Tüketim Çılgınlığı
Çağımızın en büyük hastalıklarından birisi de tüketimdir. Öyle illet bir hastalıktır ki hazzı doyumsuz ve her şeyi tüketmeye endekslidir. Tüketim aslında iki türdür. İlk olarak maddi diğeri ise manevidir. Maddi tüketim alışkanlığı ile başlayan bu süreç manevi tükenmişliğe giderek toplumsal yozlaşmaya gitmiştir. Toplumlar yüzyıl boyunca bu tüketim alışkanlığına yavaş ve sindirtilerek alıştırıldı. Bunu farklı yollarla yaptılar. Görsel ve yazılı basında işlediler. Reklamlarla, broşürlerle, tanıtım afişleri vb. Materyaller kullanarak bizi ikna etmeye çalıştılar.
Mağazalar büyük indirimler, garaj günleri gibi kampanyalar yaparak ihtiyacımız olmayan şeyleri almamızı sağlamışlardır. Eskiden yamalı elbiseler ve tamir olmuş ayakkabılar giyerken, şimdilerde ise sürekli yeni elbiseler ve çeşit çeşit ayakkabılar almaktayız. İnternet çağında istediğimiz her şeye hızlı bir şekilde sahip olabilme lüksü de bizim tüketim çılgınlığımıza zemin hazırlamaktadır.
Peki ya manevi değerlerimizi nasıl tüketerek heba ediyoruz. İnsani ve vicdani olan değerlerimizi geçici bir hayat için harcıyoruz. Hangi amaçla bu değerlerimizden vazgeçiyoruz? Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla iyi değerlerimizi yitiriyor bazı değerlerimizi de içini boşaltarak tüketiyoruz. Merhametimizi, vicdanımızı, saygımızı sadece geçici bir menfaat için harcar olduk. İyi duygularımızı sanal alemde tükettik. Sevgiyi, aşkı ve samimiyet gibi duygularımızı başkalarını manipüle etmek için kullandık. Asıl amacından kopararak bürün insani duygularımızı ne yazık ki bitirdik. Acılar üzerinden reklam yapan, başkalarının acizliğini kendi çıkarı için kullanan insanlar olduk. Kendi öz saygı ve değerlerimizi yitirdik. Maddi ve manevi olarak her şeyi tükettik. Geriye sadece içi boş duygusuz robot insanlar kaldık...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.