Mustafa ÇİMEN

Mustafa ÇİMEN

Eskiçağda Noterlik…

Eskiçağda Noterlik…

Noterlik, kamu yararına hizmet veren ve ihtiyaçtan doğmuş bir meslektir. Noterin görevi belge ve imzaların meşruluğunu doğrulamaktır. Bu sebepten dolayı belge kullanımı başladıktan sonra noter ihtiyacı doğması da uzun sürmemiştir. Yani noterlik mesleğinin tarihi çok eski dönemlere dayanır. Eski Mısır medeniyetinde okuma yazma bilmeyen kişiler arasındaki anlaşmalar devlet gözetiminde yapılıp anlaşmanın bir kopyası da saklanırdı. Bu olay, günümüzdeki noterlik mesleğinin en eski örneklerindendir.

Noterlik mesleğine ilişkin yazılı belgelere Eski Çağ’ın çeşitli dönemlerinde rastlanır. Sümerolog Veysel Donbaz, Kayseri yakınlarında M.Ö. 2. binyılın ilk çeyreğine tarihlenen Kültepe (Kaniş/Neşa) yerleşim yerinde ele geçen bazı çivi yazılı belgelerdeki sözleşmelerin noter tasdikli olduğundan bahsetmektedir. Bankerlerin aynı zamanda noterlik yaptıklarına ilişkin bilgiler ise daha çok Antik Dönem (M.Ö. 6. yüzyıl sonrası) belgelerinde yer almıştır.

Eskiçağda Noterlik…

 

Sümerler’de Noterlik

Noterlik kurumunun ilk örneklerine Sümerlerde “Burgul” adı altında MÖ 7. yüzyılda rastlanmıştır. Sümerli Yargıçların ve Sümer Hukukunun ünü gözetildiğinde noterliğe ilk olarak Sümerlerde rastlanmış olması şaşırtıcı değildir. İnsanlık tarihindeki ilkyazı örneklerine de M.Ö. 3300 yıllarında Sümerlerde rastlanmaktadır. Bu  yazılar, ucu sivri materyallerle yazılmış olduğundan çivi yazısı olarak isimlendirilmiştir. Daha sonraki uygarlıklar çivi yazısını geliştirmişler, Akadlar, Elamlar, Hititler, Urartular ve Fenikeler de çivi yazısını kullanmışlardır. İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan ve Sümer, Akad, Hitit dillerinde yazılmış 74.000 çivi yazılı belge üzerinde 33 yıl çalışan ve araştırmalarını sürdüren Muazzez İlmiye Çığ’ın “Sümerli Ludingirra” kitabındaki “Ludingirra’nın Yaşam Öyküsü-Tablet 5” kısmında Burgul şu şekilde tanımlanmaktadır:  “… bizim kanun ve geleneklerimize göre her sözleşme belirli kurallar içinde yazılmalıdır. Yazılı olmayan sözleşmeler için hiçbir hak ileri sürülemez ve mahkemeye başvurulamaz. Bu yüzden ev, bahçe, tarla, köle, hayvan satmak, kiralamak, borç alıp vermek, mirasını ölmeden bölüştürmek, çocuğunu evlatlıktan çıkarmak veya evlatlık almak isteyenler, yanlarında tanıkları, boyunlarında mühürleri ile babama gelirlerdi. Evlenecekler de tanıklar önünde, evlenme koşullarını, boşanma olduğu zaman kimin ne alabileceğini belirleyen bir sözleşme zorundalar. Eğer yazılı bir sözleşme yoksa evli sayılmaz evlenenler. Kurallarımız kesindir. Kentimizde yalnız sözleşmeleri yapan kurumsal bir kuruluş olarak Burgul var.” “… sözleşmelere önce konusu, sıra ile koşulları, tanıkların adları, yemini, günü, ayı, yılı yazılıp iki tarafın mühürleri basılır. En önemlisi de sözleşme yazıldıktan sonra yazıların üzerine yeniden yumuşak kil kaplanması ve üzerine içindekilerin tekrar yazılmasıdır. Böylece sözleşmenin üstü kırılırsa, içi sağlam kalır, hem yazılanlar değiştirilemez…”

 

Eskiçağda Noterlik…

Roma’da Noterlik

Antik Roma da noterlik benzeri bir meslek dalı yaratıp sözleşmelere resmi nitelik kazandıracak ve kişilerin hakkını güvenceye alacak kişiler belirlemiştir. Bu dönemde sözleşmeler balmumu kaplı tabletlere yazılıp uzun süre muhafaza edilmiş ve değiştirilmesi engellenmiştir.

Noterlik görevi de yapan bankerlere Eski Yunan’da trapezites enthesmos denirdi. Enthesmos sözcüğü, “yasalara, hukuka uygun” anlamına gelmekteydi. Roma’daki noterler “tabellio” olarak adlandırılmaktaydı. Bunlar “yasal belgeleri hazırlayan kişilerdi.”

Meşhur düşünür Cicero’nun yaşadığı yıllarda Roma İmparatoru’nun kâtibi Tiro, imparatorun söylediklerini kaleme alırken zorlandığı için özel bir hızlı yazma tekniği geliştirmiştir. Bu tekniğe “notae trioninae” adı verilirmiştir. Zamanla bu sistemle yazı yazmayı öğrenenlere de “notarius” ünvanı verilmiştir. Günümüzde kullanılan noter kelimesinin de buradan türediği bilinmektedir.

Roma’da yüzyıllar boyunca sözleşmeler genellikle sözlü olarak yani stipulatio yapılmıştır. Stipulatio, tarafların iradelerini sözlü bir şekilde belli kelimeler kullanarak beyan etmeleriyle, bir soru ve cevaptan meydana gelen sözlü bir akitti. Üç şahidin huzurunda yapılan sözlü anlaşmalar tabellio belgesi ile eşdeğerde işlem görmüştür.

“Ticari hayatın gelişmesi, sosyal yaşamın daha düzenli hale gelmesi, taraflar arasında sözleşme ilişkilerinin gelişmesi sonucunda Roma toplumunda devlet adına belge düzenleyen, muhasebe defterleri tutan ve buna benzer idari ve kamu hizmeti yapan, kendine bunu meslek edinmiş bir grup ortaya çıktı. Bu kişilere yazıcı (scriba) denmekteydi. Scriba terimi aynı zamanda, librarius anlamında, edebi yönden iyi yazı yazan kişiler için de kullanılmaktaydı. Daha sonra, sözleşme, vasiyetname ve benzeri hukuki belgeleri düzenleyen, devlet adına (mahkemelere veya senatoya bağlı) çalışan kişilere de yazıcı dendi.

M.Ö. 1. yüzyılda ve Cicero döneminde, bu kayıtların tutulmasını kolaylaştırmak için yeni bir sistem geliştirilmişti. Buna göre, notae tironinae denilen çeşitli işaretler ve kısaltmalar kamunun kullanımına girdi. Bu yöntemi kullanan köle ve azatlılara ise notarius dendi. Notarius, kelime anlamı olarak, söylenilen şeyleri aynen ama çeşitli kısaltmalar kullanarak yazan kişi anlamına gelmekteydi. Zamanla notarius terimi, imparator sekreteri veya eyalet valisine bağlı çalışan, kayıtları tutan özel seçilmiş bazı kişiler için de kullanılmaya başlandı... Bu kişilerin yanında, onlara yardım etmekle görevli, hukuki belgelerin kaydını tutan köle ve azatlılar çalışırdı.”

Roma’da yazılı sözleşmeler, tabula veya tabella denilen yazı levhalarına kaydediliyordu. Sonradan noterlerin tabellio olarak anılması bu yazı levhaları nedeniyle olmuştur. Tabellio’lar zaman içinde, şahitlerce onaylanan ve tarafların da imzasını taşıyan belgeler düzenlemeye başladılar ki böylece tüm işlemler bittiğinde, taraflar, kendilerini, yaptıkları hukuki işlemle bağlamış oluyorlardı. Sözleşme ve tutanaklar şahitler huzurunda imzalanıyordu. Roma’da kişiler arasında, vasiyetname düzenlenmesi, toprak paylaşımı gibi özel işlemler, kural olarak kamuya bağlı olmayan, tabellio denilen ve tamamen profesyonel çalışan bu kişiler tarafından düzenlenmekteydi.

Tabellio’ların ayrı bir çalışma büroları olmadığından, genellikle, büyük meydanlar ve pazar yerleri, onların çalışma mekânlarıydı. Zamanla, tabellio’ların sayısı ve önemi arttı. Görevleriyle ilgili düzenlemeler kanunla yapılıyordu.

Tabellio yanında, belirlenmiş kurallar çerçevesinde çalışan kişilere ise kâtip, yazıcı anlamında tabularius, amanuensis veya notarius denilmekteydi. Örneğin, bir kişiye ait malların ve değerlerin dökümüne (envanter) ilişkin düzenlemeler yapılırken, mutlaka bir tabularius’un orada hazır bulunması gerekliydi.

Roma İmparatoru Iustinianus zamanında, noterler, prototabellio denilen bir başkan etrafında toplanmış bir birlik haline geldiler. İmparator Constantinus’un yeniden yapılandırması sonucu, noterler kendi görevlerinin dışında imparator tarafından bazı önemli kamusal işlerde de görevlendirildiler ve bir imparatorluk kurumu oldular.

Bugünkü çağdaş noterliğin temellerinin Roma’daki tabellio’lara dayandığını söylemek mümkündür. Ancak tabellio ile tabularius, notarius, amanuensis ve scriba terimleri farklı dönemler içinde birbirlerinin yerine kullanılmış terimlerdir. Bundan dolayı aslında bu terimlerin birbirinden tam olarak ayrılması mümkün görülmemektedir.

Yüzyıllar boyunca neredeyse her devlet noterlik kurumuna benzeyen kuruluşlar oluşturarak hem devlet hem kamu yararına hizmet vermelerini sağlamıştır. Hristiyan devletlerde Papa tarafından atanan görevliler hizmet vermişler.

 

Osmanlı’da Noterlik

Osmanlı Devleti zamanında ise 1868 yılına kadar kadı ve naiplerinin yürüttüğü noterlik benzeri işlemler için “Ticaret ve Deavi Kalemi Nizamnamesi” yürürlüğe girmiş ve bu mesleği Deavi Kalemi devam ettirmiştir. Deavi Kalemi, günümüzde ülkemizde görev yapan noterlerin temeli olarak kabul edilmektedir. Yıllarca değişen yürürlükler ve farklı isimlerle anılmasına rağmen noterlik makamına hep ihtiyaç duyulmuş ve meslek zamanla güçlenerek gelecek nesillere ilerlemiştir.

Sonuç olarak, noterlik mesleğinin ilk başlarda bankerlikle bir bağı olmazsa da, Eski Yunan ve Roma dünyasında, bazı bankerlerin aynı zamanda noterlik de yaptıkları, ancak noterliğin daha sonraki dönemde sadece bu işle uğraşan yetkili şahıslarca yürütüldüğü söylenebilir. Günümüzde tüm yasal ve hukuki işlerimizde olmazsa olmaz noterliğin tarihte de belirleyici olarak varlığı bilinmektedir.

 

Kaynak Linki : https://hukukbook.com/noterlik-ve-tarihi/

1-S. G. Ceylan, “Noterliğin Doğuşu- Roma Hukukunda Noter”, Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi, S. 135.

2-Veysel Donbaz, “Nimet Özgüç’e Armağan” kitabında (TTKB, Ankara 1993, s. 143-44), Noter Tasdikli Çivi Yazılı Kontrat (Envanter No. Kt 89/k 369) yayınlanmıştır.

3-Erkan Ildız, Eskiçağda Bankacılığın Doğuşu ve Gelişmesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa ÇİMEN Arşivi