Zülfü Livaneli CHP’deki hesaplaşmanın kıvılcımını çaktı
Zülfü Livaneli bir röportaj verdi. Söyledikleri hala tartışılıyor. Özellikle muhalefet cephesinde. Açıklamalar CHP’deki son hesaplaşmanın işareti gibi.
Sedat Peker’in Deniz Baykal ve Korkmaz Karaca’ya dair açıklamalarından sonra Deniz Baykal’a dönük özellikle sosyal medyada bir kampanya var. CHP’den ihraç edilsin diye.
Aslında isim Baykal olsa da tartışmaya açılan “zihniyet”
CHP içindeki bazı kesimler HDP ile olması gerektiği gibi kucaklaşamamaktan şikayetçi. O sebeple bu kucaklaşmayı engel olarak gördükleri Baykal’ın temsil ettiğine inandığı ulusalcı kesimi CHP’de istemiyor. Bahane olarak da Baykal’ın Ak Parti ve doğal olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gizli bir anlaşma yaptığını ve işbirliği içinde olduğunu dillendiriyorlar.
Bugün kurtulmak için yapmadıkları kalmayan Erdoğan iktidarının kapısını açanın Baykal olduğunu söylüyorlar. Erdoğan-Baykal anlaşmasının iddiacısı Zülfü Livaneli de bu vesileyle yeniden arz-ı endam ediyor. Zira 2007’de bir yazısı var o yönde. Sözde ona atıf yapılarak görüşüne başvuruluyor. Bir nevi racon kestiriliyor.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2002’de Siirt’ten yeniden aday olup milletvekili olmasının yolunun Baykal tarafından açıldığı yeniden tartışmaya açılıyor. O yüzden bugünleri yaşadığımız iması yapılıyor.
Baykal’a zaten başından beri işbirlikçiydi demek istiyorlar. Hatta CHP-MSP koalisyonun mimarlarından olduğunu, İslamcılarla o günlerden kalma bir muhabbeti olduğunu iddia ediyorlar.
CHP’yi SHP haline dönüştürmek istiyorlar. Hani o Erdal İnönü Genel Başkanlığı’nda HDP zihniyetini TBMM çatısı altına taşıyan partiye. Bunu yapabilmek için Baykal ve ona benzeyenleri partiden ihraç etmek istiyorlar.
Doğrusu CHP’de CHP’yi istemiyorlar.
Bu röportajla da bu tasfiye ya da hesaplaşmanın kıvılcımını Zülfü Livaneli’ye ihale ettikleri anlaşılıyor.
O da cepheden Baykal’a saldırıyor. Röportajda İsmet İnönü, Bülent Ecevit de eleştirilerden nasibini alıyor.
Röportajda tartışılacak ayrımcılık kokan cümleler var. Özellikle Baykal’la ilgili “Tipik bir Sünni, sağcı, Ankara politikacısıdır Baykal.” cümlesinin ayrımcılık içerip içermediği tartışılıyor. Baykal’ın inancına yapılan vurgunun bir anlamı olmalı. Üstelik açıklamanın dini siyasete alet edip etmediği de analiz edilmeli. Baykal’a dönük açıklamalar oldukça sert.
CHP içerisinde mücadele başlatıldı anlayacağınız. Bu hesaplaşmanın 2023 seçimlerinden önce sonuçlanacağı kesin. Zaten bu açıklamalar ve tasfiye talebi de o hedefe matuf.
Bu tasfiye taleplerinin tabanı var mı yoksa sadece botlarla yönlendirilen sosyal medya köpüğü mü yakında anlarız.
Baykal’dan şikayet eden Zülfü Livaneli’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nu başarılı bulduğunu söylemesi, 2023’ten bir beklentisi olduğu yorumlarına da yol açtı. CHP Baykal zihniyetinden temizlenirse ben de siyasete geri dönerim der gibi sanki.
Bu röportaj sadece CHP içindeki hesaplaşmayı içermiyor. Livaneli’nin 1994’te bugünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı kaybettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçiminden başlattığı kişisel hesaplaşmasını da içeriyor.
Erdoğan’a karşı kaybetmesini Baykal ve Ecevit’in karşısına aday çıkarmasına bağlıyor. Onunla kalmıyor özellikle de seçim kampanyalarında iki liderin de kendisini hedef aldığını iddia ediyor.
Türkiye’de solun gerçek solcu gelenekten gelmediğini, soğuk savaş döneminde batının ileri karakolu olan bir ülkede de (Türkiye) gerçek solculuk yaptırılmayacağını söylüyor. Livaneli. “Türkiye’de gerçek manada solculuk yapmak, Soğuk Savaş döneminde SSCB açısından ileri karakol olan Küba’da Amerikancılık yapmaya benzerdi.” diye konuşuyor.
“Türkiye’de sosyal demokrasinin aktörü devlettir.” diyor Livaneli. Kurucu iradede solculuk olmadığını, solculuğun İnönü tarafından “Madem bu devleti kurduk, buna bir de sol boyut ekleyelim” denilerek gündeme getirildiğini ifade ediyor. Sanki Nevzat Tandoğan zihniyetini işaret ediyor.
Livaneli, İnönü, Ecevit ve Baykal’ın solcu olmadığını, CHP, DSP ve SHP’nin de solcu gelenekten gelen partiler olmadığını, sadece solcu olarak sunulduklarını söylüyor. Bütün bunların da solcu geleneğin başını bağlamak için yapıldığını ifade ediyor. “Ecevit gibi politikaya meraklı, hırslı, Robert Kolejli genç bir siyasetçinin önündeki bütün engelleri kaldırarak CHP’nin başına getirdiler. İsmet İnönü’nün yerine Ecevit’in getirilmesi bir operasyondu; darbe gibi bir şeydi. Nitekim Ecevit’in de CHP’yi sol gibi gösterip bahsettiğim sınıfsal kesimlerin başını bağlamak isteyenler için ne kadar isabetli bir isim olduğunu zaman içinde gördük.” diyerek aslında Türkiye’deki Amerikan solculuğunun hayat bulmuş halini itiraf ediyor.
Zülfü Livaneli, Ecevit ve Baykal, sol iktidar olmasın diye partilerinin başına getirildiler iddiasında. Onlarla ilgili “Solun başını bağlayan, yolunu şaşırtan insanlar bunlar” diyor. “Uzun lafın kısası, Ecevit, Baykal gibi insanlar sol filan değil, soldan hoşlanmayan, tipik Türk milliyetçileridir.” diye devam ediyor.
Ecevit için son tespiti ise aynen şöyle; “Ecevit devletin kuruluş ideolojisine uygun Türkçü-laik kesimlerin temsilcisiydi. Rahşan Ecevit’le birlikte yaptıkları buydu. Nitekim Ecevit 1973’teki CHP-MSP koalisyonuyla devlete ilk defa İslamcı hareketi sokmuştur.”
Livaneli röportajda FETÖ’ye dair de çok önemli bir tespit de yapıyor. Livaneli “Ecevit, Fethullah Gülen teşkilatıyla yan yana geldi, onlara kontenjan verdi, her türlü olanağı sundu. Cemaati devlete ilk yerleştiren Tayyip Erdoğan değil, Bülent Ecevit’tir” diyor. Bu tespit biraz ezber bozan bir tespit olabilir. Fakat doğru bir tespit. O devlete yerleştirmeyi de kimin adına yapmış olabileceğini az yukarıda Ecevit’in nereden bulunup getirilip İnönü’nün yerine ikame edildiğini söylediği cümlede gizli.
Okuduğunuz son paragraf kafanızı karıştırabilir. Ben sadece deşifre olan tasfiye edilir demekle yetineyim şmdilik. Tıpkı FETÖ gibi. Livaneli de onu yapıyor. O zaman soralım.
Peki Livaneli kim adına bunu yapıyor, kimin projesinin sözcülüğüne soyundu?
Baykal’ı tasfiye ettiklerini düşünenler onun zihniyetinin HDP’yle ittifak yapmalarınınn önündeki en büyük engel olduğunu farkettiklerinde aslında Baykal’ı gerçek manada tasfiye edemediklerini anlamış görünüyorlar. Direnen Baykal değil CHP içindeki yerli ve milli kesim.
Baykal’ın FETÖ eliyle tasfiyesine sebep olan olay 1 Mart 2003’te Irak Tezkeresi’nin TBMM’de reddedilmesinde oynadığı rol. O tezkere kabul edilseydi, Yaklaşık 80.000 ABD askeri ülkemizde konuşlanacak, Türkiye üzerinden Irak’ı işgal edecekti. Belki de bir daha onları topraklarımızdan çıkarmak mümkün olamayacaktı.
Onlara göre Baykal suçlu, çünkü Amerikan projelerine karşı durdu. Tıpkı 2023 seçimi öncesinde içinde HDP zihniyetinin yer alacağı bir muhalefet bloğuna karşı durduğu gibi.
Livaneli, yeni bir dönemi işaret ediyor. İstenen CHP’yi de tarif ediyor. ABD karşıtı gibi durduğuna da bakmayın. Zaten optik çarpıtma orada. Sözde Marksist gelenekten geliyor ama aynı zamanda sıkı bir AB taraftarı. “Nasıl olur?” demeyin, oluyor işte.
Yerseniz tabii.
Fotoğraf ortada. Neler olacağını göreceğiz. 2023 yaklaştıkça mücadele daha da sertleşecek. Muhalefet ya HDP’yi ittifaka ortak edebilmek ya da HDP’nin mirasını alabilmek için canhıraş bir mücadele içinde. Bunun için ulusalcı solcuları bile feda edebilecekleri görülüyor.
Önemli olan buna gerçek CHPlilerin vereceği tepki.
Bakalım onlar ne yapacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.