KONYA HABER
Konya
Açık
27°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,2943 %0,24
48,9379 %0,45
4.890,81 % -0,04
Ara

Son Pişmanlık Neye Yarar

YAYINLAMA:

Hayatın hızla akıp gittiği ve bu hız içinde anlık karşılaşacağımız olaylara verdiğimiz kararlar, hayatımızın geri kalan kısmını nasıl da etkiliyor.

Saniyeler içinde sizin kontrolünüzde olmayan, belki de sizinle bile alakası olmayan olay karşısında vereceğiniz o anlık tepki ile ömrünüzün sonuna kadar vicdan muhasebesiyle baş başa kalabilir, geri dönüşü çok zor ya da hiç mümkün olmayan pişmanlıklar yaşayabiliyor.

O an şu şekilde söylemeliydim, bu şekilde davranmalıydım... gibi cümleler o saatten sonra kafanızda bir kurgudan ibaret kalmaktan başka bir işe yaramıyor.

Meşhur bir fotoğraf var, eminim birçoğunuz görmüştür. Sudan'da bir deri, bir kemik kalan çocuğun başına üşüşen akbaba. Üzerinden 20 yılı aşkın zaman geçmiş olan bu fotoğrafın etikliği halen tartışılıyor. Belki de fotoğrafçısı bile o an doğru karar verip, vermediğine dair kafasında bir yargıya varamadan hayata gözlerini yumdu.

whatsapp-image-2023-01-19-at-12-05-11.jpeg

Fotoğrafın hikayesine gelince, yazarımız Soner Yalçın konuyu şöyle aktarmıştı.

"Kevin Carter, Güney Afrika Johannesburg doğumlu bir fotoğrafçıydı. 1994’te bir gün açlık içinde olan Sudan’daydı. İşini yaparken bir şey dikkatini çekti. Havada bir akbaba dolaşıyordu. Bir de yerde açlıktan bir deri bir kemik kalmış bir kız çocuğu gördü. 6 yaşlarında kadar olan çocuk zenciydi. Fotoğrafçı, bir kenarda durup Akbaba’yı takip etti. Yeminin varlığını sezmiş hayvan, biraz sonra süzülüp çocuğun 50 metre kadar arkasına kondu...

Aç çocuk, mecalini toplayıp 1.5 km uzaklıktaki Birleşmiş Milletler Yardım Çadırı’na ulaşmaya çalışıyordu. Fakat ne mümkün! Aç akbaba, çocuğu parçalayacağı anı kolluyordu. Fotoğrafçı Kevin Carter ise, çekeceği fotoğrafta onları aynı kareye sığdırmaya çalışıyordu. Bir süre uğraştı ve hedefine vardı. O ân kendini belki de mağrur bir komutan gibi hissetti. Deklanşör sesinden olsa gerek akbaba havalanıp gitmişti...

Kevin Carter da fotoğraftan kazanacağı ödül hayalleriyle çocuğu orada öylece bırakıp gitti.

Çok gitmemişti ki, birden irkildi. Bir ağacın dibine çömelerek, “ben ne yaptım?” diye hüngür hüngür ağlamaya başladı. Çocuğu kurtarabilirdi...

Bunu yapmamıştı. Öldüğüne şahit mi oldu, yaşayacağına dair ümidi mi kalmadı bilinmez. Memleketine dönünce eserini yarışmaya yolladı. Fotoğraf Pulitzer Ödülü’ne layık görüldü. Kevin bir anda dünyada şöhret oldu. Para sahibi de oldu...

Ne var ki ne aldığı ödül, ne ulaştığı şöhret, ne para, onu vicdan azâbından kurtaramadı. Ödüle kavuşmasından 3 ay sonra 27 Temmuz 1994’te Johannesburg’un bir kenar mahallesinde çalışır vaziyetteki kamyonetinin içine bahçe hortumuyla egzoz gazı vererek kendini zehirleyip intihar etti...

Küçücük bir not bırakmıştı: “Çocuğu kurtarabilirdim. Onu kucağıma alarak yardım çadırına götürebilirdim. Fakat ben, çocuğu değil gazeteciliği düşündüm. Halbuki insanlığımı düşünmeliydim...”

Hayat bizlere bir ömür pişmanlığını yaşayacağımız kararlar almak zorunda bırakmasın.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *