TARİHİMİZ HEP ŞANLA DOLU AMA 30 AĞUSTOS BAŞKA
Yunan saldırısı tüm şiddetiyle başladı 1920’de… Hedef, Türk’ün boynuna esaret kemendini takarak Batı Türkeli’ne sahip çıkmak…
Güzel yurt köşeleri elden gitti bir bir… Kanla yoğruldu kara toprak; kanla sulandı Afyon, Kütahya,
Eskişehir…
Ancak düzenli ordularla “Dur!” denebilirdi düşmana… Ve bir ordu yaratıldı yoktan… Bir ordu ki; yediden yetmişe dek kadın, erkek…
Silah yokmuş, üniforma yokmuş, ayakta postal yokmuş; ne gam… Diş var, tırnak var, o yenilmez yürek var ya… Ölümüne saldırdılar düşmana…
Bu inançla yalnız düşman değil, Türk Milleti’nin ters giden talihi de yenildi İnönü’de… Ardından yeni destanlar yazıldı sırasıyla… İşte Aslıhanlar, Afyon, Kütahya… İşte Eskişehir, Dumlupınar,
Sakarya…
Türk Ordusu’nun Sakarya’da kazandığı zaferin bir başka benzeri yoktur yeryüzünde… Bu savaş, bir milletin kaderini değiştiren 22 gün, 22 gecelik yaman bir uğraştır. Bu savaş, insanlık duygularından yoksun, vahşi ve saldırgan düşmanın ensesinde patlayan Türk’ün demir yumruğudur. Bu savaş, haksız, şuursuz ve kirli bir istila emelinin, Sakarya’nın köpüren sularında boğuluşudur. Başkomutanından en son erine kadar bütün bir ordu, Türk gücüne ve Türk yenilmezliğine olan büyük inançla tek vücut olmuş; baştan başa kin, boydan boya hınç kesilmişti. Bu yıllardan beri yok edilmek istenen Türk neslinin süngüleşmiş, mermileşmiş bir iradesiydi sanki…
Taarruz pek yaman sürüyordu 26 Ağustos’ta… Akşam olurken ordularımız düşman mevzilerinin bir kısmını ele geçirmiş; Ahır Dağı’nı bir mızrak gibi saplamıştı düşmanın bağrına…
Yunan mevzilerini teftiş eden bir İngiliz generalinin “Türkler bu tahkimatı altı ayda aşarlarsa, bir günde aştık diye öğünebilirler” dediği yer, dört gün gibi kısa zamanda geçildi. Parola kısa ve kesindi:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir… İleri!”
Eskişehir’den, Sakarya’dan, İzmir’den Yunan kaçıyordu… Kaç ha kaç… Kemal’in Askerleri kovalıyordu peşlerinden ta Afyon’dan beri; dört nala, çala kırbaç…
Artık zafer yakındı, uzansak tutacaktık sanki… Günlerce açlığa, susuzluğa meydan okumuş, umutla el birliği etmiş bir ordunun yalın ayaklarındaki sızıydı o zafer
Yuvalarını, bebelerini terk ederek askere cephane taşıyan kadınların sırtındaki ağrıydı o zafer… Evini, yurdunu, bağımsızlığını kaybetmesine ramak kalmış; kanlı gözyaşlarıyla cepheden haber bekleyen
bir milletin sevinç çığlıklarıydı o zafer…
Ve biz, o zafer uğruna vuruşa vuruşa ölmeye ant içmiştik…
Sakarya boylarında her karış toprak, kahraman Türk’ün kanıyla sulandı, hamurlaştı. O topraklar
Çanakkale kadar vatanlaştı, o kahramanlar Kür Şad kadar yüceldi, destanlaştı…
Son zafer kazanılmıştı artık… Kara bulutlar dağılıyordu üzerimizden… Gün bir başka doğuyordu o bilinmeyen tepelere…
Türk tarihinin akışı değişmişti 30 Ağustos sabahı… Başbuğ Mustafa Kemal’in önderliğinde vatan uğruna şahlanan Türk Milleti, Sevr Antlaşması’nı parçalayarak Kurtuluş Savaşı’nı kazanmış ve “TÜRK” adını taşıyan devletinin temeline ilk harcı koymuştu.
30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.