Muhammed Latif Pekkafalı

Muhammed Latif Pekkafalı

“MEZARLIKLAR KADAR GERÇEK, VATAN KADAR SESSİZ”

“MEZARLIKLAR KADAR GERÇEK, VATAN KADAR SESSİZ”

Bir toplumun geleceğini merak ediyorsanız, mezarlarına bakın.

Kim nerede yatar, kim kimin yanına yatırılmıştır, hangi taşta hangi soyun adı vardır?

Bilin ki; toprağın altında ne varsa, toprağın üstü odur.

Ben Karadeniz’e her adım attığımda mezar taşları fısıldar kulağıma. Bahçede, evin yanı başında, çaylıkta, fındıklığın kenarında, taş duvarın dibinde, arka avluda…

Bir dedenin mezarı belirir. Onun yanı başında ninenin adı yazılı. Az ileride bir dayı, onun ilerisinde bir yiğit, bir anne, bir evlat…

Kimseye “defin ruhsatı” sormaz bu topraklar. Çünkü bu topraklar ruhsattır zaten. Bu bahçeler, sadece ürün değil hatıra verir. Sadece meyve değil millet doğurur. Ve bu insanlar, topraklarını vatan bilmişlerdir, emlak değil.

Bahçeye Gömülen Vatan

Bugün Anadolu’nun dört bir yanında yeni mezarlıklar inşa ediliyor; çevresi duvarlarla çevriliyor, üzerine kamera sistemleri konuyor.

Ama Trabzon’un bir köyüne gidin. Orada ölen biri için “mezarlık yeri” değil, “yer” sorulur.

Çünkü o yer çoktan bellidir.

Bahçede bir çınarın altı, dede mezarının yanı, evin penceresinden görülen yamaçtır.

Bu bir gelenek değil, bir medeniyet şuurudur.

Toprağı Satmak, Hatırayı Satmaktır

Bir zamanlar her evin tapusu kadar mezarı vardı. Çünkü toprağın değeri, üzerine bina dikmekle değil; içine insan gömmekle ölçülürdü.

Bugün bize “toprak alın, değerlenir” diyorlar.

Hayır, biz toprağı değerlenmesi için almayız;

biz toprağı değerli olduğu için bırakmayız.

Toprak öyle bir şeydir ki; bir kere sattın mı, sadece arsayı vermezsin.

Bir parça ecdadı verirsin.

Bir parça geçmişini, bir parça geleceğini…

Bir gün gelir çocukların, senin mezarına yer bulamaz.

Ve böylece senin hikayen, yabancının balkon manzarasına dönüşür.

Kimlik Nüfus Kâğıdı Değil, Mezarlık Taşıdır

Bugün “Ben kimim?” diye soran bir nesil var.

Dünya vatandaşıyım, evrenselim, bireyim, gezginim…

Hayır!

Sen bu toprağın çocuğusun.

Sen bu coğrafyanın güneşiyle yanmış, rüzgarıyla serinlemiş, yağmurunda ıslanmışsın.

Senin kimliğin, hangi bankaya kayıtlı olduğun değil…

Hangi toprağa ait olduğundur.

Senin kimliğin, babanın adını yazan kağıt değil…

Babanın yattığı yerdir.

Bu coğrafyada komşuluk, bahçe sınırında kurulurdu.

Bir cenaze olduğunda, herkes bilir ki:

O kişi, kendi toprağına dönecek.

Haber salınır, dua edilir, kürek tutulur, omuz verilir.

Kimse “hangi mezarlıkta gömülecek” diye sormaz. Çünkü herkes bilir.

Toprak oradadır, vatan oradadır, ev oradadır, ruh oradadır.

Bugün Anadolu’da bu alışkanlık hala diri.

Ama bizler, bu geleneği taşıyan Karadeniz gibi illeri sadece doğayla değil,

medeniyet mirasıyla da örnek almalıyız.

Ey Anadolu insanı, ey taşın altındaki sabır!

Bu vatanın bir evladı olarak tavsiyem şudur:

Toprağını satma!

Bir gün çare bulamazsan, bir gün ekmek bulamazsan,

Yine de ata yurdunu el değiştirme.

Çünkü bu toprak, sadece taş değil…

Kimliktir.

Sadece mülk değil…

Milletin hatırasıdır.

Bir gün bu yazı eski bir mezar taşının gölgesinde okunursa,

Bir dede fısıldar belki:

“Beni toprağıma gömdüler. Çünkü ben onların geçmişiydim.

Ve şimdi onlar bu toprakta kaldılar… Çünkü onlar da gelecekti.”

Toprağı vatan bilenlere selam olsun.

Bahçesine mezar dikene değil,

Mezarıyla toprağına kök salana dua olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhammed Latif Pekkafalı Arşivi