Sille’nin Mağaraları
Sille, Anadolu uygarlıkları içinde önem arzeden, kültürlerin bir arada yaşadığı özel bir mekândır. Doğal silüetiyle ve bu silüetle bütünleşen tarihî izleriyle, sivil mimarîsi ve yerleşim dokusuyla; örf, adet ve gelenekleriyle, bağ bahçe ve mağaralarıyla farklı yaşam tarzına sahip bir yerleşim yeridir.
Tarihi yaklaşık olarak 5 bin yıl öncesine kadar gitmektedir. Yapılan kazılarda M.Ö. 8. yüzyıl Frig’lere ait bazı kalıntılara rastlanmıştır. Roma döneminde yerleşim bölgesi olarak kullanılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini taşıyan yapıların varlığı bu bilgileri kanıtlamaktadır.
Selçuklular 11. yüzyılda Konya’yı ele geçirip başkent yapmışlardır. Konya’nın Selçukluların başkenti olmasıyla birlikte buranın önemi daha da artmıştır. Daha sonraki yıllarda Haçlı ordusu tarafından Konya’nın ele geçirilmesiyle birlikte bu bölge talan edilmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin hakimiyetinden sonra Konya ile birlikte bu köyü de Karamanoğulları yönetmeye başlamıştır. Daha sonraki yıllarda Karamanoğulları ve Osmanlı Devleti arasındaki mücadele bu topraklar için de devam etmiştir. Yapılan mücadeleler sonrasında bölge kesin olarak Osmanlı Devleti hakimiyetine geçmiştir. Köyün isminin nereden geldiği konusunda ise kesin bilgi sahibi olmasak da su perileri anlamına gelen “Sylla”dan geldiği düşünülmektedir. Günümüzde Sille olarak anılmakta ve Selçuklu Belediyesi’nin mahallesi konumundadır.
M.S.327 yılında Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena, Hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış, buradaki ilk Hristiyanlık dönemlerine ait oyma mabetleri görmüş, Sille’de bir mabet yaptırmaya karar vermiş ve temel atma törenine bizzat katılmıştır. Aya-Elena Kilisesi, asırlar boyunca onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait Taş Câmi başta olmak üzere câmiler, Hacı Ağa Hamamı, Subaşı Hamamı, çeşmeler, köprüler gibi Türk İslâm eserleri de bulunmaktadır.
Sille Subaşı Mahallesi’nde bulunan M.S.11. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen mağaralar, Sille kentsel sit alanı içerisinde yer alan arkeolojik tescilli mağaralardır. Sille’nin güneyinde bulunmakta olan mağara kiliseler, Sille için önem taşıyan tarihi varlıklar arasındadır. Erken Hıristiyanlık dönemine ait olan bu kiliseler dağ yamacındaki kayalara oyulmuştur. Kiliselerin tavan, taban ve duvarlarında bir çok resim bulunmaktadır. Koimesis Tes Panagias Kilisesi, kayalar oyularak yapılmış muhteşem işciliğe sahip, dönemin mimari dehası olarak da gün yüzüne çıkıyor.Bölümlerinin, iki farklı dönemde yapıldığı düşünülen lilisede çeşitli mezarlar ve hala dikkat edildiğinde net bir şekilde görülebilen freskler bulunmaktadır. Klisenin kuzey duvarında Hz.Meryem’in ölüm sahnesini canlandıran freskler de günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Bu alanda ikisi mağara kilise olmak üzere yaklaşık 40 adet mağara bulunuyor ve bu kiliseler de Banaya olarak adlandırılıyor.
Birçoğu, gerek dış etmenler gerekse bakımsızlıktan dolayı tahrip olsa da hala içerisinde bulunduğumuz zaman dilimine kadar gelmeyi başarmıştır. Kapadokya ve Ihlara Vadisi’nde ki kiliselere benzerlik gösteren bu alan, Kasım 2001 tarihinde 4328 sayılı kararıyla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nca kentsel sit alanı ilan edilmiştir.
HASAN DURUCAN
KAYNAK:Medeniyetler Şehri Konya Broşürü ve https://www.gezgezinsani.com/konya-sille-koyu/ sitesinden alıntılar yapılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.