Konya’da 1-3 Ekim tarihleri arasında hiç de alışık olmadığımız bir organizasyon var; Konya GastroFest…

Saray mutfağının en önemli temsilcisi, asırlık lezzetleri ile Türk mutfak kültürünün vazgeçilmez parçası Konya sonunda gastronomide hak ettiğini almak için harekete geçti. 

Türkiye'yi UNESCO tarafından gastronomi dalında "yaratıcı şehirler" ağında Gaziantep, Hatay, ve Afyonkarahisar temsil ediyor. Bu listeye bir de Kayseri eklendi.

Birbirinden eşsiz lezzetleri adeta damak çatlatan Konya mutfağı ise ne yazık ki listede yok. Dahası gastronomi kelimesiyle Konya bugüne kadar pek eşleştirilmedi. Oysa yemek, içecek ve tatlı kategorilerinde 100’den fazla özgün lezzeti bulunan, aşçıların piri Ateşbaz-ı Veli Hazretleri’nin diyarı Konya bu alandaki tüm payeleri fazlasıyla hak etmekte.

Ancak bugüne kadar adım atılmamış, belki markalaşma bilinci olmadığından belki de bu eşsiz yemek kültürünün Konya’da kalması, bilinen haliyle korunup kollanması için vitrine çıkarılmadı.

Konya Büyükşehir Belediyesi, “Konya mutfağı”nı tanıtmak adına çok anlamlı ve yerinde hamleler yapmakta. Popüler yemek programı MasterChef son iki yılda Konya’da çok verimli programlara ve tanıtımlara imza attı. Muhtemelen şefleri ve yarışmacıları bu sene de Konya’da ağırlayacağız. Kim bilir bir sürpriz olur ve bu buluşma GastroFest kapsamında gerçekleşir.

Bunun yanı sıra Konya’nın meşhur lezzetleri gerek Konya Mutfağı gerekse de Kafem markası altında yerleşik halka ve konuklara sunuldu.

Görülüyor ki GastroFest bugüne kadar yapılan tüm çalışmalardan daha kapsamlı olacak.

Ancak yeterli değil… Konya Mutfağı’nın, Selçuklu Saray Mutfağı’nın tanıtımı hız kesmeden devam etmeli. Şeb-i Arus ve Tarım Fuarı gibi kapsamlı etkinliklerinde de GastroFest benzeri çalışmalar yapılmalı.

Konya Mutfağı’nı iyi tanıtıp hafızalara kazıyamazsak kendimizi “Etliekmek Konya’nın mı, Sivas’ın mı yoksa Kastamonu’nun mu?” tartışmalarının içerisinde bulmaya devam ederiz. 

*****

ŞİMDİ DE KİRA FIRSATÇILIĞI TÜREDİ

Malum ülkemizde son günlerde bir pahalılık furyası başladı. İğneden ipliğe her şeye zam gelmekte.  Dahası herkes kendi kavalını çalmakta, tutturabildiğine alıp satmakta. Zam yağmurundan en fazla nasibini alan ise konut fiyatları ve ev kiraları.

Ne yazık ki şehrimizde artık kiralar uçmuş durumda. 25-30 yıllık binalara 2500 TL’den başlayan fiyatların talep edildiğini görüp duymaktayız.  Yazıktır, günahtır. Her şey ateş pahasıyken kiraların da yükselmesi gayet normal ancak 2 kat yükseliş neyin nesidir. Şimdi kiracısı olan tüm ev sahipleri kiracı çıksın diye gözüne bakıyor ya da onu çıkmaya zorluyor. Çünkü içeride oturan çıksa yeni kiracıya en az 1000 TL daha yukarıdan kapılar açılacak.

Ekonomimiz serbest piyasa ekonomisi ancak bu serbestlik tek taraflı olmamalı. Bu noktada adım atılması artık zorunluluktur. Gıdadan dayanıklı tüketim maddelerine, konuttan elektriğe, suya kadar her şeyin zapturapt altına alınması şarttır. Tüm tüketim kalemleri için fiyat tespit komisyonları oluşturulup değerleme yöntemiyle 6 aylık ya da yıllık fiyat belirlemeleri yapılmalı. Yoksa gıdanın üretim, sevkıyat, depolama ve pazarlama maliyeti ortadayken satıcı etiketleri şişirmekten, kârına kâr eklemekten yüksünmez biz de pahalı yemeye devam ederiz.

Unutmayalım her zam yeni zamları doğurur ve fiyatı artan hiçbir şey de asla eskiye dönmez.