ENDÜSTRİ 4.0 VE İNSANSIZ BİR MEDENİYET TASARIMI
“İnsan unsuru artık hata payıdır.”
Bu cümle, 4. Sanayi Devrimi’nin özeti gibidir. Endüstri 4.0 sadece bir üretim modeli değil; insanın üretimden, istihdamdan, ekonomiden ve nihayetinde sosyal hayattan sistematik olarak tasfiye edilmesinin kod adıdır.
2025 yılı itibarıyla dünya artık yeni bir evreye geçti:
İnsan, sistemin öznesi değil; fazlalık maliyeti.
Endüstri 4.0 Nedir?
Resmi tanımıyla Endüstri 4.0; siber-fiziksel sistemler, IoT (nesnelerin interneti), yapay zeka, büyük veri, 5G ve otonom teknolojilerin birleştiği; üretimin tam otomasyonla insan müdahalesi olmaksızın gerçekleştirildiği bir modeldir.
Ama asıl nedir biliyor musunuz?
İnsan emeğinin sistem dışına itilmesi, beşeri hatanın sıfırlanması değil, beşerin kendisinin sıfırlanmasıdır.
Artık insanlar değil; makine öğrenmesi konuşur. Ustabaşı değil, algoritmalar karar verir. Fabrika değil, akıllı tesis üretir. İnsan artık sistemde “yüksek maliyetli bir risk unsuru” olarak görülür.
Endüstri 4.0'ın Asıl Amacı
Endüstri 4.0’ın hedefi; üretimde esneklik, verimlilik ve hız değil yalnızca.
Hedef: Tüm karar mekanizmalarını insandan alıp, makineler-arası iletişimle yürütecek “yeni bir zihin devleti” kurmak.
Yani istihdamda olmayan, edilemeyen ve edilmesi gereksiz “yeni sınıflar” oluşturmak.
Bu, Marx’ın öngöremediği sınıf: Tamamen faydasız ilan edilen insanlar sınıfı. (Tüm beşeri ideolojilerin ömrü çok kısadır.)
Yeni Dünya Düzeninin Sessiz Felaketi
2025 itibarıyla dünyada büyük üretici firmaların %60’tan fazlası, üretim bantlarını kademeli olarak robotlara devretti.
McKinsey, PwC ve WEF gibi küresel danışmanlık firmalarının raporlarına göre, önümüzdeki 5 yıl içinde yani 2030 yılına kadar 800 milyon insanın mesleği ya dönüşecek ya da tamamen yok olacak.
Ama dönüşen ne?
İnsan mı gelişiyor, yoksa sistem mi insanı dışlıyor?
İnsanın Sosyal Yıkımı Estetikle Sunuluyor
İşsizliğin adı artık “yeni kariyer dönüşümü.”
Yalnızlığın adı “uzaktan çalışma konforu.”
Mekansızlığın adı “metaverse mobilitesi.”
Ama hepsi aynı gerçeği örtüyor: İnsan hayattan siliniyor.
Bugün bir fabrikada 200 kişilik işi yapan hat, sadece 4 yazılım mühendisi ve bir PLC uzmanıyla çalıştırılabiliyor.
Küresel markaların showroomlarında insanlar yok; ekranlar, robot kollar ve dijital temsilciler var.
Yarın ise doktorunuzu, öğretmeninizi, hatta hâkimi bile sadece bir yazılım olarak göreceksiniz.
İnsansız Akıl Sistemleri
Endüstri 4.0’ın ardında yatan küresel strateji; insana değil, sisteme sadakat gösterecek yapay zeka ile yönetilen, otonom bir dünya inşa etmek.
Bu sistemin adını koymak gerekirse: Neo-Totaliter Dijitokrasi.
İnsan değil; veri önemli. Kimlik değil; algoritma. Vicdan değil; hız.
Bunun adı “yeni bir dünya” değil, insansız bir medeniyet kurma girişimidir.
Hakikat Merkezli Bir Endüstri Ahlakı
Bizim durduğumuz yer belli:
Otomasyonu inkar etmeyiz; ama insanı silen sistemi reddederiz.
Verimliliğe evet deriz; ama fıtratı yok sayan modele hayır.
Akıllı üretimi geliştiririz; ama merhameti, hikmeti ve ahlakı merkeze almadan asla.
Çünkü insan, sadece üretici değil; yeryüzünün halifesidir.
Ve insanın yok olduğu bir sistem, ne kadar sürdürülebilir görünürse görünsün, ruhsuz bir mezarlık düzenidir.
Not:
Bu yazı, insanı merkeze almayan üretim modellerine karşı bir uyarı ve vicdani bir duruştur.
Ancak belirtmek isterim ki, ben aynı zamanda sosyal hizmet, toplum ve gençlik danışmanlığı formasyonunun ve uzun yıllar bu alanda profesyonel çalışmanın yanında, endüstriyel otomasyon ve bilgisayar destekli sistemler mezunu, akıllı üretim hatları üzerine çalışan bir firmada yöneticiyim.
Yakında yayımlayacağım bir diğer yazıda, çağın dijital dönüşüm gerekliliklerini, bu geçişe şirketleri ve bireyleri hazırlamanın stratejik önemini, insanı silmeden teknolojiyle yürüyebilmenin yollarını ele alacağım.
Zira mesele makineleri reddetmek değil, makineleşirken insan kalabilmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.