Bir Öğretmen Olarak: Virüsü Bulaştırın!
Yıl 2003. Karma Orta Okulu 7.sınıf.
Sinirli bir sosyal bilgiler öğretmenimiz vardı. Kırk iki öğrenci, monoton geçen bir tarih dersinde sessizce dersi dinliyorduk. Öğretmenimizin yumurta topuk ayakkabısının ve dümdüz bir konuşma tarzının dışında tek ses dahi yoktu. Bazen öğretmenimiz tüm ciddiyeti ile sınıfa soru sorar, inek dediğimiz bir kaç öğrencinin cevabı dışında konuşan da olmazdı. Öğretmenimiz bir arkadaşımla aramızda espri konusu olan bir sözcük söyleyince arkadaşım anında dönüp bana baktı. Göz göze gelince, içten gelen durdurulamaz bir dürtü ile gülmeye başladık. Önce kıkırtı şeklinde olan gülümsememiz öğretmen konuştukça arttı ve adeta bir virüs gibi diğer arkadaşlarımıza yayılmıştı. Tüm gözleri üstümüze çekecek şekilde kahkahalar atmaya başlayınca tüm arkadaşlarımız da kıkırdamaya başladı. Evet doğrusunu söylemek gerekirse olayın sonucu pek iyi bir olmadı ama iki öğrencinin sıkıcı bir ortamda gülümsemesi, bedenen derste lakin zihnen bilmem nerelerde olan öğrencileri dersin içine getirdiği belliydi. Teneffüste tüm öğrencilerin gülerek neye gülmüştünüz soruları ile karşılaşmak, gülmenin dersten daha merak uyandırıcı olduğunu da ortaya koymuştu.
Henüz 9-10 yaşlarındayım. Yazın imam olan emmimin camisinde Kur’an kursuna gidiyorum. Nerededir, şimdi ne yapar bilinmez ama Enes diye bir arkadaşım vardı. Bir Cuma kurs birmiş, biz de camiye gelecek olan cemaat için var gücümüzle caminin temizliği için çalışmıştık. Halıları bir güzel süpürge ile süpürmüş, hatta biraz biraz da halılara gül suyu dökmüştük. İstiyorduk ki camiye gelen cemaat misk kokusuyla adeta bir cennet havası yakalasın. Bir bir cemaat gelmeye başladığında güzel bir gülümsenin yayıldığını görebiliyorduk. Vaaz devam ederken bir bir dolmaya başladı saflar. Her şey tamam, namaz için ayağa kalktığımızda imamın tekbiri ile elleri bağladığımız o an, Enes’ten bir gülme nefes sesini duydum. Bir gülme nefes sesi de benden gelince, yanımızdaki adam önce sağ sonra sola selam verdikten sonra, bizim de yanaklara; önce sola sonra sağa birer tokatı yapıştırdı. Gül kokular içinden ağlama nefes sesleri ile camiden kendimizi zor attık. (Namazda gülmek namazı da abdesti bozar lakin tokat yemek namaz kılma isteğini bozar.)
Bu iki hayat kesitini inceleyelim.
1.Sınıf Ortamı
Gereğinden fazla ciddi öğrenme ortamı: Öğrenme dışında pek çok şeyin geliştiği ortam... Hayallerin içine dalınacak en iyi ortam... Bir kaç kişi dışında dersin dinlenmeyeceği ortam...
Monoton ses tonu: Birçok ninniye taş çıkartacak, bir de yastık olsa dediğimiz ortam...
Yumurta topuk ayakkabı sesi: Hayallerin ritmini yakalayan tek ses.
2.Kur’an Kursu
Camiyi temizlemek: Camiyi temizlerken tüm cemaatin güzel bir ortamda kendini mutlu hissederek namaz kılmasını istemek... Gerçekten temiz niyetlerle yapılmış, aferin denilsin diye de değil... Belki de yapacağımız tüm işlere böyle başlayabilmek...
Gül suyu dökmek: “Cennetin bir kokusu varsa o da gül kokusudur” deyip, çocuk sevinciyle camiyi tertemiz kokutmak... İşi iyi yapmak ve güzel bir şekilde sunmak...
Camide gülmek: Yaptığı işten ve bulunduğu ortamdan dolayı gülümsemek... Eğlenceli kılmak birçok şeyi...
Tokat yemek: Bazen işlerin istenildiği gibi gitmemesi... Tersliklerin ortaya çıkması, moral bozukluğu ve hevesin kaçması...
Namazı bırakmamak: İnanç!
Her ikisinde de ortak bir nokta!
Gülmenin bulaşıcı olması: Gülmenin bulaşıcı olduğunu izlemek isterseniz, Youtube’den “gülmek bulaşıcıdır” yazıp sosyal deneyleri sırası ile izleyebilirsiniz. İzlerken kendinize gülmeyeceğim sözü verip izleyin ve yalnızca bir kaç saniye sonra yüzünüzdeki tebessümü ve hatta izlemeye devam ederseniz kıkırdamayı ve sonuna kadar izlediğinizde sesli güldüğünüzü fark edeceksiniz. İşte gülmek bulaşıcıdır. Bu ders ortamında tam da beklediğimiz bir durum... Gülümsemenin ve eğlenmenin, öğrenme ortamında öğrencileri derste tutacağını düşünüyorum.
Önce kendime ve sonra tüm öğretmenlere naçizane tavsiyem:
- Gülün. Önce de kendinizden başlayın gülmeye.
- Arada laz olun, Arada bir de Trakyalı, Arada bir doğulu, Arada Gonyalı
- Arada bir derse bağıra çağıra arada fıkrayla arada bir de Zurna’yla girin.
- Bazen keloğlan şarkısı söyleyin, bazen de bilinen bir Rap şarkı,
- Her zaman değil, arada bir de şarkı söyleyin lakin uzun hava değil de şöyle eğlenceli
- Dersin içinde abartılı örnekler olsun, mesela uçan pizzalar, kaçan masalar, havlayan eşekler,
- Yazılı sorularında komik şıklar felan...
Gülün.
Siz gülün; çocuklar gülsün.
Gülümsemek bulaşıcıdır.
Bulaştıracaksanız, gülmeyi bulaştırın. Hem de utanmadan!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.