Sağlık bir tercih olabilseydi
Hepimizin hayatının bir döneminde karşılaştığı meşhur sorudur. Aşk mı? Paramı?
Ancak bu soruya 2020 den sonra mecburi bir kriter daha eklenmek zorunda kaldık "Sağlık" .
Salgınla birlikte alınan tedbirler, evde kal çağrıları ve salgının yarattığı sağlık riskinin etkileri her hanede aynı olmadı. Var olan ekonomik krizin yanı sıra pandeminin getirdiği yeni koşullar, zaten geçinmekte güçlük yaşayan bireyleri açlık ve yoklukla baş başa bıraktı. Çoğunluğu fizik gücüyle çalışan, günlük çalışan insanlar, pandemide sokağa çıkamadıkları için çalışamadılar ve gelir kaybına uğradılar. Pandemi ile birlikte zaten kırılgan ve düşük düzeyde olan ekonomik durumları daha da kötüleşti.
TÜİK’in ‘Sürekli Yoksulluk’ verileri incelendiğinde, bu durum son 10 yılda azalma eğilimi gösterse de, Türkiye’de hane halkının en az %12.7’sinin sürekli yoksulluk denen tanıma girdiğini resmi istatistiklerle söylenebilir. Bu verilerde son dönemde kapanan kafe ve restoranlar gibi birtakım sektörler yok üstelik.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin başında gelen ABD'de bile, bu süreçte sürekli yoksulluk oranının yüzde 3’lerden 17’lere geldiği bildiriliyor.
Buraya kadar özetlemeye çalıştığım bölüme eklemeler çıkarmalar yapabileceğiniz, pandemiyle birlikte artan sağlık / para denkleminin bir boyutu.
Aynı denklemin pandemi sürecinden bağımsız, bir dönemi değil bir ömrü kapsayan, bir başka boyutundan bahsetmek istiyorum.
Dilek ve Metin Sabancı kardeşler; Sakıp Sabancı'nın 2004’te vefatından sonra öksüz kalan, halen anneleri Türkan Sabancı ile yaşayan, akraba evliliğinin durumlarına gerekçe gösterildiği, iki kader ortağı.
Dilek Sabancı şimdilerde 57 yaşında spastik engelli. Altı buçuk aylık doğmuş. İngiltere'den amcası kuvöz getirmiş. O zamanın koşullarında altı ay kuvözde yaşamış, şanslı bir engelli. Yedi yaşında geçirdiği bir ameliyatla yürümeye başlamış. Holdinginin yönetiminde aktif olarak hayatına devam ediyor.
Kardeşi Metin Sabancı; fiziksel yaşı 51 olan, zihinsel engelli evin tek oğlu ve Sakıp Ağa'nın veliahtı. Dilek ve Türkan Sabancı, ona gözü gibi baktıklarını, tatiline varıncaya kadar tüm ayrıntıları kendilerinin takip ettiklerini belirtiyorlar. Konuşamıyor, kendini anlatamıyor, kendi kendine yemek yiyemiyor, yürüyemiyor. Ama yine kendi ifadeleriyle ona kaliteli bir yaşam sunuyorlar. Hani ağır engellilerin annelerinin, ben öldükten sonra bu çocuğun hali nice olur dedikleri türden bir birey.
Bu 2 kardeş, ülkemizde ilk 10’da, dünyada ilk 150’lerde olan bir servetin üzerinde oturuyorlar. Ülkemizde onlarca sosyal sorumluluk projelerine isimlerini yazdırıyor, binlerce kişiye istihdam sağlıyorlar. Holdingleri, ekonomimizin en önemli dinamiklerinden.
Şimdi soru şu;
Bu kardeşlerin, özellikle de Metin Sabancı'nın seçme şansları olsa idi, bugünkü ekonomik gücümü, yoksa restoranda garson olarak çalışırken, bu süreçte işsiz kalan birimi olmayı tercih ederdi, ne dersiniz?
Siz sevgili dostlar bunu yorumlamaya çalışırken ben, Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihânda bir nefes sihhat gibi” veciz sözü ile cevabınızı tahmin etmiş olayım.
Kalın sağlıcakla...
Not= Tüm yazılarımda son söz olarak kullandığım "Kalın Sağlıcakla" cümlesinin daha iyi anlaşılması ümidiyle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.