Daha adil bir Dünya mümkün mü?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurul Toplantısı’na katılmak için ABD’de. “Kovid-19 Salgınının Atlatılması, Sürdürülebilirliğin Yeniden İnşası, Gezegenin İhtiyaçlarına Cevap Verilmesi, İnsanların Haklarına Saygı ve Birleşmiş Milletler'in Yeniden Canlandırılması İçin Dayanıklılığın Umut Yoluyla Tesisi” temasıyla yapılacak 76'ncı BM Genel Kurul toplantısı. 21 Eylül Salı Günü de Genel Kurula hitap edecek.
Daha sonra yoğun bir temas trafiği olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu trafik içerisinde, ayrıca Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi tarafından düzenlenecek, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” başlıklı konferans kapsamında ABD'deki Türk, soydaş ve Müslüman toplumu temsilcileriyle bir araya gelecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun süredir BM’nin mevcut yapısından rahatsızlığı malum. Bunu her vesileyle artık mazlum milletlerin mottosu haline gelen “Dünya beşten büyüktür’’ cümlesiyle ifade ediyor.
Mevcut yapı 2. Dünya Savaşı sonrası kazanan devletlerin kurduğu düzenin temsilcisi. Yalta’da yapılan anlaşmanın belirlediği düzen bu. İki kutuplu dünyaya geçiş anlaşmasının. Dünya’nın ABD ve Sovyetler Birliği arasında pay edildiği anlaşmanın. İngiltere’nin liderliği ABD’ye devrettiği anlaşmanın. Oysa bugün artık Dünya ne tek kutuplu ne iki kutuplu. Çok kutuplu bir dünyaya doğru hızla gidiyoruz. Bu yeni düzenin doğum sancıları epeydir hissediliyor.
Sistemden beslenen ülkelerin yeni bir yapıya itiraz edecekleri aşikar. Fakat onlar itiraz ediyor diye de bu mücadeleden vazgeçilecek değil. Eğer gelecek nesillere daha adil ve yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak bu mücadeleden vazgeçmemek lazım.
Türkiye de çok kutuplu dünyanın karar vericilerinden biri olmaya en büyük adaylardan biri.
Son dönemde yaptığı hamleler ve gösterdiği gelişme ile Türkiye bu konuda hiç itiraz edilemeyecek bir noktada.
Yeni BM düzeninin de yeni döneme uygun olarak yeniden yapılandırılması lazım. Daha adil bir dünya için çıkış burası. Zira Müslüman devletlerin mevcut yapı içerisinde hiçbir etkisi yok. Yeni yapıda bu eksikliğin giderilmesi lazım. Yoksa Müslümanlar olarak daha çok acı çekeriz.
Mevcut BM yapısında onca devletin ne dediğinin bir önemi yok. Yapıda eşit söz hakkı da yok. Güvenlik Konseyi’nde veto hakkını elinde tutan 5 ülkenin dediği oluyor. ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa. Onların içinden birinin işine gelmeyen kararın çıkması mümkün değil.
Kendisinin veya dostlarının çıkarlarına ters gelen her kararı veto edip akim bırakıyorlar. Yıllardır terör devleti İsrail’in yaptıklarına karşı alınacak kararları veto ettikleri gibi. Bakmayın gene kurulda alınan kararlara. Güvenlik Konseyi ne derse o oluyor.
Bugüne kadar dünya üzerinde BM’nin müdahale edip de çözdüğü bir anlaşmazlık yok. BM neredeyse oradaki kriz ilânihaye devam ediyor. Çünkü krizin devamı BM şemsiyesi altında o sisteme hakim devletler tarafından krizin olduğu coğrafyaya müdahale imkanı sağlıyor. O sebeple de kimse o krizin bitmesini istemiyor.
Yani bir anlamda BM krizi bitirmek için değil krizin devamı için sahada oluyor. Görünürde BM Genel Sekreteri var ama yaptırım gücünün olmadığını cümle alem bilir. Sisteme hakim ülkelerin yaptıklarının ya da yapmak istediklerinin uluslararası hukuk kılıfına sokulabilmesi için de öyle bir şemsiyeye ihtiyaç vardır. O da o görevi yerine getiriyor.
Artık çürümüş ve işlevsiz sistem yerine tüm üye ülkelerin eşit söz hakkına sahip olacağı yeni bir sistem şart. Bundan kaçış yok. Fakat zamanı üye ülkelerin yaklaşımına ve talep sahiplerinin yaptırım güçlerinin artmasına bağlı.
Bunun için de biraz daha zamana ihtiyaç olduğu kesin.
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ FERYAT EDİYOR
Üniversiteler bugün eğitim hayatına başlıyor. Başlıyor başlamasına da özellikle barınma konusunda ciddi bir sıkıntıyla başlıyor. Kimsenin gözü kimseyi görmüyor. Henüz başka sıkıntıları düşünmeye fırsatı yok kimsenin.
Binlerce öğrenci şehir değiştirme telaşında. Otogarlar, garlar cıvıl cıvıl. Gençlerin gözleri parlıyor. Gelecek ümidiyle başladıkları yolculuklarının daha ilk basamağında ciddi bir sıkıntıyla yüzleşiyorlar. Onca fedakarlıkla geçen hazırlık döneminin sonunda sıkı bir sınava girip okullarını kazanınca her şey bitmiş zannetmişlerdi. Bin bir sıkıntıyla kazandıkları okullarında okuyabilmek için bir de barınma sorunu yaşayabilecekleri pek akıllarına gelmemiştir. Oysa hayatın gerçeği bu. Şimdi bu gerçekle yüzleşiyor birçok öğrenci.
Neredeyse tüm şehirlerde durum aynı. Kimse dokunsan bin ah işitiyorsun.
KYK yurdu çıkanlar veya uygun özel yurda yerleşenler, kesesine uygun ev bulabilenler çok şanslı addediliyor bugünlerde. Zira pandemi dolayısıyla azaltılan yurt kapasitesi ciddi sıkıntılara sebep oluyor. Özel yurtlarda 20 metrekare odalarda 4 öğrencinin kaldığı yerler var. Üstelik fiyatları da hiç ucuz değil. Çaresizlik ailelere bu tarz dayatmalara itiraz etme hakkı bile bırakmıyor. Kimsenin pandemi tedbiri falan dinlediği yok. Yatağı bulduğuna şükrediyor. Bir çok öğrenci için barınma kabusu kapıda. Hatta kapıda değil geldi çattı. Bu sebeple okuluna başlayamayacak olanlar bile var.
Hani bu tarz bir sıkıntı pandemiden dolay tahmin edilebilir bir sıkıntı ama bir kriz haline dönüşeceği kimsenin aklına gelmemişti. Fakat bugün gerçeğimiz.
Aileler harıl harıl ev ve yurt arama telaşında. Tüm imkanlar, akraba, eş dost teyakkuza geçirilmiş durumda. Arz eksikliği ve talep çokluğu sebebiyle de fiyatlar uçmuş durumda. Yetişebilene aşk olsun. Buna rağmen evler, yurtlar kapanın elinde kalıyor. Rezillik diz boyu.
Ekstra tedbir alınması şart. Ailelerin ve öğrencilerin gözü yetkililerde. Valilikler bile bu konuda çaresiz durumda. Kapılarına gelenlere, onlardan çözüm için destek isteyenlere verebilecekleri bir cevapları yok. Bu kadar kısa sürede böylesine bir probleme nasıl bir çözüm bulunabilir o da belli değil.
Anlayacağınız bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.
Hakkımızda hayırlısı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.