Hüseyin Altay

Hüseyin Altay

Konya’ya kötülük mü yoksa bulunmaz bir nimet mi?

Konya’ya kötülük mü yoksa bulunmaz bir nimet mi?

Birkaç gün önce gördüğüm bir twitter paylaşımı fazlasıyla ilgimi çekti. PANKOBİRLİK tohumculuk deneme tarlasında bu topraklara fazlasıyla yabancı olan soya fasulyesini yetiştirmiş. Günlerdir “Nasıl olur?” sorusu ile boğuşmaktayım.

“Karadeniz’de ya da Çukurova’nın bereketli topraklarında yetiştirilen bu ürün neden Konya’da ya da Anadolu’da yetiştirilsin ki? Hem su nerede? Bu bitki suyu sever. En az 4 kez sulamak gerekir. Kuraklıktan inim inim inlerken bu da neyin nesi?” derken daha da öte ye gidiyor ve bunun bu topraklar için büyük bir bir kötülük olduğu kanısına varıyorum. Öfkeyle kaleme sarılmamak için kendimi frenlemeye çalışıyorum; ancak beynimi kemiren kurdu da yenemiyorum: “Yeni obrukların oluşması için mısırdan sonra soya fasulyesi mi ovayı sarıp sarmalayacak.”

Aradan birkaç gün geçtikten biraz durulduktan sonra “neden” sorusuna tatmin edici bir yanıt bulmak adına internette biraz araştırma yaptım.  Soya fasulyesinin yetişme koşullarını, su isteğini, kullanım alanlarını okumaya başlıyorum. Araştırmalar, bilimsel makaleler vs…

Geldiğim nokta ise başlangıcın tam tersi bir nokta. İsterseniz birlikte bakalım.

Soya bitkisi, ülkemize de ilk kez 1930’lu yıllarda girmiş ve uzun yıllar boyunca sadece Karadeniz bölgesinde tarımı yapılmıştır. Son yıllarda 2. ürün olarak Ege ve Akdeniz bölgelerinin sulanır alanlarında yetiştirilmeye başlanmış. Soyanın tarımı bugün için ağırlıklı olarak ise Çukurova Bölgesinde yapılıyor.

Peki soya fasulyesi ne işe yarıyor? Sadece şark kurnazlarının Antep fıstıklı baklavada bezelye ile birlikte katkı maddesi yapmasına mı? Elbette değil.

Kolesterol ve doymuş yağlar içermeyen yapısı, yüksek kaliteli protein içeriği ile çok yönlü bir bitki olan soyanın, yağı çıkarıldıktan sonra kalan unu ya da küspesi oldukça besleyici ve protein bakımından fazlasıyla zengin. Bu özelliğinden dolayı gıda sanayisinde bolca kullanılıyor. Hatta dünyada en fazla üretilen ve tüketilen yağ da soya yağı. Bununla birlikte hayvansal yem sanayisinde de soya küspesinin yeri çok büyük ve önemli. 

Soyanın sağlık açısından da kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Gelişmiş ülkelerin tıp çevreleri kendi insanlarını, soyayı özellikle kalp ve kanser hastalıklarına karşı koruyucu olarak tüketmek üzere sürekli bilgilendiriyormuş. Hatta, Amerika Birleşik Devletlerinde bazı soyalı gıda ürünlerinin üzerine, “kalp sağlığına karşı yararlı etkisi vardır” şeklinde uyarıcı ve bilgilendirici etiketlerin konularak kullanılmasına izin verilmiş.

Soyanın dikkat çeken bir başka etkisi de tarlaya. Yani bu ürün özellikle nöbetleşe ekim için tavsiye ediliyor. Çünkü baklagil bitkisi olarak soya, toprağa azot kazandırarak, kendisinden sonra ekilecek olan ürünlerde verimi arttırıyor ve gübre tasarrufu sağlıyor.

*****

Şahsen benim hiç kullanmadığım ve hatta ürün taklit ve tağşişlerindeki kullanımı nedeniyle

burun kıvırdığım bir üründü. Zira yıllardır haberlerde lahmacunda at eti, köftede sakatat, sucukta da baş eti ve soya tespit edildiği aktarılmakta. Yani soya bir nevi sevimsiz bir gruba sokulmakta.

Birkaç gülük araştırmalarımda soya fasulyesine karşı önyargılarımı yıktım. Hatta merakım da fazlasıyla arttı. Muhtemelen yakında denerim.

*****

Şimdi tekrar başa dönecek olursak; “üreticinin dostu Pankobirlik bunu nasıl yapar, her şeyden önce de kendisi de çiftçi olan, Konya için, Anadolu için, ülke için çırpınan, bu topraklara bir çoban yıldızı gibi doğan Sayın Recep Konuk buna nasıl izin verdi?” diye haklı olarak sorguladım.

Soya fasulyesinin faydalarını görünce de “bu Konya için, Anadolu için bir nimet” dedim.

Ancak bu yıl yaşanan kuraklık, yer altı ve yer üstü sularımızdaki korkunç azalma ve ovanın susuzluktan adeta çatlayıp yarılması kalben mutmain olmamı engelliyor.

Bakalım mısır danelerinden sonra soya daneleri bölge çiftçisi için getirisi yüksek alternatif bir ürün mü olacak yoksa var olan sularımızı da tüketip ovanın bereketli topraklarını aşırı ve vahşice sulanmadan dolayı tuzlu ve çorak bir hale mi sokacak? Zira şekerpancarı gibi çok su isteyen bir ürünü yetiştiriyoruz. Mısır tarımı ile birlikte de yer altı sularının canına okuduk obrukların fitilini ateşledik.

Konya Şeker’in, Pankobirlik’in ve Sayın Başkan Recep Konuk’un bu topraklara sayısız kazanımları olduğu gerçeğini de göz önüne alarak iyimser olup “vardır bir bildikleri” diyorum. Ancak bu konunun çok teferruatlı bir şekilde masaya yatırılması ve bilim insanlarından görüş alınması şart. Yaptık oldu mantığı yanlış. Her zaman ifade ettiğim gibi bölgesel ürün destinasyonu çıkarılmalı ve buna göre teşvikler verilmeli.

Tüm çiftçi ve üreticilerimize de önce pancar hasadı ardından da hububat ekim dönemi için bol bereketler ve kolaylıklar diliyorum.  

 

Görüş ve önerileriniz için; 

BBN Haber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Altay'a yazabilirsiniz

Twitter: @huseyinaltay26

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Altay Arşivi