Fahrettin Damga

Fahrettin Damga

Sosyal medya gerçeği ve tedbir zorunluluğu

Sosyal medya gerçeği ve tedbir zorunluluğu

Doğru yola çıkana kadar yalan dünyayı dolaşır” diye bir söz var. Tam da günümüzü anlatıyor. Malum tartışmaların odağında “sosyal medya” var. Doğrusu ne kadar sosyal olduğu tartışılır. Adı sosyal olsa da gerçekte insanları küçücük bir telefon veya bilgisayar ekranına kilitleyip asosyalleştiren bir yapı. 

Ortaya çıkış sebeplerinin sadece ticaret ya da kişisel beklenti ve taleplere cevap vermek olmadığını biraz geç fark ettik. Bazı ülkeler özellikle Twitter’in ne demek olduğunu anladığında iş işten geçmişti. Çoktan operasyon amacına ulaşmış, yapmak istediklerini yapmışlardı.

Biz sosyal medyanın ve özellikle Twitter’in yıkıcı yüzüyle 2013’ün Mayıs ayı sonunda tanıştık. Gezi olayları sırasında hükümet karşıtı gösterilerin organize edildiği platformların en önde geleniydi. İnanılmaz bir organizasyon vardı. Neredeyse başarıyorlardı.

Şu an eğer sosyal medya gerçeğinin ne olduğunu bilip yıkıcı etkilerine karşı nasıl bir tedbir almamız gerektiğini konuşabiliyorsak çoğunlukla o günlerde ve sonrasında yaşadıklarımız bize yol gösteriyor.

Artık bir gerçek var. Sosyal medya diye adlandırılan platformlar, sermaye sahiplerinin hedefe koyduğu ülkelerde yönetim karşıtı kesimleri tahkim etme ve iktidarı yıpratma görevi görüyor. Hedefe koydukları yönetimleri kimliği belli olmayan troll hesaplar eliyle yıpratarak halkın tercihini yönlendiremeye çalışıyorlar.

Kendilerini faaliyet gösterdikleri devletlerin kanunları üzerinde gören, kendi kurallarını dayatan bir güçten bahsediyoruz. Trump örneğinde olduğu gibi. ABD Başkanı olsanız da platformların sermaye sahipleriyle zıt düştüğünüz anda sesiniz kısılıyor. İfade özgürlüğü falan hikaye oluyor. Engelleniyor ve sansüre uğruyorsunuz.

Trump’ın yaşadıkları da sosyal medya gerçeği ile yüzleşmemiz için de iyi bir örnek oldu. Devletlerin gücüne şerik koşan hatta kendini onların üzerinde konumlandırıp kural dayatmaya çalışan bir güç olduklarını gördük.

Kimi zaman kanunlarda suç olmayan bir şeyin onların kurallarına aykırı olduğunu görebiliyoruz. Kimi zaman da kanunlarda suç olan bir şeyin onlar tarafından müsamahayla karşılandığını, hatta desteklendiğini görüyoruz.

Ne kadar marjinal grup varsa hepsi bu platformlarda ifade özgürlüğü adı altında rahatlıkla alan bulabiliyor. Ülkemiz, devletimiz, toplum yapımız, ailemiz, çocuklarımız, gelenek-göreneklerimiz, dinimiz velhasıl-ı kelam bizi biz yapan hangi değerimiz varsa hedeflerinde. Didik didik ediyorlar. Hem de kuralsızca.

Onlara baksak zannedersiniz ki ülkenin çoğunluğu LGBTİ üyelerinden, bölücü teröristlerden ve FETÖ mensuplarından oluşuyor. Sanki memlekette normal bir insan yok. Oluşturdukları sahte gündemlerle toplumu yorup seçimdeki kararını etkilemeye çalışıyorlar. O yüzden de alan açtıkları işbirlikçileri eliyle üretilen yalanların hızlı bir şekilde yayılmasını sağlıyorlar. Bu yalanlara karşı verilen mücadeleyi de başarısız kılmak için, milli hesapların görüntülenme sayılarını düşürerek başarılı olmasını engellemeye çalışıyorlar.

Suç işleyenler konusunda devletlerle işbirliği yapma konusunda gönülsüzler. Kanunlarla işbirliğine zorlansalar da bugüne kadar tatmin edici boyutta bir işbirliği olmadığı kesin. Elbette bu durum bizim gibi ülkelere özel. ABD ve Avrupa’da bu işbirliği gayet iyi işliyor.

Son dönemde ülkemizdeki muhalefet anlayışının da sosyal medyanın bu yaklaşımına paralel olarak “yalan” üzerine inşa edildiğini görüyoruz. Her gün yeni bir yalan her gün yeni bir algı operasyonuyla karşı karşıya milletimiz. Tek istedikleri ürettikleri ve iş birliği yaptıkları sosyal medya platformları eliyle yaydıkları yalanlara inanıp onların istediği istikamette irade beyan etmemiz.

Anlayacağınız sosyal medyada yalanın bini bir para. Yalan havuzunda gerçek kırıntısı bulmak oldukça güçleşti. Her geçen gün daha da güçleşiyor. Çünkü adı geçen sosyal medya platformları yalanı dolaşıma sokup hızlıca yayılmasını sağlarken gerçeğin insanlara ulaşmasını engelliyor.

Bu yüzden neredeyse aklı selim herkes bu işe bir an önce çözüm bulunmasından yana. Sosyal medyanın kişilerin suç işleme özgürlüğüne sahip oldukları bir mecra olmadığının tescillenmesi ve buna çanak tutan platformların cezalandırılması lazım. Bu platformların kanunların üzerinde olmadığını ve devlete şerik koşamayacaklarının onlara öğretilmesi lazım. Yoksa çok canımız yanacak. Kimse suç işleme özgürlüğüne sahip değil. Hangi platformda oldursa olsun.

İtibarsızlaştırmadıkları kimse, iftira atmadıkları temiz insan, yozlaştırmadık hiçbir değerimiz kalmadığı gibi çocuklarımızı da elimizden alacaklar.

Bugüne kadar bu konuda bazı düzenlemeler yapılmış olsa da bahsettiğimiz sıkıntılara çözüm bulunamadı. Yeni bir düzenleme gündemde. Yeni yasama yılının açılışıyla birlikte TBMM gündemine getirileceğini bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. Bu konuda çalışmalar da var. Batıdaki bu tür düzenlemeler de inceleniyor. Özellikle Almanya ve Fransa’nın yaptığı düzenlemeler gündemde.

AK Parti Afyon Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Başkanvekili Ali Özkaya, Meclis gündemine gelmesi planlanan çalışmayla ilgili “Pek çok AB ülkesi Türkiye ile aynı tehdidi yaşıyor. Toplumun geniş kitlelerini baskı altına alıyor, normal hayatta suç olan sosyal medyada da suç fakat fake hesaplar nedeniyle suçla etkin mücadele yapılamıyor. Bu çözülmeli, herkesin kimliği bilinmeli. Sosyal medyada bir yalan haberi ya da terör suçunu, dezenformasyonu milyonlarca insan duyuyor.” açıklaması yaptı.

Yapılacak düzenleme Türkiye gerçeklerine uygun olacak olsa da uygulamada başarılı olmuş Alman modeli de iyi bir örnek teşkil edecek gibi duruyor.

Türkiye’nin Alman modelini derinlemesine incelemesine karşı çıkıp Türkiye için örnek teşkil etmemesi gerektiğini iddia edenler de var aramızda. Almanya düşünce özgürlüğü, temel insan hakları ile hukuk devleti normları yüksek bir ülke olduğu için bu yasanın orada uygulanmasında sorun çıkmazmış ama Türkiye düşünce özgürlüğü, temel insan hakları ve hukuk devleti normları yüksek bir ülke olmadığı için bu tarz bir düzenleme sorun çıkarırmış. Almanya Ve Fransa’nın yaptığı düzenlemelerdeki katı kurallara sesi çıkmayanlar, söz konusu Türkiye olduğu zaman karşı çıkıyorlar.

Her zamanki gibi içimizdeki mankurtlar tarafından hizmet ettiklerine mübah olan bize çok görülüyor.

Bu kez yapılan sosyal medya düzenlemesi içerisine yurt dışı merkezli yayın kuruluşlarının ülkemizde faaliyet gösteren “Türkçe” uzantılarına da bir çeki düzen verilmesi lazım. Çoğu zaten Türkiye Cumhuriyeti düşmanı ya da hükümet karşıtı ekipleri istihdam ediyor. Bu da doğal olarak yayınlarına açık bir şekilde yansıyor. Devlete ve hükümete karşı kuralsız ve açık bir muhalefet var. Bu tür kurumlar sanırım hiçbir ülkede bizde olduğu kadar rahat algı operasyonu yapamıyordur.

Alman Dışişleri Bakanlığı ile bağlantılı Deutsche Welle Türkçe, İngiliz BBC Türkçe, Suudi Arabistan sermayeli Independent Türkçe, Rus Sputnik Türkiye ve Çinli CRI Türkçe bir haber portalından ziyade açık bir operasyon merkezi gibi hareket ediyor. Hepsinin bir hesabı var. Hepsi de kendi amaçları doğrultusunda kamuoyu oluşturma peşinde.

Son birkaç gündür BBC Türkçe’nin haberleştirdiği İngiltere Savunma Bakanı’nı Ben Wallace’ın ağzından Türkiye ve Pakistan’da göçmen toplama merkezi kurmayı düşündüklerine dair operasyon haberini konuşuyoruz. Neredeyse siyaset o tartışmaya kilitlendi. Muhalefet bu haberin üzerine balıklama atladı. İktidarı eleştirdi. Sonra BBC Türkçe haberini kaldırıp özür diledi. Çünkü Savunma Bakanı’nın açıklamasında Türkiye ve Pakistan ismi geçmiyordu. BBC Türkçe makalenin altına eklenen yorumu da habere katmıştı. Onlar haberi düzeltti özür diledi ama muhalefet liderleri o yalan habere dayanarak attıkları tweetleri kaldırmadıkları gibi özür de dilemediler.

DW Türkçe ise neredeyse her gün bu tarz operasyonlar yapıyor. Haberlerinde açık bir Türkiye  karşıtlığı var. Bunu her fırsatta hissettiriyorlar.

O sebeple bu haber portallarının da bu düzenlemeye dahil edilmesi lazım.

Vaktimiz dar, gidecek yolumuz uzun. O yüzden de acele etmemiz lazım. İş işten geçmeden.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Fahrettin Damga Arşivi