LOTUS ÇİÇEĞİ
Evet, o efsanevi çiçek; balçığın derinliklerinden süzülüp, tertemiz yapraklarıyla gün ışığına merhaba diyor. Peki, bu çiçek bize ne anlatıyor?
Lotus (nelumbo nucifera), Uzak Doğu’nun sembolü olarak bilinir. Ama aslında Anadolu’nun sulak alanlarında, göletlerinde hatta baraj kıyılarında bile rastlayabiliriz. Kökleri çamura gömülüdür, yaprakları ise suyun üstünde asla ıslanmadan durur. Bilimsel adı “hidrofobik yüzey” yani su damlacıkları yaprağa değdiği anda yuvarlanıp düşer. Bu, doğanın kendi kendini temizleme mekanizmasıdır.
Lotus etkisi denen bu özellik, bugün nano-teknoloji ürünlerinden araba boyalarına kadar pek çok alanda ilham kaynağı olmuştur.
Madem ki lotus; zorluklardan, güçlüklerden beslenerek zorlu koşullar altında safiyetin ve güzelliğin yükselişinin sembolüdür. O zaman bize düşen lotus olabilmektir. Lotus gibi; kirlenmeden, yılmadan, güzelleşerek yaşamak lazım bu hayatı. Biz lotus olalım ki etrafımızı onun çiçeği gibi güzelleştirebilelim.
Peki biz bireyler olarak lotus olabilir miyiz? Elbette. Köklerimizi çamura salalım zorluklardan kaçmayalım, onlardan beslenelim. Bir iş kaybı, bir hastalık, bir ayrılık… hepsi çamur. Ama o çamur, bizi daha güçlü kılacak besinleri taşır.
Yapraklarımızı temiz tutalım: Kin, öfke, dedikodu… Bunlar su damlaları gibi üzerimize yapışmasın. Affetmek, unutmak, ilerlemek; işte lotusun sırrı.
Lotus çiçekleri genellikle üç gün kadar yaşar. Biz ise elbette bilmiyoruz ama ne kadar ömrümüz varsa aldığımız her nefes ölçüsünce lotus gibi mücadeleci ve güçlü olmak zorundayız. Bu bizim asli görevimizdir. Biz bu dünyaya mücadele için, inandığımız değerler doğrultusunda yılmadan savaşmak için geldik. O yüzden varlık sebebimizi unutmadan dünyamızı güzelleştirmek adına mücadeleye devam.
Kalın sağlıcakla…