Mustafa AYCAN

Mustafa AYCAN

Muhtelif Hikayeleriyle "Veda Busesi"

Muhtelif Hikayeleriyle "Veda Busesi"

Şair Orhan Seyfi Orhon’u belki bir çoğumuz detaylıca bilmeyiz. (1890-1972 Türk şair, gazeteci, yazar, yayımcı, siyaset adamı)

Ancak, o meşhur Veda Busesi şiirini, Yusuf Nalkesen bestesi ile, şarkı olarak da olsa hemen hepimiz biliriz.

En çok bilinen ve sevilen klasik şarkılar arasında  yer alan “Veda Busesi” her ne kadar iki insan arasında yaşanan bir aşktan esinlenilmiş gibi algılansa da, aslı çok farklı çok hüzünlü bir yaşanmışlığı anlatıyor.

Şiir, Orhan Seyfi Orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir.

Bu noktada bir not düşmek gerekiyor. Yaptığım araştırmalara göre, şairin  bu eseri vefat eden kızına yazmadığı, bu söylentilerin, 2013 sonrası ortaya atılmış ve bir kaç mecrada da şairin gerçekten bir kızı olduğu (Sevinç Şeyhun) ve kızının kanserden ölmediği, sadece 1 kızı olduğu, hatta Sevinç Hanım’ın,  şair öldüğünde gazetelere "acı kaybımız" şeklinde ilan verdiği de iddia edilmektedir.

Biz bu iddiayı da aklımızın bir kenarında bulundurarak, yaygın olan hikayemize bir göz atalım.

 Şair Orhan Seyfi Orhon'un 10 yaşındaki kızı ağır hastadır. Ve son anlarında “alevler içinde” babasının kucağındadır.  Ölümünden hemen önce babasından “gidişine ağlamamasını” istemiş, hatta bu konuda söz almıştır. Ama ellerinde can veren yavrusuna dayanamayan baba yüreği, kızına verdiği sözü tutamaz.  “bir alev halinde” akan gözyaşlarına engel olamaz ve kendisine sitemini de mısralara döker.

Şiirin hikayesi, şu şekilde anlatılmaktadır;

"Babası kızının kapısını açarken biraz duraksadı. Sessizce kapının kolunu aşağı indirdi, kızının bugün daha iyi olması için dua etti. Gün boyunca kızına doyasıya sarılmayı düşünüyordu. O yüzden bütün işlerini iptal etmiş, akşama kadar onun yanında oturmayı planlamıştı. Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için usulca yatağın üstüne eğildi. Kızı perişan halde görünüyordu. Gözleri hemen yaşaran baba, kızının bu halini görmesini istemediği için usulca eğildi ve dudaklarını kızının alnına koydu. Öpmedi çünkü öpmek çok kısa bir andı. Öylece durdu ve derin derin nefes alarak kızının kokusunu içine çekti. Kız eliyle babasının kolunu… Ancak baba kızının alnında öylece durdu. Biraz daha dursaydı gözyaşları kızının yüzüne damlayacaktı, ağladığı anlaşılacaktı. Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Kız o kadar bitkin düşmüştü ki çok kısık bir sesle, "Babacığım, annemin öldüğü günü hatırlıyorum, günlerce çok ağlamıştın. Şu son anlarımda senden bir şey istiyorum babacığım, dedi. Ben öldükten sonra hiç ağlamayacaksın, gözünden bir damla yaş bile düşmeyecek, anlaştık mı?" dedi. Baba imkansızı isteyen kızına baktı, ağlamaklı halini bastırarak başını hafifçe salladı. Kızı çok zor nefes alıyordu. Birkaç saniye içinde nefes alışverişleri kesildi, başı yana düştü. Hıçkırıklar içinde kızını kucağına aldı. Kızının cansız bedeni hala ateşler içindeydi. Buna rağmen kızı üşümesin diye battaniyeyle sardı bahçeye çıkardı. Kızını sandalyeye oturtup, yere çöktü, başını kızının kucağına koydu, hıçkırıklarla ağlamaya başladı. İşte o an dilinden bu ölümsüz mısralar döküldü…"

Hangi hikaye gerçek olursa olsun işte o şaheser dizeler;

VEDA

Hani o bırakıp giderken seni

Bu öksüz tavrını takmayacaktın?

Alnına koyarken veda buseni

Yüzüne bu türlü bakmayacaktın.

 

Hani ey gözlerim bu son vedada,

Yolunu kaybeden yolcunun dağda

Birini çağırmak için imdada

Yaktığı ateşi yakmayacaktın?

 

Gelse de en acı sözler dilime

Uçacak sanırdım birkaç kelime...

Bir alev halinde düştün elime

Hani ey gözyaşım akmayacaktın?

(Orhan Seyfi ORHON)

Kalın sağlıcakla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa AYCAN Arşivi