ATEŞİ KİM YAKTI?
Ormanlar değil, algılar yanıyor…
Dünya yanıyor. Sadece ağaçlar değil; zihinler, politikalar, değerler ve sistemler de tutuşuyor.
Ve bu yangınların çoğu, kibritten değil; küresel bir akıldan çıkıyor.
Bugün orman yangınlarını yalnızca “kuraklık” veya “iklim değişikliği” başlığıyla izah etmek, bu yanan gezegenin gerçek haritasını gizlemektir. Çünkü sahnede sadece ağaçlar değil, yeni dünya düzeni inşa etmek isteyen aktörler de var.
Yangının Arkasındaki Küresel Kod
Bu yangınlar bazı bölgelerde doğal sebeplerle çıksa da, bir merkezden kurgulanan medya dili sayesinde artık yangınların algısı, gerçekliğin önüne geçti.
Her yangın, aynı manşetle servis ediliyor: “İklim Krizi Kapımızda!”
Her felaket, aynı hedefe yöneliyor: “Karbon ayak izini azalt, yaşam biçimini değiştir, itaat et...”
Peki neden?
Çünkü kontrollü korku, en kolay yönetim biçimidir.
Ve bu korkuyu “çevre” maskesiyle sunduğunuzda, kimse karşı çıkamaz.
Davos'un Ateşi: İklim Yasaları mı, Zihin Yasaları mı?
Davos merkezli Dünya Ekonomik Forumu, BM destekli kuruluşlar ve küresel sermaye elitleri uzun zamandır tek bir hedefe odaklandı:
"Dijitalize edilmiş, denetimli, karbon kotalı bir toplum modeli."
İklim değişikliği, bu modelin meşruiyet zeminidir.
Yangınlar ise bu zemin için “duygu mühendisliği” görevindedir.
Stratejik okuması,
Yangın sonrası devletlerin eli zayıflıyor, milletler mahkum ediliyor.
Çünkü halk, “felaketlerin çaresi” olarak merkezi kontrolü meşru görmeye başlıyor.
Bu Bir Algı Operasyonudur
Bir yangın, bazen 10 hektar ormanı yok eder.
Ama iyi planlanmış bir medya operasyonu, 10 milyon zihni ele geçirir.
Bugün her kıtada aynı sahne oynanıyor:
Orman yanıyor
Medya ağlıyor
Siyasetçi “acil yasa” çıkarıyor
Küresel fonlar devreye giriyor
Dijital karbon karnesi konuşuluyor
Ve en sonunda: "Yaşam tarzına müdahale" meşrulaşıyor
Yani, ateş doğayı değil, özgürlükleri kül ediyor.
Bu satırlar, devletimize ve milletimize farkındalık kazandırmak için yazılmıştır.
Çünkü bu mesele, sadece çevre bakanlıklarının değil; küreselci üst aklın dayatmasıyla devletlerin kritik birimlerinin ana gündemidir.
Orman yangınları artık sadece:
Ekolojik değil, jeopolitiktir.
Rastlantı değil, senaryodur.
Afet değil, stratejidir.
Bu stratejinin amacı, küresel kontrol düzenini pekiştirmektir.
Yeşil maskeli dijital diktatörlük, “iklim yasaları” üzerinden toplumları çipli bir itaat sistemine sürüklemektedir.
Türkiye Ne Yapmalı?
1. İklim Krizi üzerinden gelen her yasa teklifini, çok katmanlı analizle ele almalı.
2. Yangın sonrası imar izinleri, dış fon destekleri ve STK iş birlikleri özel denetime tabi tutulmalı.
3. Milli medya dili, halkın zihninde bu tür algı operasyonlarına karşı koruyucu zırh olmalı.
4. Küreselcilerin ulus devletleri “Kriz üzerinden yönetim” planları deşifre edilmeli; Davos çevrelerinin ajandası milli bilinçle ifşa edilmeli.
5. Milli teknolojilerle yangın erken uyarı sistemleri, sadece yangına değil, algıya da müdahale edebilmeli.
Zihin Yangınına Müdahale
Ormanlarımızı korumak kadar, milli hafızamızı korumak da stratejik görevdir.
Bugün yanan ağaçların feryadı değil mesele.
Mesele, toplumları yönetilebilir kılmak için çıkarılan küresel yangınlardır.
Ve unutmayın:
Yangının gerçek kaynağı, ormanda değil; pandemide olduğu gibi küresel akıl odalarında, yazı tahtalarında (Think-tank merkezleri, Dünya Ekonomik Forumu, BM’ye bağlı iklim ajansları, bazı STK kisvesi altında faaliyet yürüten yapılar, dijital platformlar) yanmaktadır.
Bu yazı, bir çevre yazısı değildir.
Devletimizin aklına, milletimizin vicdanına ve tüm bilinçli zihinlere açık çağrıdır.
Kalem susmazsa, Ajanda 2030 ve büyük sıfırlama, küresel aldatmaca anlaşılırsa hiçbir vatan yanmaz, zihinler kül olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.