenistan-Azerbaycan ihtilafında komşusu Azerbaycan’ın yanında hiç durmadı. Çünkü Azerbaycan’ın güçlenmesinin bugün İran sınırları içerisinde yer alan Güney Azerbaycan’ın da hareketlenmesine sebep olacağı ihtimalinden çekiniyor.

Zengezur Koridoru hem Azerbaycan’la kara yoluyla kucaklaşma hem de Türkiye’nin İran’ı by pass ederek Orta Asya’ya açılma kapısı olabilecek bir proje.

Birilerinin uykusunu da kaçıran nokta da orası.

Her şey bitmiş değil, sanırım yeni başlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fahrettin Damga Arşivi