Tıp Bayramı
Son yıllarda sosyal medya kullanımının artmasıyla daha önce anlamlarına dikkat etmeden geçirip bitirdiğimiz günler, artık belki bir sosyal medya hikayesi veya paylaşımı ile dikkatimizi çekiyor. Yaklaşan 14 Mart’ı da yine mesajlaşma uygulamaları üzerinde gelen bildirimlerle veya sosyal medyada denk geldiğimiz bir hikaye ile yaşayacak ve bu paylaşımlarla 14 Mart’ın ülkemizde Tıp Bayramı olarak kutlanan bir gün olduğuna dikkatimiz çekilecek. Ancak yine sosyal medya kullanımı ve hızlı tüketime dayalı alışkanlıklarımız nedeniyle dikkatimiz birkaç saniye bu konu üzerinde durduktan sonra dağılacak ve bir sonraki paylaşıma veya hikayeye devam edeceğiz. Ancak yaşadığımız yıl içerisinde daha da anlam kazanan Tıp Bayramı’nın sağlık çalışanları kadar tüm ülkemiz için de önemli hikayesini bilmek gerekiyor.
14 Mart Tıp Bayramı’nın ülkemizin kurtuluşu ve kuruluşu ile iç içe geçmiş önemli bir hikayesi vardır. 14 Mart 1827 tarihinde II. Mahmut, Osmanlı’nın ilk tıp fakültesi olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi açar. Bu okulda yetişen mezunların Viyana’daki tıp denklik sınavını geçmesiyle okul kısa sürede dünyada da kabul görür ve “fakülte” statüsüne erişir. Kurulduğu tarihten sonra da çok sayıda hekim yetiştirmeye devam eder. Ana binası bugün Sağlık Bilimleri Üniversitesi kampüsü olan Haydarpaşa’daki tarihi binada bulunmaktadır.
Takvimler 1919’u gösterdiğinde İstanbul, İngiliz işgali altındadır ve tıp öğrencileri eğitimlerine işgal günlerinde devam etmeye çalışmaktadır. O günlerde 3. sınıfta tıp eğitimine devam eden Hikmet Boran da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane öğrencileri arasındadır. 14 Mart 1919’da tıp öğrencileri Hikmet Boran önderliğinde üniversitenin kuruluş yıldönümünü kutlayacaklarını söyleyerek toplanır ve ardından işgale karşı tarihi fakülte binasının direkleri arasına Türk bayrağını asarlar. İşgal güçleri protestoyu engellemeye çalışsalar da tıp öğrencilerini durduramazlar. Tıp öğrencilerinin kararlılıkları ve vatanseverlikleri sayesinde karanlık işgal günlerinde İstanbul semalarında dalgalanan Türk bayrağı bir umut ışığı gibi parlar. O günden sonra da 14 Mart ülkemizde Tıp Bayramı olarak kutlanmaya başlar.
İşgale karşı başkaldıran tıp öğrencilerinin sembolü haline gelen Hikmet Boran, tıp eğitimini yarıda bırakarak Kurtuluş Savaşı’na katılır. Sonrasında da Sivas Kongresi’nde tıbbiyelileri temsilen bulunur. Bu kongrede Mustafa Kemal Atatürk’e dönerek, Türk milletinin başka bir ülkenin mandasına girmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini söyler. Mandayı kabul eden Atatürk’ün kendisi olursa da Tıbbiyeliler olarak Atatürk’ün dahi karşısında yer alacaklarını ekler. Bu sözleriyle Atatürk’ün de taktirini kazanan Hikmet Boran, 1940’ta gönüllü olarak Sarıkamış’a doğu hizmetine gider ve orada yakalandığı verem hastalığı sonucu hayatını kaybeder.
Dünyada birçok ülkede doktorlar için kutlanan özel günler vardır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde, anestezinin ilk kez bir ameliyatta kullanıldığı 30 Mart 1842 tarihinin yıl dönümü, her yıl Ulusal Doktorlar Günü olarak kutlanmaktadır. Küba’da Sarı Humma konusunda önemli çalışmaları ile bilinen Dr. Carlos Juan Finlay’in doğum tarihi 3 Aralık, İran’da ise İbn-i Sina’nın doğum günü olan 23 Ağustos, Doktorlar Günü olarak kutlanmaktadır. Bu günlerin her birinin arkasındaki hikaye etkileyici olsa da ülkemizde 14 Mart tarihinin anlamı doktorlar için kutlanan bir günün ötesine geçmektedir. 14 Mart, Türk tıp tarihindeki bağımsızlık aşkının ve fedakarlığın sembolüdür aynı zamanda.
Pandemi sürecinde de görüldüğü üzere Türk hekimleri Hikmet Boran’dan devraldıkları bayrağı fedakarlık ve özveri içerisinde taşımakta ve Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.” sözünün bu yüzyılda da geçerli olduğunu göstermektedirler. Tıp Bayramı’nın arkasındaki hikayenin bilinmesiyle bu yıl 14 Mart tarihi belki de daha çok anlam kazanacak ve hafızalarımızda daha çok yer edecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.