KONYA HABER
Konya
Açık
22°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3526 %0,37
49,0772 %0,57
4.903,98 % 0,23
Ara

Makam hırsı mı, hizmet aşkı mı?

YAYINLAMA:

Değer verdiğim bir üstat, “Şeytan insanın içine para, şehvet ve makamla girer” diyerek bunların tehlikelerine karşı dikkat edilmesi gerektiğini söylerdi

Ülkemiz insanının içine düştüğü sosyal bunalımları görünce bu değerlendirmenin ne kadar isabetli olduğunu hep düşünmüşümdür. Bunların içinde en tehlikeli hangisi onu bilemem; ancak, makam hükmetme duygusunu içinde barındırdığı için daha tehlikelidir.

Makam en büyük fitnedir. Fitne insan ve toplumu felakete götürür. Makam sahipleri ve makam sahibi olmak isteyenlerin durumuna bakınca bu sözün boş bir söz olmadığını somut olarak görebiliriz.

Herkes adalet ve liyakatten bahseder; ancak, kendi menfaatine uygun düşen her durumda Allah(cc)’ın emri olan adalet ve liyakati görmek istemez; çünkü, makam hırsı adamın aklını allak bullak eder.

Yaklaşan seçim atmosferi sebebiyle, makam hırsının, hizmet aşkına mağlup olmaması ümidiyle gelelim hikayemize;

Belediye başkanı‚ geniş rahat makam koltuğunda huzursuzca kımıldandı. Sesine daha bir otorite katarak kapıdaki ihtiyara seslendi;

-Ne istiyorsan‚ söyle amca!

-Şey‚ efendim. Benim bacaklarından özürlü bir torunum var.

-Anlaşıldı anlaşıldı. Belediye aracılığıyla dağıtılacak tekerlekli sandalyeleri duydun‚ ondan istiyorsun. Kusura bakma‚ sayısı az. Başvurular alınacak‚ sonra kura çekilecek. Şansına artık.

-Yok efendim‚ onun için gelmedim. Torunumun tekerlekli sandalyesi var.

-Eee… derdin nedir öyleyse?

-Tekerlekli sandalyesi var da‚ rahatça dolaştıramıyoruz. Başka şehirlerde belediyeler yardımcı oluyormuş. Onlara uygun otobüsleri veya dolmuşları oluyormuş. Ama bize şimdilik kaldırımları düzenleseniz yeter. Kaldırımların başlangıcıyla sonuna bu arabalarla kolayca geçilecek yerler yapsanız diye talepte bulunacaktım.

-Oooo amca‚ her gelenin bir talebi var. Belediye boş mu duruyor sanıyorsun. Çoğu yerin kaldırımı bile yok‚ önce onlarla uğraşmalıyız. Hele bir eskisi şekliyle tüm kaldırımları bitirelim‚ birkaç sene sonra da ek bütçe olursa‚ kaldırım girişlerine baktırırız. Öyle he demeyle olmaz her iş.

-Ama birkaç sene demek‚ torunumun ve onun gibi yaşamak zorunda olanların‚ en güzel çağlarını evde hapis geçirmesi demek.

-Bak amca‚ ben koskoca belediye başkanıyım. Herkese bu kadar vakit ayırırsak işimiz var.

O sırada başkanın yardımcısı telaşlı bir halde içeri girdi;

-Efendim trafikten aradılar!

-N’oldu büyük bir kaza mı olmuş? Çok ölen mi olmuş‚ nedir bu telaşın?

-Bir çocuğa araba çarpmış.

Başkan sakinleşerek‚ koltuğuna doğru adım attı.

-Ne yapayım yahu‚ her kazaya belediye başkanı mı koşacak. Amca sen de çık artık. Görüyorsun işlerimiz var.

İhtiyar adam‚ boynu bükük dışarı yürüdü. Başkanın yardımcısı devam etti;

-Efendim‚ …çocuk‚ …çocuk sizin torununuzmuş.

Belediye başkanı‚ sendeleyerek koltuğuna oturdu. Gözünün önünde önce torununun gülen yüzü canlandı‚ sonra da tekerlekli bir sandalyede ağlayışı.

Titrer gibi bir sesle;

-Az önce çıkan ihtiyarı çağırın çabuk.

İhtiyar adam kapının önündeki koltukta başı önde oturuyordu. Çağrılınca içeri biraz heyecan‚ biraz çekingenlikle girdi;

-Buyurun.

-Amca‚ söz veriyorum kaldırımları yaptıracağım ama n’olur beddua ettiysen geri al.

-Kırıldım ama beddua etmedim.

-N’olur o zaman‚ torunum için dua et.

O esnada telefon çaldı‚ başkanın uzanmayacağını anlayan yardımcısı telefonu açtı‚ sonra başkana uzattı;

-Kızınız arıyor efendim.

Kötü haber bekleyen başkan‚ dudaklarını ısırarak konuştu;

-Aaa… aloo

-Baba‚ az önce kızıma araba çarptı ama…

-Eee… evet‚ durumu nasıl? ..ba..bacak..ları

-Merak etme‚ sadece burnu kanamış. Biz hastanedeyiz‚ duyar da merak edersin diye aradım.

Başkan ağlayışı duyulmasın diye hızla kapattı telefonu.

Yardımcısı diğer telefonu uzattı;

-Efendim diğer telefonda emniyetten arıyorlar. Kazayı yapan şoförü tutuklamışlar. Şikayet tutanağı için bekliyorlarmış‚ aileden birinin gelmesi gerekiyormuş.

Başkan‚ hâlâ kapıda bekleyen ihtiyara dalgın dalgın baktıktan sonra;

-Bıraksınlar‚ gitsin. Makamın hırsına kapılıp‚ burnumuz büyüyünce‚ mevlamın bizi ikaz için gönderdiği bir vesile o. Biz alacağımız dersi aldık‚ onun bir suçu yok‚ suç bizim. Şikayetçi değiliz‚ bıraksınlar…

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *