Mutluluğa İhtiyacımız Var
"Mucize olmazsa en iyi şartlarda Fenerbahçe'den bir puan almak iyidir. Hemen akabinde soluk alacağımız bir fikstür göze çarpıyor. Sen de haklı olduğunu unutmayarak sabretmende fayda var. Kuru kavaktan ses çıkar mı hepimiz göreceğiz." diyerek geçtiğimiz hafta Manchester United'ı mağlup eden, ligin son şampiyonu Başakşehir karşısından yenildiğimiz maçtan sonra köşeyi kapattığım cümlelerdi.
Evet, Fenerbahçe karşısında, Kadıköy'de alınan bu galibiyet benim için mucize oldu. Lakin bu mucize, şans eseri değil ki bunun altını çizerek belirtmek de isterim. Her maçın kendince bir öyküsü, öncesi ve sonrasıyla birlikte senaryosu elbette farklı oluyor. Geçtiğimiz haftalarda sahada ortaya koyulan oyundan büyük bir kitle memnun olmazken bu maç özelinde bu tablonun tam aksine hem skor anlamında hem de yeşil sahada ne istediğini bilen bir takım görüntüsü çoğunluğu mutlu etti. Elbette hâlâ içerisinde bulunduğumuz vaziyetten türlü sebeplerle hiç mutlu olmayanlar, olamayanlar bulunsa da özellikle bu hafta için söylüyorum ki genel otoriteden geçer not alınmıştır. Kemikleşmiş kadronun 7 eksik oyuncusuyla, bu sezona iddiasını koyan Fenerbahçe gibi diri bir takımdan hem de deplasmanda oyun düzenlerini bozarak galip gelmek, içeride oluşabilecek kaos ortamına adeta su serpti. Bir puandan öte üç puana ilaç gibi ihtiyacı olan takımın bu sebeple kendine olan özgüveni bir nebze de olsa yerine gelmiştir diye umuyorum.
Bununla birlikte İsmail Hoca da rahat nefes alacaktır ki nihayetinde birkaç haftadır ortaya konulan oyun ve skordan ötürü büyük bir baskıyla yaşıyordu. Aldatıcı bir görüntü olmazsa umut ediyorum bu maç fitili ateşleyen bir kıvılcım olur ki bunu zamanla gümbür gümbür yanan bir ateşe dönüştürürüz. Galip gelinen bir maçın aslında düşünce ve görüşleri nasıl değiştirdiğini nerdeyse somut anlamda gözlemlerken umuda doğru yolculuğa çıkmak tam da bu noktada baş gösteriyor. Böylesine bir maçın ardından elbette Marko Jevtović, Abdülkerim Bardakçı, İbrahim Sehić ve Artem Kravets'e dokunmadan olmazdı. Sehic takıma öyle bir oturdu ki onun yokluğunda geçecek bir müsabakanın olmasını düşünmek bile istemiyorum. Kravets, attığı golde gerek topu kontrol etmesiyle gerek sürmesiyle gerekse son dokunuşuyla ben klas oyuncuyum mesajı verirken Abdülkerim de ben bu takımın gelecekteki kaptanı olmaya adayım dedi. Tabi ki haftanın kahramanı Jevtović'ti. Geçen hafta talihsiz bir şekilde kendi ağlarımızı havalandıran oyuncu şimdi de Kadıköy'de öyle bir jeneriklik gol attı ki aklıma maziden Torje geldi.
Hey gidi günler diyerek bir ah çekip milli aranın hemen ardından geçen hafta da dediğim gibi bakalım kuru kavaktan nasıl ses çıkmaya devam edecek, bekleyip göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.