ÇALIŞMAK ve MUTLU OLMAK
Ülkemizde çalışan sınıfı imkan ve hakları konusunda, son yıllara kadar gelenekçi bir yapıda, birbirinden görerek ya da uygulanan örnekleri duyarak bir yönetim şekli geliştirilmiştir.
Ancak baş döndürücü bir hızla değişen dünyada insanların, ihtiyaçları talepleri, çalışanlar kesimi olarak beklentileri de zamana ayak uydurup değişmeye başladı, bu noktada işveren diye tabir edilen yatırımcı, müteşebbis ya da ticaret erbabı olan işletmelerin buna bakışları değişti mi ya da karşılamak noktasında yeterli destek sağlanıyor mu?
Genel itibarı ile bakıldığında ülkemizde çalışan hemen herkesin aklının bir yerinde yurtdışında güzel tatmin edici bir maaşla bir işte çalışma hayali vardır. Bu hem beyaz yaka denilen, herhangi bir fakülteden mezun olmuşlar, hem mavi yaka denilen ara eleman kesiminde hem de gri yaka denilen işçi kesiminin aklının ucundadır.
Peki bunun sebepleri ne olabilir? Ailesinden, yaşadığı topraklardan, kurulu düzeninden kilometrelerce uzakta neden insanlar çalışmayı isterler, ya da şimdilerde her yerde araçlarına rastladığımız gurbetçi diye tabir ettiğimiz vatandaşlarımız bu yolda ömür çürütüyorlar. Bu iki sorunun da sebebi aynı, daha iyi ekonomik şartlar, daha iyi bir yaşam tarzı.
Ülkemizdeki gelir dengesizliği devlet dahil tüm kesimlerin ortak sorunu, tüm ilgili makamlar bunu çözümü ile ilgili geniş bir çalışma sergilemekte ama bulunan çözümler her zaman geçici ve tam anlamıyla çözüm diye anılamayacak çareler, üretici ürettiği malın gerçek değerini kazanamamaktan, ticaret erbabı sattığı ürünün yerine yenisini kolayca koyamamaktan, çalışanlar ise hem ekonomik hem de sosyal anlamda haklarını tam alamadıklarından şikayetçi.
Bu konularda herkesin yakındığı sorunlar farklı farklı, sanırım bu biraz da yaradılışımızda ki hikayede olduğu gibi, hep daha iyisini talep ettiğimiz için kendimizi sürekli alacaklı olarak görmemizden de kaynaklı olduğu düşünülebilir.
Bugünkü durumda bu talepler en alt düzeyde kalmak durumunda çünkü global ölçekte yaşanan salgın ve ardından gelen kapitalist ekonomiye sahip ülkelerin ekonomik daralmaya gitmeleri, kendi ekonomik ikballeri için dünya ekonomisi üzerindeki tehlikeli hareketleri bizim ülkemiz gibi kırılgan ve gelişmekte olan ekonomiler için sarsıcı nitelikte sonuçlar doğuruyor. Bununla baş edebilmek için yabancı sermaye ve dış borç ödemeler dengesinde gayet güçlü bir durumda olmak gerekiyor, bunun en büyük destekçisi ise ülkede üretilen ürünlerin dış pazarlarda satılabilir olması.
Bütün bunları düşünürken, sırtında bütün bu süreçlerin yükünü taşıyan kesim ise çalışan kesim, az ya da çok, iyi ya da kötü herhangi bir işe sahip olanlar ne kadar şanslılar çünkü zaman artık kimseye acımıyor ve kimse kimsenin elinden tutmuyor. Patronlar ise yaşanan ekonomik daralmaları bahane ederek elde etmeyi hedefledikleri kar oranlarına yaklaşabilmek için çakışanlarından fedakarlık bekliyor. Çalışanlar ise patronlarının kendilerine daha fazla şart dayatmamalarını talep etmekte. Çünkü günümüz ekonomik şartlarında makas iyice açılmakta, artık insanlar ya zor geçinir durumdalar, ya da kazançlarına kazanç katmakta. Eskiden “orta direk” diye anılan hayatının bir noktasında bir şekilde bir şekilde birikim yaparak bir ev ya da araba sahibi olabilen insanlar artık zor geçinir bir durumda.
Ne yazık ki kabul etmekte herkesin zorlandığı bu durum bizim ülkemizde düzeltilmeye çalışılan bir sorun, dünyanın diğer tarafında insanlar bırakın bir düzenli gelir elde edebilmeyi, yiyecek ekmek ya da içecek su bulamamaktan hayatını kaybetmekte. Bir işi olup çalışabilme imkanı bulabilenler ise ağır şartlar altında uzun ve yorucu saatler karşılığında ailesinin ancak birkaç günlük gıda ihtiyacını karşılayabilmekte ve yaşam şartları mukayese edilemeyecek kadar zor.
Bu noktada her insan farklı fikirlere sahip olabilir, bu da doğal bir durum, ancak, yaşadığımız zorlukları imkanlarımızın eksiklikleri aslında gerçek düşünmemiz gerekenler mi, yoksa mevcut durumumuzla barışık yaşayıp bizden daha zor şartlarda olan insanlarımız için yapabileceğimiz şeyler için çaba mı göstermeliyiz, bu tamamen bizim hayat anlayışımızla doğru orantılı. Bence işyerinde kendini mutlu hissetmenin yolu da bundan geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.