Arka Koltuk Saltanatı
Yazıma başlamadan önce, makamına liyakatle gelmiş, layıkıyla ve Hz. Ömer (ra) düsturuyla vazifesini ifa eden devlet görevlilerini tenzih ederek, peşinen aflarına sığınıyorum. Biliriz ki gemi her ne kadar su alıyor olsa da, onların çabalarıyla yoluna devam edebiliyor.
Sabah, güne başlamadan önce birçoğunuzun yaptığını tahmin ettiğim gibi telefonu elime alır, ilk iş gazete manşetlerine göz atarım. İsteksiz ve ümitsizce sanki bir önceki günün kopyala, yapıştırından ibaret haberleri okurken, içimde tükenmesini sağlanamadığım bir ümitle zihnimde canlandırdığım haberi bulmayı ümit ederim her sabah.
O haber birkaç kez yazıldı aslında geçmişte. Ancak, hemen hepsinde yazı ve teori olarak kaldı, hayata geçmedi, geçebileceği de pek mümkün görünmüyor.
Lafı fazla uzatmadan, ümitle beklediğim haberin manşetini paylaşayım.
“Saltanat arabalarında tasarrufa gidiliyor”.
Kurulmuş alarm gibi, her gece yarısı gelen petrol zammı, dar gelirlinin, orta direğin belini bükmeden öte kamburu çevirmişken, benim vekilim, benim genel müdürüm, benim daire başkanım, şube müdürüm, hepsinden öte kutsal kitabımızda ve hadislerde çokça zikredilen israf, devlet malına sahip çıkma, yetim hakkı yeme konularını bize öğreten benim müftüm, belediye başkanım, rektörüm, dekanım... (unvan saymaktan yoruldum siz ilave edin)
Yahu illa talimat mı gerekir, tasarruf kelimesini lügatinize eklemek için? Şu makam araçlarınızı bir süre de olsa parka çekmek halkla olmak, halk olmak. Sağ arka koltukta oturmak yerine, kendi aracınızın şoför koltuğunda oturmak, emin olun itibarınızdan zerre bir şey kaybettirmez.
Bu tasarruf tedbirleri kanunla, yönetmelikle denendi olmuyor, bunu vicdanınızla yöneteceksiniz, emsallerinize emsal olacaksınız, akım oluşturacaksınız. Bilmeyerek bile olsa girmiş olabileceğiz yetim hakkına kefaret oluşturacaksınız. Akil adamsınız ki o koltuktasınız. O halde bunları siz akledin, Yönetmelik çıkaranın başını yemeyin.
2018 yılında, tarihçi yazar Murat Bardakçı, bir yazısında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın devlete ait makam otomobillerinde tasarrufa gidilmesi talimatını değerlendirmişti.
Yazısında, Birinci Abdülhamid’in sadrazamlığa getirdiği Halil Hâmid Paşa da vazifesine tasarruf tedbirleri almakla başladığını hatırlatan Bardakçı, “Almaya çalıştığı tedbirleri devam ettiremedi, zira sadece iki sene sadrazamlık ettikten sonra kellesinden oldu” diye yazdı.
Tarihçi yazar Bardakçı, “Araba saltanatı” başlığıyla yayımlanan yazısında “Bu israfa son vermenin çaresi 'Bir yerin şerefi, orada bulunan kişiden gelir' sözünün benimsenmesidir” diyerek şu noktalara dikkati çekti.
“Devlet büyüklerine tahsis edilen arabalar meselesi bizim hayli eski, hattâ neredeyse iki asırlık derdimizdir! Tasarruf etmeye karar verildiğinde ilk akla gelen arabalar olmuş, otomobilin icadından önceki devirlerde kullanılan atlı arabalar için de aynı tedbirlerin uygulanmasına çalışılmış, hattâ arabaların yanı sıra en az on kürekçinin çektiği saltanat kayıklarının bile kullanılmamasına karar verilmiş ama pek bir netice elde edilmemiştir!
Devletin, özellikle de sarayın gittikçe artan masraflarından illâllah diyen Sultan Abdülmecid, 1858’in 27 Ağustos’unda bütün damatlarını ve kızlarının para işlerine bakan kethüdalarını zamanın hükümet merkezi olan Bâbıâlî’ye toplar, etrafa bu kadar borç yapılmasının hesabını sorar, herkesten başka bir cevap gelince de çileden çıkıp huzurunda el pençe bekleyenlere “köstebek kılıklı herif”, “katır”, “namussuz”, “hain kerata” diye bağırır ve “Akıllarınızı başınıza toplayın. Artık aşırıp taşırdınız, Vallahi hepinizi dövdürürüm” der.
Meşhur Kemal Derviş’in büyük büyük büyük dedelerinden olan ve Birinci Abdülhamid’in 1782’de sadrazamlığa getirdiği Halil Hâmid Paşa da vazifesine tasarruf tedbirleri almakla başlamıştı. İsrafı önlemeye çalışmış, tamamen bozulmuş olan sistemi düzeltebilmek için askerî ve teknik alanlarda uzun dönemli yatırımlar plânlamış, başta pahalı kumaşlar olmak üzere lüks mal ithalini yasaklamış ve araba sayısını azaltmıştı.
Ama almaya çalıştığı tedbirleri devam ettiremedi, zira sadece iki sene sadrazamlık ettikten sonra kellesinden oldu!
Araba, bizde eskiden beri bir statü ölçüsüdür!
Devlet büyüklerinin güvenliklerinin gereği pahalı ve her türlü konfor ile emniyet tedbirine sahip otomobillere binmelerine karşı çıkmaya kimsenin hakkı yoktur ama daha alt seviyedeki görevlilerin lüks otomobil sevdaları eski derttir ve bitmeyen bir masraf kapısıdır. Görüldüğü üzere, tasarrufa teşvik edene oluyor olan. O halde şu tasarruf emrini lütfen vicdanınızdan alın. Çoğu lüks araçtan oluşan bu araçların yakıtı, bakımı, şoförü sair giderlerinin tasarrufa dönüştüğünde, varın siz hesaplayın taşın altına ne kadar elinizi koymuş olacağınızı.
Bu israfa son vermenin çaresi öyle tasarruf tedbirleri, sınırlamalar yahut yasaklamalar falan değil, “Şerefü’l-mekân bi’l-mekîn”, yani “Bir yerin şerefi, orada bulunan kişiden gelir” sözünün benimsenmesidir.
Memleket sevdamızı, sağ arka koltuktan alıp, yüreğimize koyduğumuzda, eminim ki içinde bulunduğumuz sorunların birçoğu kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.