CANIM ACIYOR!
Erzincan İLİÇ’teki Altın Madeni işletmesinde meydana gelen toprak kayması nedeniyle toprak altında kalan işçilerimiz için canım acıyor.
“Toprak kaymasıyla ÇED Olumlu raporunun ne alakası var” diyen eski Bakanın (Sayın M.Kurum) sözlerini duyduğum günden bu yana canım acıyor.
Yeni Bakanın (Sayın M.Özhaseki) maden sahasının altından fay hattı geçtiğinden haberinin olmamasına canım acıyor.
Çevre Bakanlığı 2003 de kapatılmasına rağmen, adında çevre olan bakanlıklardan çok fazla çevreci hareketler beklenmesine, sayın bakanların “Çevre Bakanı” diye anılmasına üzülüyorum. (mevcut bakanlar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanıdır”
Çevresel Etki değerlendirilmesi Yönetmeliğini tam bilmeden ahkâm kesen gazetecileri ve haber bültenlerinde konuşulanları duydukça canım acıyor.
ÇED Olumlu/Olumsuz Raporu sürecini Çevre ile ilgili Bakanlığa bağlı ÇED izin ve Denetim Genel Müdürlüğü yürütür; Raporu diğer ilgili kamu kurum ve kuruluş temsilcilerinin yer aldığı bir komisyonun oy birliği/oy çokluğu ile aldığı gerçeğinin hiç ele alınmaması, sadece yükü çevre adı alan bakanlığa yüklenmesine canım acıyor. (Burada olumlu raporu olmadan Enerji Bakanlığı işletme ruhsatı veremez/unutmayalım)
Bu konu gündeme geldiği günden bu yana ülkemizdeki yürütülen diğer maden arama ve işletme faaliyetlerinin geldiği durumları hakkındaki konuşmaları değerlendirmeleri işittikçe canım acıyor.
Şehit kanlarıyla sulanmış kutsal vatan topraklarının (bir avuç altın uğruna), küresel emperyalizmin öncüsü yabancı ülkelere ait madeni şirketlerine açılmasına, (son yirmi yılda 300 bin civarında) maden işletme ruhsatı verilmesine, canım yanıyor.
Adında çevre geçen sivil toplum örgütlerinin (başta TEMA Vakfı), TMMOB bağlı mühendis odalarının (bilhassa Çevre Mühendisleri odasının) maden sahası hakkında verdikleri “ Üzülerek belirtmek isteriz ki bu bir kaza değildir, yaşanan felaket göz göre göre gerçekleşmiştir” “İliç’te olanlar Maden kazası değil, Cinayettir” şeklindeki açıklamalarının kamuoyunda yeterince yer bulmamasına canım acıyor.
Yürürlükteki 3213 sayılı Maden Kanununda 21 kez yapılan değişikliklerde; bu kanuna bağlı bazı mevzuat değişikliklerinde hep maden işletmesi ve madencilik yönünde iyileştirme yapılmasına, çevrenin ikinci plana atılmasına canım yanıyor.
Hepimizin ortak geleceği olan çevrenin korunması ve her türlü çevre kirliliği ile mücadele hem devletin hem de vatandaşların yasal görevi olmasına rağmen hala daha çevreciliği entel dantel hareketler olarak görenlerin bulunmasına canım acıyor.
Ülkemizin pek çok yerinde madencilik ve enerji yatırımları için doğal kaynakların ve güzelliklerin yok edilmesine canım acıyor. (bu konuda açılan pek çok davanın kazanılmasına rağmen),
Bu ülkenin emekli bir vatandaşı olarak emeklilerin yaşadığı ve gelecekte yaşanacak ekonomik güçlükleri düşünmeye dahi fırsat bulmadan ülke topraklarımızın uğradığı haksızlıklara canım acıyor.
Ben tam bunları düşünüp hazmetmeye çalışırken; Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Balıkesir'de düzenlenen AK Parti mitinginde "Dünyanın başının belası olan enflasyon bizim de canımızı yakıyor. Amacımız Türkiye Yüzyılı rotamızı koruyarak bu fırtınalı küresel iklimden ülkemizi sağ selamete çıkarmaktır." sözlerini işittikten sonra benim canımın acısı geçiyor.
Kalın sağlıcakla.