Polonya’nın En Güzel Şehirlerinden Krakow
Polonya tarihi ve kökenleri olan bir ülkedir. Polonya ile tarihsel bir geçmişe sahibiz. Osmanlı Devleti zamanı Lehistan olarak bilinen bu ülke işgal edildiğinde bile Osmanlı elçileri kabul ettiğinde Lehistan elçisini sormuştur. Yine İstanbul’un Beykoz ilçesinde Polonezköy ise 1830 yılında Polonya’da olan siyasi ayaklanmada hükümet başkanı ve Polonyalı sürgünlerin siyasi Lideri olan Prens Adam Czartoryski tarafından 1842 yılında kurulmuştu. Yine Polonya yakın dönemde Ukrayna- Rusya savaşında ismini daha çok duymuştuk. Bunun sebebi ise Ukrayna ile sınır komşusu olmasıydı.
Avrupa seyahati planladığım zaman ilk olarak Polonya’yı düşündüm. Orada ziyaret etmem gereken bazı dostlarımız vardı. Türk Arkeolojisine bazı önemli katkılar yapmış olan Arkadiusz Marciniak Hoca ile buluşmak ve güzel bir zaman geçirerek ondan hep Krakow tarihini hem kültürünü dinleme fırsatım oldu.
Ankara’dan uçağa bindiğim zaman yolcuların 3/2 sinin Türk olduğunu gördüm. Bunlardan bir kısmının da Erasmus öğrencisi olduğu belliydi. Havalimanından Old Town tramvay ile sadece 15 dakikalık mesafededir. Şehrin ana kalbi olarak kabul edilen Ana Pazar Meydanı (Rynek Główny) Avrupa’nın en büyük Ortaçağ meydanıdır. Bu meydan da 13. yüzyıldan kalma Sukiennice (Kumaş Pazarı) ve Aziz Meryem Bazilikası gibi önemli yapılar bulunmaktadır. Aziz Meryem Bazilikası’nın içindeki Gotik ahşap sunak ve her saat başı çalınan ünlü trompet sesi ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Old Town etrafının bir yeşil alan olarak parkla çevrilmesi de güzel bir detaydır. Orta Çağ döneminde Old Town’a giriş yapılan tek kapının kuzeydeki St. Florian’s Gate (Brama Floriańska, Florian’ın Kapısı) olduğu bilinmektedir. Bu kapının önemi kraliyet ailesinin şehre girdiği kapıdır. Daha sonraki dönemlerde başka kapılarda eklenmiştir. Old Town’un en güneyinde Wawel Kalesi bulunmaktadır.
Kral ve Kraliçenin Florian Gate‘den girip Kraków’s Royal Road’u (Krakow Kraliyet Yolu) takip edip sırası ile St. Florian’s Gate, St. Florian’s Street (ulica Floriańska), Market Square, Castle Street‘i (Ulica Grodzka) takip ederek Wawel Castle‘e (Wawel Kalesi) ulaşıyorlarmış.
Krakow ile özdeşleşen Wawel kalesi kral III.Casimir’in emriyle yapılmıştır. Vistül nehri’nin kenarında oldukça büyük bir arazi üzerine yayılmış ve İtalyan avlu tarzıyla bir dizi binayı da içinde barındırmaktadır. Kale yüksek bir konumdadır. Tam kalenin Vistül nehri ile birleştiği noktada nehir seviyesinde Krakow’un simgesi olan Smok Wawelski (Ejderha Heykeli) bulunmaktadır. Krakow arkeoloji müzesi de şehrin önemli merkezlerindendir. Müzede Antik Mısır dönemine ait başta mumyalar olmak üzere yüzerlerce eser bulunmaktadır.
Polonya denilince akla gelen olaylardan birisi de Yahudi kamplarıdır. Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı en önemli merkezlerden biridir. Hitler zamanında Yahudilere karşı yapılan bir dizi yaşanmaması gereken olaylar olmuştur. Krakow’dan trenle sadece 40 dakika sürmektedir. Kamp merkezinin kapanış saati 4 olmasına rağmen gittiğimizde biletler tükendiği için asıl kamp merkezine girememiştim. Wieliczka Salt Mine yani Wieliczka Tuz Madeni de grupla gezilen harikulade güzellikte görülmesi gereken yerlerdendir. Yaklaşık 135 metre derine inilen ve 3 saatte tamamlanan bir gezi rotasıdır.
Arek hoca akşam yemeğinde bana bölgenin önemli yiyeceklerinden olan Polonya mantısı Pierogi’yi denememi tavsiye etmiştir. Etli, patatesli ve peynirli gibi opsiyonları bulunmaktadır. Ve hayatımda içtiğim en güzel domates çorbasını da Old Town da içmiş oldum. İnanılmaz lezzetli yemeklere sahipler. Bir tür sandviç olarak tarif edebileceğimiz Zapiekanka her yerde satılıyor ve tüketiliyor. Yine en çok satılan Gofry dedikleri waffle da önemli tatlılarındandır. İlk bakışta hamur işi bir şeye benzeteceğiniz Oscypek yani sıcak peynir özellikle sokak lezzetlerinde kapış kapış satılmaktadır.
Tarihi, doğası ve sıcakkanlı insanlarıyla Krakow her zaman güzel anılarla hatırlayacağım ileride fırsat oluşursa tekrar gideceğim yerlerden biri olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.