Mustafa AYCAN

Mustafa AYCAN

Sorgulama Genimizde Yok

Sorgulama Genimizde Yok

Merhaba dostlar; Bir zam furyasıdır tutturduk var hızıyla yokuş aşağı gidiyoruz. Sonumuz hayrolsun.

Hepimiz freni patlamış bir otobüste gibiyiz. Bu freni patlamış otobüste, çalışan kesimi, emeklisi, küçük esnafı, çiftçisi, cümbür cemaat gidiyor. Yol nerde son bulur durakta mı, duvarda mı? Bilen yok.

Piyasaya ve tüketim ürünlerine gelen zamlar ve vergilerde durum daha vahim.

Afaki rakamlar, tereddütsüzce telaffuz ediliyor, bir ürünün vergisi, üründen pahalı hale geliyor.

Şubat 2023'te deprem felaketi ile başlayan musibetler zinciri, Temmuz ayının ortalarına geldiğimiz bu günlerde ülkece yakamızı bırakmıyor ve yakında da güzel günlere dair bir emare görünmüyor. Hatta siyasiler bile inanmasak da moral bulduğumuz bu tür bir vaatte bulunmuyor bu aralar.

Ancak, bu konuyu ansiklopedi boyutuna varacak şekilde irdeleyip, çokça serzenişte bulunup düşülen bu günkü durumun faturasını siyasilere kesip suçlamak kendimizi vatandaş olarak masum kılıp arınmak belki de işin en kolay teşhis formülü. İktidarlar değiştiğinde zihniyet değişmediği sürece bir toparlanma süreci, bir parça cicim ayları, ardından yine güç zehirlenmesi ve yine tekerrür eden bir tarih. Hep böyle olmadı mı?

Bana göre iktidardan daha fazla sorumlu olan bizleriz. Kaldı ki güncele baktığımızda, mevcut iktidarı destekleyen fertlerin sayısı da ortada. Demek ki pek de şikayet edilesi bir problem yok ortada. Aslında herkes durumdan memnun bile demek mümkün.

İktidar memnun, muhalefet şikayetçi değil, vatandaş da desteğini vermiş. Peki o halde neden böyle bir ekonomik krizle boğuşuyoruz? Dini inançlarımızın öğretileri olmasa, ahlaki olarak yeterince yozlaştığımız böylesi bir dönemde bir Fransa, bir Yunanistan örneğini yaşamamız içten bile değil sanki.

Kızmayın ama bir de madalyonun diğer yüzüne bakmamız lazım. Biz ne yapıyoruz ki idareden neyin sorgulamasını yapacağız.

Vatandaş olarak bizler de dürüstlükten, haktan, hukuktan uzaklaşmadık mı? İşimizi düzgün, ticaretimizi düzgün yapıyor muyuz? Memur, işçi aldığı ücretin hakkını veriyor mu? Sizlerin de bildiği üzere bu örnekler de çok fazla. Hesap sormak için, hesap verebilir bireyler olmak gerekir. Aksi durumda terecinin tereciye satışı gibi bir şey olur.

Her şeyden öte, belki de en önemlisi padişahlık dönemi ve askeri vesayet dönemlerinden kalma genlerimizde kronik hale gelmiş hesap sorma, sorgulama, itiraz etme kültürümüz yok. Başını geleni Hakk’tan bil, kabullen, aykırı olma, sorgulama, sabret, vardır bunda da bir hikmet, bu senin kaderin... deyip aynı Hakk’ın bize veriş olduğu zekayı tadilata almakla değişmez gen haritamız.

Geçtik idareyi, bizim adımıza karar verme ehliyetini verdiğimiz kişilere bile hesap sorma bir yana, yanına yaklaşmak ne mümkün. En çok bir tanıdık vasıtasıyla yanına yaklaşıp, oğluma kızıma bir iş lütfen muhabbetinden ibaret sanıyoruz bu kişileri. Kaç kişidir benim memleketime bir fabrika yaptır. Bir sanayi yaptır ricasıyla bu kişilerin kapılarına giden? Yukarıda da dediğim gibi, örnekler hem idare, hem vatandaş için çok daha fazla ve detaylı verilebilir. Elbette örnekleri artırmak beni bir siyasi görüş skalasına koyacak, malum kısır döngü içinde yargılayacaktır. Ancak siyasi bile olsa biliyoruz ki, başta belirttiğim otobüs duvara çarpacaksa siyasi görüşün pek bir anlam ifade edeceğini sanmıyorum. Ve nihai, önce kendimizi, sonra idaremizi sorgulayabilecek ülke karakterine kavuşmamız ümidiyle.

Günün anlam ve önemini taşıyan bir fıkra ile kapatalım bu haftamızı da.

"Padişahın biri, koyduğu yüksek vergilere halkın hiç tepki vermemesine kızar olmuş. Vezirlerine, "Filanca yerdeki şehre gidin. Oradaki köprünün başına bir adam koyun. Geçen herkesten 1 akçe alsın." demiş. Vezirler padişahın dediğini yapmış. Şehir halkından ses seda çıkmamış. Padişah bunun üzerine kızarak, "Köprüden çıkandan da 1 akçe alınsın" demiş. Vezirler emri yerine getirmişler. Yine bir tepki gelmemiş, buna çok kızan padişah hemen emir vermiş: "Köprünün ortasına bir adam dikilsin. Geleni geçeni öpsün demiş.

Emir yerine getirilmiş. Halktan yine tık yok. İyice küplere binen Padişah, tüm şehir halkını meydana toplayıp hiddetle haykırmış: "Bre mendeburlar. Hiç mi şikâyetiniz yoktur benim devletimden. Niye böyle susup durursunuz?" Kalabalıktan çıt çıkmamış. Daha da kızan Padişah: "Eğer tek bir şikâyetiniz bile yoksa hepinizin kellesini uçuracağım ona göre" demiş. Bunun üzerine biri elini kaldırmış:

* Padişahım şu bizim şehrin tek köprüsü var ya...

* Evet biliyorum o köprüyü. Yoksa geçiş parası mı çok geldi?

* Yok padişahım o değil de şu köprünün ortasında duran adam var ya...

* O adamdan mı şikâyetiniz var. İstemiyor musunuz o adamı?

* Yok padişahım. Tek bir adam olduğu için kuyruk oluyor. Birkaç adam daha koysanız da çok beklemesek"

*****

Durum galiba bundan ibaret...

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa AYCAN Arşivi