Muhammed Latif Pekkafalı

Muhammed Latif Pekkafalı

HAYATI KAÇIRAN İNSANLIĞA AÇIK MEKTUP

HAYATI KAÇIRAN İNSANLIĞA AÇIK MEKTUP

Bugün sana yazıyorum ey insan!

Bankalarda biriken parana, telefonunun kamerasına, sosyal medya beğenilerine, arabanın hız göstergesine, vücudundaki kas oranına, sevgilinin sana attığı emojiye gömülmüş aklını sarsmak için yazıyorum.

Bugün sana yazıyorum ey “başarılı” insan!

Sabahları motivasyon videoları izleyip “iş bitirici” gibi sokağa çıkan, yapacak listelerini doldurup bir türlü yapacaklarını yapamayan, sürekli daha fazla, daha hızlı, daha zengin, daha ünlü olma hedeflerinin altında ezilen kardeşim...

Bir şeyi unutuyorsun.

Bak!

Gerçekten bak!

Gözlerinin önünde ömür damlıyor.

Tık, tık, tık…

Bir saat gibi, bir musluk gibi, bir nabız gibi…

Ama sen, o akıma körsün.

Çünkü sana küçük yaşta öğrettiler:

➤ “Kazanmayan kaybeder.”

➤ “Para özgürlüktür.”

➤ “Mutluluk, en son model üründür.”

➤ “Kendini gerçekleştirmen lazım.”

➤ “Marka giy, marka ol.”

Sonra ne oldu biliyor musun?

Sen artık bir tüketim makinesine dönüştün.

Hayatın = Sipariş.

Ruhun = Stok.

Hayallerin = Reklam.

Oysa hayat sana ait değildi.

Hiçbir zaman ait olmadı.

Güneş bir an bile sana fatura kesmedi.

Toprak, üzerine bastığın diye senin tapulu malın olmadı.

Hava, ciğerine girerken kart çekmedi.

Ve kalbin, şirket hesabına bağlı atmadı.

Sen bedava gelen bir hediyeyi, parayla satın alınmış bir sanrıya bozdurdun.

Bak sana ne diyeceğim:

Hayat; satın alınamaz.

Hayat; tasarlanamaz.

Hayat; optimize edilemez.

Hayat; “daha iyi bir versiyon”a geçmez.

Hayat sadece yaşanır.

Hem de şu anda, bu nefeste, bu anda.

Şimdi, yüzüne çarpıyorum bu gerçeği:

Senin asıl problemin yoksulluk değil.

Senin asıl problemin fakirlik değil.

Senin asıl problemin yalnızlık değil.

Senin asıl problemin hastalık değil.

Senin asıl problemin; varoluşuna körlüğün!

Sen, kendini kaybettin.

Kendin zannettiğin her şey, sana yapıştırılmış etiketlerden ibaret.

Mesleklerin, rollerin, başarıların, yenilgilerin, güzelliğin, çirkinliğin…

Hepsi yalan.

Ve sana bir sır vereyim mi?

Bu yalanı en iyi kullanan sistemin adı: Kapitalizm.

Ve bu yalanı içselleştiren en büyük dinin adı: Materyalizm.

Sen artık para için, güç için, imaj için yaşayan bir tapınak kölesisin.

Ama tapındığın tanrı, sana asla dönüp bakmayacak.

Peki ya gerçek hayat nerede?

Gerçek hayat; küçük bir çocuğun gözlerinde.

Gerçek hayat; yaşlı bir annenin kırışık ellerinde.

Gerçek hayat; bir bardak suyun lezzetinde.

Gerçek hayat; sessiz bir sabahın huzurunda.

Gerçek hayat; şükredebildiğin her anda.

Ve biliyor musun?

Gerçek hayat ücretsiz.

Gerçek hayat başarı puanı istemez.

Gerçek hayat kimseyle kıyaslanmaz.

Gerçek hayat senin en saf halinle, Yaradan’ın sana dokunduğu anda başlar.

Ben seni uyandırmak için yazıyorum.

İnsan, uyan!

Sen eşref-i mahlukatsın, barkodlu bir makine değilsin.

Sen nefesle var edilmiş, kalple yoğrulmuş bir mucizesin.

Sen, sana biçilen rolleri değil, yaratılışının özünü taşıyorsun.

Kendine dön.

Kapitalin kölesi olma.

Materyalin delisi olma.

Sistemin çarkında dönme.

Sistemin dışında, hayatın gerçek ölçüsünde yaşa.

Belki kaybedersin.

Belki geride kalırsın.

Belki bu sistem içinde “deli” sanırlar.

Ama o gün sen ilk defa insan olursun ve bu dünyada, insan kalmak kadar onurlu bir meydan okuma ve devrimci bir şey yok.

KÖLELİKTEN İNSANLIĞA…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhammed Latif Pekkafalı Arşivi