Mustafa ÇİMEN

Mustafa ÇİMEN

Ülkemizde Müzeciliğin Tarihi

Ülkemizde Müzeciliğin Tarihi

Müzeler; özünde dört duvardan oluşan kapalı mekânlar değil, tarihi eserleri tespit eden, bilimsel yöntemlere açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sergileyen, eğitim programları aracılığıyla tarihi eserler konusunda halkı bilinçlendirerek toplumun kültür düzeyini yükseltmeyi amaçlayan eğitim, bilim ve sanat kurumlarıdır. Müze aynı zamanda toplumun hizmetinde olan ve onun gelişimi için çalışan, insanlığın somut ve somut olmayan kültürel mirası ile çevresini tanıması ve sahiplenmesi amacıyla bilimsel yöntemlerle açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koleksiyonlar oluşturan, koruyan, tanıtan, sergileyen, eğiten, kültürel, sanatsal zevkini ve dünya görüşünü geliştirmesinde etkili olan, kamuya açık, kar amacı gütmeyen daimi kuruluşlardır. Müzeler teşhir alanında ki estetik görüntüsünün yanında aslında birer eğitim yerleridir.

Kültürel değerlerin korunmasında ve geleceğe taşınmasında önemli rol oynayan müzecilik olgusu  tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de koleksiyonculukla başlamıştır. Ünlü tarihçi Heredot’un “gök kubbenin altındaki en güzel coğrafya yeryüzünün en güzel iklimine sahip” olarak tanımladığı ülkemiz coğrafyasında Türk Müzeciliğinin ilk izleri, Selçuklu Dönemi’nde (13.yy) eski Konya’nın bulunduğu höyüğü çevreleyen ve günümüze hiçbir izi kalmayan sur duvarlarının etrafına ellerine geçen çeşitli dönemlere ait eserlerin nizami ve düzgün bir şekilde dizilmesi ile karşımıza çıkar. Daha sonra Dulkadiroğulları Beyliği Dönemi’nde de Kahramanmaraş Kalesi etrafında Geç Hitit eserlerinin biriktirildiği bilinmektedir. Osmanlı Dönemi’nde ise ata yadigârı kıymetli eserler ve savaşlarda elde edilen ganimetler sarayların hazine dairelerinde korunmaktaydı. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet zamanında sarayın bir bölümünün hazine dairesi haline getirilmesi, özellikle Yavuz Sultan Selim’in doğu seferinden sonra halifeliğin Osmanlılara geçmesi ile birlikte başta kutsal emanetler olmak üzere çok değerli kültür varlıklarının Osmanlı sarayına taşınması zengin bir koleksiyon oluşmasını sağlamıştır. Bu koleksiyonlar ve zengin Anadolu tarihi Türk Müzeciliğinin başlamasına öncülük etmiştir.

Ülkemizde Müzeciliğin Tarihi

Gerçek anlamda Türk Müzeciliğinin temeli İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini de oluşturan Mecma-ı Asar-ı Atika’ya (Eski Eserler Koleksiyonu) dayanmaktadır. Padişah Abdülmecit'in 1845 yılında Yalova’ya gerçekleştirdiği gezi sırasında gördüğü Doğu Roma yazıtlarını İstanbul'a taşıtması üzerine eserler 1846 yılında Osmanlı Devlet adamı Ahmet Fethi Paşa tarafından o güne kadar silah deposu (Harbiye Ambarı) olarak kullanılan Aya İrini'de toplatılmaya başlanmıştır. Mecma-ı Asar-ı Atika koleksiyonu Sadrazam Ali Paşa döneminde düzenlenmiş ve 1869 yılında dönemin Maarif Nazırı Saffet Paşa tarafından Müze-i Hûmayun (İmparatorluk Müzesi) adıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk müzesi kurulmuştur.  Ayrıca vilayetlere bir genelge gönderilerek çevrelerindeki bütün tarihi eserlerin tahrip edilmeden müzeye iletmeleri istenmiştir. Bunlara ek olarak aynı yıl içerisinde ilk “Asarı Atika Nizamnamesi” yani “Eski Eserler Nizamnamesi” yürürlüğe girmiştir. Bu aslında günümüzde uygulanan Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu’nunda temelini oluşturmaktadır. Türk Müzecilik tarihinde önemli bir yere sahip olan Osman Hamdi Bey 11 Eylül 1881 tarihinde ilk müze müdürlüğü görevine atanmıştır. Anadolu’da müzeciliğin kurucusu olarak bilinen resim, sanat ve daha pek çok alanda uzman olan Osman Hamdi Bey ile ilgili detaylı bilgileri sonraki yazılarımıza bırakalım.

Ülkemizde, ilk müze olan Müze-i Hümayun 1891 tarihinde açılmıştır. Yine bu dönemde, İstanbul dışında Anadolu’daki bazı şehirlerde de müze kurma çalışmaları başlatılmıştır. İstanbul dışında Anadolu’da kurulan ilk müze 1902 yılında Konya’da, kurulmuştur. Daha sonra 1904’de Bursa’da yeni müze kurulmuştur. 1910 yılında Osman Hamdi Bey’in ölümünden sonra müze müdürlüğüne kardeşi Halil Edhem Bey getirilmiştir.

Cumhuriyet döneminde ise Müzeler, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde bulunan ve sonradan adı “Âsâr-ı Atika ve Müzeler Müdürlüğü” olan Hars Müdürlüğüne bağlanmış, daha sonra 1944’te “Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü” kurulmuştur. 1924 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla, Topkapı Sarayı’nın mevcut koleksiyonu ile müze olarak ziyarete açılması kararı alınmıştır. Atatürk’ün Ankara’da bir Hitit Müzesi’nin açılmasını istemesi üzerine 1923 yılında Kurşun Han ve Mahmut Paşa Bedesteni Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onarılarak Ankara Arkeoloji Müzesi olarak açılmış ve 1967 yılında yeniden düzenlenerek müzedeki eserlerin çeşitliliği de göz önünde bulundurularak adı Anadolu Medeniyetleri Müzesi olarak değiştirilmiştir.

Ülkemizde Müzeciliğin Tarihi

Cumhuriyet döneminde yapılan ilk müze binası ise 1930 yılında ziyarete açılan Ankara Etnografya Müzesi’dir. 1925 yılında çıkarılan kanunla kapatılan tekke, türbe ve zaviyelerdeki eşya ve eserlerin çoğu Ankara Etnografya Müzesinde sergilenmeye başlanmış, halk yaşamından kesitler sunmak amacıyla törensel ya da günlük eşyalar kullanılmıştır. Diğer taraftan Konya Mevlana Türbesi  Atatürk’ün isteği üzerine kapatılmayarak koleksiyonları ile birlikte müze haline dönüştürülmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında adı geçen müzelerimizin dışında, Anadolu’nun birçok ilinde yeni müzeler açılmış ve ülke çapında yaygınlaşması sağlanmıştır.

Ülkemiz medeniyetler beşiğinde önemli bir konuma sahip adeta bir açık hava müzesi gibidir. Günümüzde aralarında Avrupa'da yılın müzesi ödülünü de kazanmış, 205'i Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı, 260'ı özel müze olmak üzere toplam 465 müze bulunmaktadır. Sayıları gün geçtikçe artan müzelerimiz, artık sadece eserlerin sergilendiği ve depolandığı mekânlar olmaktan çıkmış, halkın eğitimi için ulusal ve uluslararası konferansların, seminerlerin düzenlendiği, çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerin gerçekleştirildiği, sergilerin açıldığı, bilimsel yayınların yapıldığı, ülkemizin tanıtımına katkıda bulunan eğitim ve kültür kurumları hâline gelmiştir. Son yıllarda dünyanın en büyük mozaik müzesi olan Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, Hatay Arkeoloji Müzesi, Şanlıurfa Müzesi, Troya Müzesi çağdaş müzecilik anlayışına göre tasarlanmış dünyada ses getiren ülkemizin en modern müzelerindendir.

Geçmişten günümüze somut olmayan kültürel mirasımızın korunması adına aslında atalarımızın, dedelerimizin yaşamlarında ata yadigârı olan her alanda kullandıkları materyaller bizim için tarihe ışık tutan en önemli birer araç olarak değerlerimizdir. Bu değerleri hep yaşatmak temennisiyle…

Ülkemizde Müzeciliğin Tarihi

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa ÇİMEN Arşivi