Hümeyra KARADAĞ

Hümeyra KARADAĞ

Her şeyin başı temel eğitim

Her şeyin başı temel eğitim

Önemli bir haftaya başlıyoruz. 6 Eylül itibariyle çocuklarımız uzun süre sonra tam zamanlı olarak okula gitmeye başlayacak. Hem onlar hem veliler heyecanla pazartesi gününü bekliyorlar. Önümüzdeki haftalarda pandemi sürecinde yaşanacak gelişmeler, okulların yüz yüze devam etmesinde önemli bir etken olacak. Umuyoruz bundan sonra okullarımız tekrar kapanmadan eğitim öğretim sezonuna sağlıklı bir şekilde devam ederler…

Eğitim bir ülke için en önemli konulardan biridir. Eğitim sayesinde her sektörde önemli insanlar yetişirler. Bizim eğitim sistemimiz de yüzyıllardır medreselerden üniversitelere devam etmektedir. Bunlardan bir tanesi de cumhuriyetin ilk senelerinde faaliyet göstermiş olan Köy Enstitüleri’dir. Bununla ilgili güzel bir hikayem var…

ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?

Daha ilkokuldayım. Evde telefon çaldı. Koştum, açtım. Babamın okul arkadaşı Kerim amca. O da babam gibi öğretmen. Çocukluğumuzun öğretmenleri işte… İki söz arasında hemen birkaç soru, her fırsatta öğretmenliği yaşıyor ve yapıyor. Telefonda hemen sınav başladı…

-Zafer, İstiklâl Marşımızı kim bestelemiştir? -Zafer, Konya’nın plakası kaç?

Hepsini yanıtlıyorum. Ardından o zaman bana çok garip gelen bir soru geliyor:

-Zafer, ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER? Şaşırıyorum.

-O nasıl soru Kerim amca?

Kerim amca telefonda uzun uzun gülüyor. “Bak” diyor “okulun akıllısı Zafer. Yanıtını bilmediğin bir soru buldum işte! Şimdi telefonu babana ver. Sonra da babana sor. O sana yanıtını verir.”

Babamla Kerim amcamın telefon görüşmesi bitince, babama soruyorum:

– Baba, Kerim amcam sordu. On yumurta kaç öğretmen eder?

Babam da gülmeye başlıyor. Ardından, gülerek başlayan ama bittiğinde ikimizin de gözyaşlarıyla yıkanan aşağıdaki öyküyü anlatıyor:

Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin yaklaşık yirmi kilometre güneyinde yan yana iki orman köyü vardır. Boşnakköy ve Armutlu. Her iki köyde de hayat zor, insanları yoksuldur.

1950 yılının güneşli bir Temmuz sabahında, bu iki köyün en çalışkan iki öğrencisi Ali ve Kerim, birkaç yıl içinde öğretmen okullarına dönüşecek olan Köy Enstitüsü sınavına katılmak için ilçe merkezine yola çıkarlar. Tabi yürüyerek. Ali’nin elinde küçük bir sepet ve sepetin içinde on tane yumurta var. Evde para olmadığından, annesi ilçede satıp, sınav için lazım olacak kalem, silgi gibi ihtiyaçları alması için bu on yumurtayı, biraz kendi evinden, biraz da komşulardan toplayarak Ali’ye vermiş.

 

Kerim’in ailesi daha da fakir olduğundan, Kerim’de o da yok. Yaklaşık yirmi kilometre yolu yürüyerek ilçe merkezine ulaşıp, hemen bir bakkala giriyor ve on yumurtayı satarak bir kalem ve bir silgi alıyorlar. Kalemi de silgiyi de ikiye bölerek paylaşıyor ve sınava giriyorlar.

İkisi de başarmıştır. Ancak bilmedikleri bir şey var. Sınav iki gün. Bu iki küçük köylü çocuk, sınava girip akşama köylerine dönmeyi düşünürken, şimdi Hükümet Konağı’nın önünde, neredeyse ağlamaklı geceyi nerede geçireceklerini bilmeden, bir aşağı bir yukarı yürümekte…

Cadde üzerindeki evlerden birinde, bu iki köylü çocuğa merakla bakan bir kadın onları eve çağırır. Durumu öğrenince onları doyurur. Akşama eşi de işten gelir ve çocukları o gece misafir ederler. İkinci gün de sınav başarılıdır. Birkaç ay sonra Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü’ne kayıt ve ardından şanla şerefle geçen otuz yılı aşkın öğretmenlik yaşamı…

Babam, öykünün sonunu şöyle bağladı:

BAK OĞLUM, KÖYDEN ON YUMURTAYLA ÇIKAN İKİ ÇOCUĞUN ÖĞRETMEN, SUBAY, MÜHENDİS, MİLLETVEKİLİ HATTA CUMHURBAŞKANI OLABİLDİĞİ YÖNETİME “CUMHURİYET” DENİR.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hümeyra KARADAĞ Arşivi